Translation of "Airplanes" in Turkish

0.005 sec.

Examples of using "Airplanes" in a sentence and their turkish translations:

Airplanes land at airports.

Uçaklar havaalanlarında iner.

We had three airplanes.

Üç uçağımız vardı.

Let's keep building airplanes.

Uçakları yapmaya devam edelim.

Airplanes pollute a lot.

Uçaklar çok kirletir.

Airplanes fly above us.

Uçaklar üzerimizde uçar.

Airplanes don't fly there.

Uçaklar oraya uçmaz.

Tom likes making paper airplanes.

Tom kağıt uçaklar yapmayı seviyor.

The airplanes climbed very high.

Uçaklar çok yükseğe tırmandılar.

Can you sleep on airplanes?

Uçaklarda uyuyabilir misin?

I like making model airplanes.

Model uçaklar yapmak hoşuma gidiyor.

I am afraid of airplanes.

Uçaklardan korkuyorum.

I can't sleep on airplanes.

Uçakta uyuyamam.

So I never sleep on airplanes.

Bu yüzden uçakta hiç uyumam.

Tom likes to make paper airplanes.

Tom kağıt uçaklar yapmayı seviyor.

- Airplanes are expensive.
- Aeroplanes are expensive.

Uçaklar pahalıdır.

- Tom likes making paper aeroplanes.
- Tom likes to make paper airplanes.
- Tom likes making paper airplanes.

Tom kağıt uçak yapmaktan hoşlanır.

We can weigh trucks, airplanes and oxcarts.

Kamyonları, uçakları, kağnı arabalarını tartabiliriz.

I saw five airplanes flying like birds.

Ben kuş gibi uçan beş uçak gördüm.

Tom is good at making paper airplanes.

- Tom kağıt uçaklar yapmada iyidir.
- Tom kağıt uçak yapmakta iyidir.

- We have three airplanes.
- We have three planes.

Bizim üç uçağımız var.

We sometimes see airplanes flying over our farm.

Biz bazen çiftliğimizin üzerinde uçan uçaklar görüyoruz.

The electric trains have taken the place of airplanes.

Elektrikli trenler uçakların yerini aldı.

And I see far-UVC lights in airports or airplanes,

uçak ve havaalanlarında, H1N1 gibi virüslerin

The U.S. exports billions of dollars' worth of passenger airplanes.

Amerika Birleşik Devletleri milyarlarca dolar değerinde yolcu uçakları ihraç etmektedir.

If it snows, airplanes won't be able to take off.

Kar yağarsa uçaklar havalanamaz.

We used to have airplanes, but we had to sell them.

Biz uçaklarımız vardı ama onları satmak zorunda kaldık.

My sense of self preservation keeps me from jumping out of perfectly good airplanes.

Kendimi savunma duygum beni tamamen iyi uçaklardan atlamaktan alıkoyuyor.

Tom spent all afternoon at the airport watching the airplanes land and take off.

Tom tüm öğleden sonrayı havaalanında inip kalkan uçakları izleyerek geçirdi.

They came to sell airplanes, train the pilots and design a system so that Djibouti can have

Uçak satmak için geldiler, pilotları eğitmek ve Cibuti'nin kendi hava yolunun

- Saying they could not support both a wife and an airplane, the two brothers therefore spent their lives as bachelors.
- Because they "could not both support wife and airplane" the two brothers spent their lives as bachelors.
- Both brothers said that they couldn't support both a wife and an airplane, so they spent their lives as bachelors.
- The reason both brothers gave for remaining bachelors was that they couldn't support both airplanes and a wife.

Her iki erkek kardeşin bekar kalmak için ileri sürdüğü neden onların hem uçaklara hem de bir eşe bakamayacaklarıydı.