Translation of "Cheek" in Turkish

0.027 sec.

Examples of using "Cheek" in a sentence and their turkish translations:

They danced cheek to cheek.

Onlar yanak yanağa dans ettiler.

Tom pressed his cheek against my cheek.

Tom yanağıma karşı yanağına bastı.

Mary pressed her cheek against Tom's cheek.

Mary Tom'un yanağına karşı yanağına bastı.

- He kisses her cheek.
- She kisses his cheek.

O onun yanağını öper.

What a cheek!

Bu ne yüzsüzlük?

If slapped on one cheek, turn the other cheek.

Bir yanağına tokat atılırsa, diğer yanağını çevir.

- Tom kissed Mary on the cheek.
- Tom kissed Mary's cheek.
- Tom kissed Mary on her cheek.

Tom, Mary'yi yanağından öptü.

Turn the other cheek.

Diğer yanağını çevir.

She kissed my cheek.

- Benim yanağımı öptü.
- Beni yanağımdan öptü.

He kissed her cheek.

O onun yanağını öptü.

Tom kissed Mary's cheek.

- Tom, Mary'yi yanağından öptü.
- Tom, Mary'nin yanağını öptü.

He kisses her cheek.

O onun yanağını öper.

Tom pinched his cheek.

Tom yanağını sıktı.

- Tom leaned in and kissed Mary's cheek.
- Tom leaned over and kissed Mary's cheek.

Tom eğildi ve Mary'nin yanağını öptü.

- Tom kissed Mary on the cheek.
- Tom gave Mary a kiss on the cheek.

Tom, Mary'yi yanağından öptü.

A tear ran down her cheek.

Bir gözyaşı onun yanağından aşağıya süzüldü.

He kissed her on the cheek.

O, onu yanağından öptü.

The bullet just shaved his cheek.

Az önce,kurşun onun yanağını sıyırarak geçti.

Tom kissed her on the cheek.

Tom onu yanağından öptü.

A raindrop splashed on her cheek.

Bir yağmur damlası onu yanağına sıçradı.

She kissed him on the cheek.

- O, onu yanağından öptü.
- Onu yanağından öptü.

He kissed me on the cheek.

O beni yanağımdan öptü.

A tear ran down Tom's cheek.

Tom'un yanağından bir gözyaşı süzüldü.

Put an icepack on your cheek.

Yanağına bir buz torbası koy.

You have lipstick on your cheek.

Yanağında ruj lekesi var.

I kissed her on the cheek.

Onun yanağını öptüm.

Tom kissed Mary on the cheek.

- Tom, Mary'yi yanağından öptü.
- Tom Mary'nin yanağını öptü.

I kissed him on the cheek.

Ben onu yanağından öptüm.

Tom kissed me on the cheek.

Tom beni yanağımdan öptü.

Tom touched me on the cheek.

Tom yanağıma dokundu.

Mary kissed Tom on his cheek.

Mary Tom'u yanağından öptü.

Tom pressed his cheek against Mary's.

Tom yanağını Mary'nin yanağına bastırdı.

She kissed me on the cheek.

O beni yanağımdan öptü.

- Tom leaned over and kissed Mary on the cheek.
- Tom leaned over and kissed Mary's cheek.

Tom eğildi ve Mary'yi yanağından öptü.

The puppy licked her on the cheek.

Köpek yavrusu onu yanağından yaladı.

She kissed her father on the cheek.

Babasını yanağından öptü.

John will undergo a cheek plastic surgery.

John yanak plastik cerrahi geçirecek.

Tom has a scar on his cheek.

Tom yanağında bir yara izi var.

She wiped a tear from her cheek.

O, yanağından gözyaşını sildi.

Tom kissed Mary lightly on the cheek.

Tom Mary'yi yanağından hafifçe öptü.

She leaned over and kissed his cheek.

Eğildi ve onun yanağını öptü.

He bent down to kiss her cheek.

O onun yanağını öpmek için eğildi.

Tom bent down to kiss Mary's cheek.

Tom Mary'nin yanağını öpmek için eğildi.

The girl kissed her father on the cheek.

Kız babasını yanağından öptü.

The scar on his cheek hardly shows now.

Yanağındaki yara izi artık neredeyse görünmüyor.

Tom has a nasty cut on his cheek.

Tom'un yanağında kötü bir kesik var.

A drop of sweat ran down his cheek.

Yanağından bir damla ter aktı.

The friends kissed each other on the cheek.

Arkadaşlar birbirlerini yanaktan öptüler.

It was only a kiss on the cheek.

O sadece yanaktan bir öpücüktü.

Mary kissed the young man on the cheek.

Mary genç adamı yanağından öptü.

I gave him a kiss on the cheek.

Onu yanağından öptüm.

Tom gave Mary a peck on the cheek.

Tom Mary'nin yanağına bir öpücük kondurdu.

Tom kissed Mary twice, once on each cheek.

Tom her iki yanağında bir kez Mary'yi iki kez öptü.

"Where did Tom kiss Mary?" "On the cheek."

"Tom Mary'yi neresinden öptü?" "Yanaktan."

