Translation of "Blushed" in Turkish

0.112 sec.

Examples of using "Blushed" in a sentence and their turkish translations:

- She blushed red.
- She blushed.

O kızardı.

Mary blushed.

Mary'nin yüzü kızardı.

I blushed.

Kızardım.

The man blushed.

Adam kızardı.

She blushed deeply.

Derinden kızardı.

They both blushed.

İkisi de kızardı.

He blushed slightly.

O biraz kızardı.

She blushed slightly.

O hafifçe kızardı.

Tom blushed slightly.

Tom biraz kızardı.

She blushed furiously.

Öfkeyle kızardı.

Mary blushed again.

Mary yine kızardı.

Tom blushed again.

Tom yine kızardı.

- Both Tom and Mary blushed.
- Tom and Mary both blushed.

Hem Tom hem de Mary kızardı.

She blushed bright red.

O kıpkırmızı oldu.

He blushed with shame.

O, utançla kızardı.

I blushed with shame.

Ben utançla kızardım.

- Tom blushed a little.
- Tom blushed slightly.
- Tom got a little red.

Tom biraz kızardı.

Paul blushed and turned away.

Paul kızardı ve başını çevirdi.

He saw her and blushed.

O onu gördü ve yüzü kızardı.

- Javier turned red.
- Javier blushed.

Javier kızardı.

Tom blushed and turned away.

Tom kızardı ve dönüp gitti.

- Tom blushed.
- Tom turned red.

Tom kızardı.

Tom blushed like a schoolgirl.

Tom bir kız öğrenci gibi kızardı.

Neither Tom nor Mary blushed.

Ne Tom ne de Mary kızardı.

The man blushed like a boy.

Adam bir çocuk gibi utandı.

He looked at her and blushed.

O ona baktı ve kızardı.

Tom looked at Mary and blushed.

Tom Mary'ye baktı ve yüzü kızardı.

Tom blushed when Mary praised him.

Mary onu methettiğinde Tom kızardı.

Tom blushed when Mary kissed him.

Mary onu öptüğünde Tom kızardı.

She blushed when he praised her.

İltifat edilince kızardı.

Tom blushed when he saw Mary naked.

Tom Mary'yi çıplak görünce kızardı.

Tom blushed when Mary smiled at him.

- Tom, Mary ona gülümseyince kızarmıştı.
- Mary ona gülümsediğinde Tom kızardı.

Tom blushed when Mary looked at him.

Mary ona baktığında Tom kızardı.

He caught me staring at him and I blushed.

Ona bakmamı yakaladı ve benim yüzüm kızardı.

With joy and shame, she blushed to her ears.

Sevinç ve utanç ile o, kulaklarına kadar kızardı.

The noble Countess of Ahlefeld blushed and grew pale.

Ahlefeld'in asil Kontesi kızardı ve beti benzi attı.

Marie blushed exceedingly, lowered her head, and made no reply.

Marie aşırı derecede kızardı, başını indirdi ve hiç karşılık vermedi.

He blushed when the girls whistled at him in the street.

Kızların sokakta ona ıslık çalmasından sonra onun yüzü kızardı.

- Tom blushed.
- Tom turned red.
- Tom's face reddened.
- Tom's face got red.

Tom'un yüzü kızardı.

- Her cheeks flamed up.
- She blushed bright red.
- Both of her cheeks turned red.
- Her cheeks turned red.

Yanakları kızardı.