Translation of "Bumped" in Turkish

0.011 sec.

Examples of using "Bumped" in a sentence and their turkish translations:

Two trucks bumped together.

İki kamyon çarpıştı.

Tom bumped into Mary.

- Tom, Mary ile karşılaştı.
- Tom, Mary'ye rastladı.

I bumped my knee.

Benim dizimi çarptım.

I bumped into Tom.

Tom'la karşılaştım.

You bumped into me.

Sen bana çarptın.

I bumped into them.

Ben onlarla karşılaştım.

I bumped into him.

Ben onunla karşılaştım.

They bumped against each other.

Onlar birbirleriyle çarpıştılar.

Tom almost bumped into Mary.

Tom neredeyse Mary'ye çarpıyordu.

The car bumped the tree.

- Araba ağaca çarptı.
- Araba, ağaca tosladı.

I bumped into the window.

Ben pencereye çarptım.

I almost bumped into Tom.

- Az daha Tom'a çarpıyordum.
- Az kalsın Tom'la çarpışıyordum.

The truck bumped into a car.

Kamyon bir arabaya çarptı.

The truck bumped into our car.

Kamyon arabamıza çarptı.

I bumped into your father yesterday.

Ben dün sizin babanıza rastladım.

I bumped into your dad yesterday.

Ben dün sizin babanıza rastladım.

We accidentally bumped teeth while kissing.

Öpüşürken kazara dişleri çarptık.

The waiters bumped into each other.

Garsonlar birbirlerine çarptılar.

I bumped into Tom in Boston.

Boston'da Tom'a rastladım.

I bumped into him in London.

Ona Londra'da rastladım.

I bumped into him at the station.

İstasyonda ona çarptım.

He bumped his head against a post.

Başını bir sütuna çarptı.

He bumped his head against the ceiling.

Başını tavana çarptı.

Tom accidentally bumped into Mary and apologized.

Tom kazara Mary'ye çarptı ve özür diledi.

Tom and Mary bumped against each other.

Tom ve Mary birbirleriyle çarpıştılar.

I bumped into Tom the other night.

Geçen gece tesadüfen Tom'la karşılaştım.

Tom bumped into Mary at the airport.

Tom havaalanında Mary ile karşılaştı.

I bumped into her at the library.

Ona kütüphanede rastladım.

- Tom banged his head.
- Tom bumped his head.

Tom kafasını çarptı.

I bumped into Tom in the supermarket yesterday.

Dün süpermarkette Tom'la karşılaştım.

Tom bumped into Mary at the train station.

Tom tren istasyonunda Mary ile karşılaştı.

I bumped into Tom and knocked him down.

Tom'a çarptım ve onu yere devirdim.

I bumped into an old friend on the bus.

Otobüste eski bir arkadaşa rastladım.

Tom bumped into Mary on his way to school.

Tom okul yolunda Mary ile karşılaştı.

Jean? Yes, I bumped into him yesterday in town.

Jean? Evet, dün şehirde ona rastladım.

Tom bumped into Mary and spilled his drink on her.

Tom Mary'ye çarptı ve içkisini ona döktü.

The waiters bumped into each other and dropped their trays.

Garsonlar birbirlerine çarptılar ve tepsilerini düşürdüler.

Tom bumped his head on the roof of the car.

Tom kafasını arabanın çatısına çarptı.

Tom bumped his head on the ceiling of the car.

Tom kafasını arabasının tavanına çarptı.

Tom bumped into Mary the other day at the supermarket.

Tom geçen gün süpermarkette Mary'ye rastladı.

Tom bumped into a Mary on his way to school.

Tom okula giderken Mary diye birine çarptı.

I bumped into an old friend on my way here.

Buraya gelirken eski bir arkadaşımla karşılaştım.

- I ran into your father yesterday.
- I ran into your dad yesterday.
- I bumped into your dad yesterday.
- I bumped into your father yesterday.

Ben dün sizin babanıza rastladım.

Tom bumped into Mary this morning on his way to school.

Tom bu sabah okula giderken Mary'ye rastladı.

When I bumped into Tom yesterday, he looked pretty worn out.

Dün Tom'a rastladığımda o oldukça bitkin görünüyordu.

Tom and Mary bumped into each other yesterday afternoon in the library.

Tom ve Mary dün öğleden sonra kütüphanede birbiriyle karşılaştı.

Tom bumped into Mary because he wasn't looking where he was going.

Tom nereye gittiğine bakmadığı için Mary'ye çarptı.

While backing up, I bumped into another car and set off its alarm.

Geri giderken başka bir arabaya çarptım ve onun alarmı çaldı.

As Tom sat down, he bumped the table and his coffee spilled onto the tablecloth.

Tom otururken, masaya çarptı ve kahvesi masa örtüsüne döküldü.

I bumped into an old friend for the first time in ten years on the Shinkansen the other day.

Geçen yıl Shikansen'de on yıldır ilk kez eski bir arkadaşla karşılaştım.

- Tom bumped his head on the roof of the car.
- Tom hit his head on the roof of the car.

Tom arabanın çatısına başını çarptı.