Sami won't turn the other cheek this time.

Sami bu kez diğer yanağını çevirmeyecek.

Mary has a scar on her left cheek.

Mary'nin sol yanağında yara izi var.

I don't believe in turning the other cheek.

- Diğer yanağı çevirme olayına inanmıyorum.
- Sana vurana diğer yanağını uzatma felsefesine inanmıyorum.

Tom gave Mary a quick peck on the cheek.

Tom Mary'ye yanağından hızlı bir öpücük verdi.

Tom surprised Mary with a kiss on the cheek.

Tom yanağından bir öpücükle Mary'yi şaşırttı.

Tom gave Mary a light kiss on the cheek.

Tom Mary'ye yanaktan hafif bir öpücük verdi.

She kissed me on the cheek and said goodnight.

Yanağımdan öptü ve iyi geceler dedi.

Mary gave him a little kiss on the cheek.

Mary onun yanağına küçük bir öpücük verdi.

Tom gave Mary a quick kiss on the cheek.

Tom, Mary'ye yanağından hızlı bir öpücük verdi.

Mary gave Tom a quick kiss on the cheek.

Mary Tom'a yanağından hızlı bir öpücük verdi.

Tom gave Mary a little kiss on her cheek.

Tom, Mary'ye yanağından küçük bir öpücük verdi.

Tom gave Mary a quick kiss on her cheek.

Tom Mary'ye yanağından kocaman bir öpücük verdi.

Of course a lot of these was tongue-in-cheek,

Tabii ki bunların çoğu şaka yollu ama

Tom put his arm around Mary and kissed her cheek.

Tom kolunu Mary'ye koydu ve onu yanağından öptü.

Tom woke Mary up with a kiss on the cheek.

Tom yanaktan bir öpücükle Mary'yi uyandırdı.

The boy caressed the girl's chin and kissed her cheek.

Oğlan kızın çenesini okşadı ve yanağından öptü.

My three-year-old niece kissed me on the cheek.

Üç yaşındaki yeğenim beni yanaktan öptü.

I saw Tom give Mary a peck on the cheek.

Tom'un Mary'yi yanağından aceleyle öptüğünü gördüm.

Stuffing her cheek pouches with ten percent of her body weight.

Yanak keseleri, vücut ağırlığının yüzde onuna kadar taşır.

The dead body was identified by a mole on the cheek.

Ölü bedenin kimliği, yanağındaki bir ben yoluyla tespit edildi.

Tom leaned forward and gave Mary a kiss on the cheek.

Tom öne doğru eğildi ve Mary'yi yanağından öptü.

Tom leaned in and gave Mary a kiss on the cheek.

Tom eğildi ve Mary'yi yanağından öptü.

After slapping Tom's right cheek, Mary stomped on his left foot.

Mary, Tom'un sağ yanağına tokat attıktan sonra, sol ayağının üstünde tepindi.

Tom gave Mary a hug and a kiss on the cheek.

Tom Mary'yi kucakladı ve yanağından öptü.

Tom kissed Mary on the cheek and then got into his car.

Tom Mary'yi yanağından öptü ve sonra onun arabasına bindi.

She kissed us on the cheek and wished us a good night.

O bizi yanağımızdan öptü ve bize iyi bir gece diledi.

Tom hugged Mary and gave her a little kiss on the cheek.

Tom Mary'ye sarıldı ve yanağına küçük bir öpücük kondurdu.

Tom gave Mary a kiss on the cheek and then he left.

Tom Mary'ye yanağından bir öpücük verdi ve sonra gitti.

Mary gave me a big hug and a kiss on the cheek.

Mary bana sıkıca sarıldı ve yanağımdan öptü.

Tom turned towards Mary and gave her two kisses, one on each cheek.

Tom Mary'ye doğru döndü ve ona iki öpücük verdi, her yanağına bir tane.

Mary gave Tom a kiss on the cheek and sent him off to school.

Mary Tom'u yanağından öptü ve okula gönderdi.

Tom took Maria in his arms and gave her a kiss on the cheek.

Tom, Maria'yı kollarına aldı ve ona yanağından bir öpücük verdi.

He whispered "I love you" into my ear and then kissed me on the cheek.

Kulağıma "Seni seviyorum" diye fısıldayıp ardından beni yanağımdan öptü.

Jesus told us to turn the other cheek, love our enemies, and pray for them.

İsa diğer yanağı çevirmemizi, düşmanımızı sevmemizi ve onlar için dua etmemizi söylemişti.

By the look in his eye I could tell that he was speaking tongue in cheek.

Onun gözündeki bakışına göre onun şaka yollu konuştuğunu söyleyebilirdim.

Today I learned a lot of Spanish words and now I know how to say "cheek," "chin," and "knee."

Bugün ben birçok İspanyolca sözcük öğrendim ve artık nasıl "yanak", "çene" ve "diz" diyebileceğimi biliyorum.

Tom picked Mary up the same way a man carries his new bride across the threshold and gave her a kiss on the cheek.

Tom yeni gelinini eşikten taşıyan bir adamla aynı şekilde Mary'yi kaldırdı ve onu yanağından öptü.