Translation of "Making" in Turkish

0.021 sec.

Examples of using "Making" in a sentence and their turkish translations:

Making libraries, making concert halls,

Kütüphaneler, konser salonları,

making universities, making museums is good,

üniversiteler, müzeler yapmak iyi bir şeydir.

Whatcha making?

Ne yapıyorsun?

- He is making cookies.
- He's making biscuits.

O kurabiye yapıyor.

- We are making progress.
- We're making progress.

Biz ilerleme gösteriyoruz.

- He is making tea.
- He's making tea.

O çay yapıyor.

- You're making me blush.
- You're making me blush!

- Beni utandırıyorsun.
- Beni mahcup ediyorsun.

- You aren't making sense.
- You're not making sense.

Mantıklı olmuyorsun.

He's making progress.

O ilerleme kaydediyor.

She's making progress.

O ilerleme gösteriyor.

I'm making progress.

Gelişme kaydediyorum.

I'm making coffee.

Kahve yapıyorum.

I'm making dinner.

Akşam yemeği yapıyorum.

We're making money.

Biz para kazanıyoruz.

You're making progress.

Sen ilerleme kaydediyorsun

We're making breakfast.

Biz sabah kahvaltısı hazırlıyoruz.

I'm making changes.

Değişiklikler yapıyorum.

I'm making chili.

Biber yapıyorum.

I'm making lasagna.

Lazanya yapıyorum.

I'm making pancakes.

Gözleme yapıyorum.

I'm making tea.

Çay yapıyorum.

Stop making excuses.

Mazeret beyan etmeyi bırak.

I'm making guacamole.

Ben guacamole yapıyorum.

I'm making popcorn.

Patlamış mısır yapıyorum.

I'm making breakfast.

Kahvaltı hazırlıyorum.

I'm making cookies.

Ben kurabiye yapıyorum.

- What is making this sound?
- What's making this sound?

Bu sesi yapan ne?

- I'm not making this up.
- I'm not making it up.
- I'm not making that up.

Ben bunu telafi etmiyorum.

- I'm not making this up.
- I'm not making it up.

Bunu ben uydurmuyorum.

- Tom's not making any guarantees.
- Tom isn't making any guarantees.

Tom hiç güvence vermiyor.

You're forever making mistakes.

Sürekli hatalar yapıyorsun.

You are making history.

Sen tarih yazıyorsun.

She was making tea.

O çay yapıyordu.

Making cookies takes time.

Kurabiye yapmak zaman alır.

Tom is making faces.

Tom somurtuyor.

We're definitely making progress.

Biz kesinlikle ilerleme yapıyoruz.

We're making good progress.

Biz iyi bir ilerleme yapıyoruz.

You're making a mess.

- Ortalığı batırıyorsun.
- Etrafı dağıtıyorsun.

You're making no sense.

Hiçbir anlam ifade etmiyorsun.

You're making it worse.

Onu daha kötü yapıyorsun.

You're making me uneasy.

Beni huzursuz ediyorsun.

You're making me uncomfortable.

Beni rahatsız ediyorsun.

You're making me nervous.

Beni sinirlendiriyorsun.

You're making a mistake.

Bir hata yapıyorsun.

We're making good time.

Biz iyi vakit geçiriyoruz.

You're making this personal.

Sen bunu kişiselleştiriyorsun.

They're making a movie.

Onlar bir film çekiyor.

You're making Tom uncomfortable.

Tom'u rahatsız ediyorsun.

You're making Tom nervous.

Tom'u sinirlendiriyorsun.

Am I making sense?

Sözlerimin anlamı var mı?

I'm making some changes.

Ben bazı değişikler yapıyorum.

I'm not making excuses.

Özür dilemiyorum.

I'm making a movie.

Ben bir film yapacağım.

Who's making the decisions?

Kararları kim veriyor?

Tom's making his bed.

- Tom yatağını topluyor.
- Tom yatağını düzeltiyor.

You're making me sick.

Beni hasta ediyorsun.

You're making this up.

Uyduruyorsun.

I'm making scrambled eggs.

Omlet yapıyorum.

I'm just making sure.

Ben sadece sağlama bağlıyorum.

What's making you uneasy?

Seni ne rahatsız ediyor?

It's decision-making time.

Karar alma zamanı.

What are you making?

Ne yapıyorsun?

Tom is making tea.

Tom çay yapıyor.

Are we making progress?

Biz gelişme kaydediyor muyuz?

We started making out.

Biz çözmeye başladık.

Tom isn't making sense.

Tom mantıklı değil.

What's making that noise?

- Bu sesi ne çıkarıyor?
- Bu gürültüyü yapan ne?

Tom is making breakfast.

Tom kahvaltı hazırlıyor.

Tom is making sandwiches.

Tom sandviçler yapıyor.

Tom is making coffee.

Tom kahve yapıyor.

I'm making a snowman.

Bir kardan adam yapıyorum.

You're making us nervous.

Bizi sinirlendiriyorsun.

You're making them nervous.

Onları sinirlendiriyorsun.

You're making him nervous.

Onu sinirlendiriyorsun.

You're making her nervous.

Onu sinirlendiriyorsun.

Tom is making cookies.

Tom bisküviyi seviyor.

You're always making mistakes.

Hep hata yapıyorsun.

Mary is making tea.

Mary çay yapıyor.

She is making tea.

O çay yapıyor.

We are making tea.

Biz çay yapıyoruz.

They are making tea.

Onlar çay yapıyor.

I'm not making changes.

Ben değişiklik yapmıyorum.

I'm making a documentary.

Ben bir belgesel yapıyorum.

Stop making a fuss.

Yaygara yapmayı bırak.

He liked making decisions.

Karar vermeyi severdi.

She is making dinner.

O akşam yemeği hazırlıyor.

You're just making excuses.

Sen sadece bahaneler üretiyorsun.

She's making parsley tea.

O, maydanoz çayı yapıyor.

We're making some progress.

İlerleme kaydediyoruz.

Mary is making jam.

Mary reçel yapıyor.

We're making great progress.

- Harika ilerleme kaydediyoruz.
- Büyük ilerleme kaydediyoruz.

Tom started making mistakes.

- Tom hatalar yapmaya başladı.
- Tom hata yapmaya başlamıştı.