Examples of using "Pressed" in a sentence and their turkish translations:
Pantolonunu ütülüyordu.
Ben birini baskı yaptım.
Ben zaman için sıkıştım.
O pantolonunun ütüledi.
O anahtara bastı.
O bir düğmeye bastı.
Tom düğmeye bastı.
O, pantolonunu ütüledi.
Tom bir düğmeye bastı, ancak hiçbir şey olmadı, bu yüzden başka bir düğmeye bastı.
- Ben paraya sıkışmadım.
- Paraya sıkışık değilim.
Tom gizli bir butona bastı.
Tom duraklatma butonuna bastı.
Tom yanlış butona bastı.
Tom dahili haberleşme butonuna bastı.
O, fren pedaline bastı.
Polis konuşması için Tom'a baskı yaptı.
Tom doğru tuşa bastı.
Tom fren pedalına bastı.
Sami çağrı düğmesine bastı.
Butona bastı ve bekledi.
O pantolonunu ütületti mi?
Dudaklarını sıkıca birbirine bastırdı.
Ünlü sanatçılara gazeteciler tarafından baskı yapılır.
O, mavi düğmeye bastı mı?
Tom'a her zaman para için baskı yapılıyor.
Tom üç defa zile bastı.
Tom telefonunda tekrar arama tuşuna bastı.
- Zamanımız biraz kısıtlı.
- Pek vaktimiz yok.
Tom size karşı dava açtı.
Alnımı onunkine bastırdım.
Alnımı Tom'unkine bastırdım.
Kalabalık kapıya doğru bastırdı.
O dudaklarını benimkine bastırdı.
Tom tuşlardan birine bastı.
- Biraz dara geldim.
- Biraz zamanım daraldı.
O beni duvara karşı bastırdı.
O her zaman paraya sıkışıktır.
Tom yanağını Mary'nin yanağına bastırdı.
Kulağını duvara dayadı.
Her gün pantolonunu ütületir.
Tom kulağını duvara dayadı.
Tom üç kez daha kapı ziline bastı.
Tom burnunu cama dayadı.
O çabuk bir cevap için beni zorladı.
Tom hoparlörde bir butona bastı.
Tom yanağıma karşı yanağına bastı.
Mary Tom'un yanağına karşı yanağına bastı.
Yüzünü vitrine bastırdı.
Kedi burnunu pencereye dayadı.
Tom videoda geri sarma butonuna bastı.
Tom kafasına bir buz torbası bastırdı.
Tom bilgisayar klavyesindeki bir tuşa bastı.
Butona bastığımda zil çaldı.
Tom telefonunu kulağına bastırdı.
Tom uzaktan kumandada bir butona bastı.
O biraz daha uzun kalmam için bana baskı yaptı.
Son düğmeye bastığından emin misin?
Sağ tuşa bastığına emin misin?
Sipahi süvarileri hızla ilerledi, Sigismund'un saldırısını umutsuzca da olsa durdurmaya çalıştı.
Radyoyu açmak için butona bastım.
O düğmeye basarsan motor durur.
Tom frene bastı.
Tom uzaktan kumandadaki butonlardan birine bastı.
Mary eğildi ve Tom'un omzuna başını bastırdı.
Soldaki düğmeye bastığına emin misin?
Yanlış butona bastım.
Taze sıkılmış meyve suyu, konsantredeki meyve suyundan daha pahalıdır.
Tom yeşil butona bastı ve bir şey olmasını bekledi.
Polis, suç için tanık bulmakta çok zorlandı.
Tom butona bastı ve bekledi.
Tom asansör düğmesine bastı.
Tom asansöre bindi ve katı için butona bastı.
Tom pantolonunu ütüledi.
Tom asansöre bindi ve üçüncü kat için düğmeye bastı.
Onun zamanı daralmış görünüyordu ve sık sık duvardaki saate göz attı.
Tom tuşa bastı ama hiçbir şey olmadı.
Tom ön masadaki adama takım elbisesini nerede ütületebileceğini sordu.
Tom arabasının penceresinden dışarıya eğildi ve kapıdaki interkom tuşuna bastı.
Radyoyu açmak için düğmeye bastım.
Tom kulağını kapıya bastırdı, bitişik odada neler olduğunu duymaya çalıştı.
Tom ve Mary'nin konuştuklarını duyup duyamadığımı görmek için kulağımı kapıya bastırdım.
Tom, bitişik odadaki ebeveynlerinin ne konuştuğunu duyup duyamayacağını anlamak için kulağını duvara dayadı.
Anne babasının yan odada ne konuştuğunu acaba duyabilir miyim diye kullağını duvara dayadı.
Zamanım yok.