Translation of "Redden" in Turkish

0.012 sec.

Examples of using "Redden" in a sentence and their turkish translations:

Miljarden levens redden,

Milyarlarca can kurtarmak,

Artsen redden levens.

Doktorlar hayatlar kurtarır.

We redden levens.

Biz hayat kurtarıyoruz.

En zelfs levens redden.

ve hatta hayat kurtarabilir.

Hij kwam mij redden.

O, beni kurtarmak için geldi.

Zij zullen ons redden.

Bizi kurtaracaklar.

We zullen je redden.

Seni kurtaracağız.

Je moet haar redden.

Onu kurtarmalısın.

- Ik probeerde haar te redden.
- Ik heb geprobeerd haar te redden.

- Onu korumaya çalıştım.
- Onu kurtarmaya çalıştım.

- Ik probeerde je te redden.
- Ik heb geprobeerd je te redden.

Seni kurtarmaya çalıştım.

Kunnen we de planeet redden?

Gezegeni kurtarabilir miyiz?

Hij moest de prinses redden.

O, prensesi kurtarmak zorundaydı.

Ik kan u niet redden.

Seni kurtaramam.

Hij wil de planeet redden.

O, gezegeni kurtarmak istiyor.

Ze wil de planeet redden.

O, gezegeni kurtarmak istiyor.

Tom zal ons komen redden.

Tom bizi kurtarmaya gelecek.

Ik probeerde hem te redden.

- Onu korumaya çalıştım.
- Onu kurtarmaya çalıştım.

Alleen ik kan je redden.

Sadece ben seni kurtarabilirim.

- Ik ben hier om je te redden.
- Ik ben hier om u te redden.
- Ik ben hier om jullie te redden.

Seni kurtarmak için buradayım.

Zulke zaken kunnen miljoenen levens redden

Şimdilerde buna benzer olaylar milyonlarca hayat

Ik wil gewoon de planeet redden.

Sadece gezegeni kurtarmak istiyorum.

We redden het nooit op tijd.

Bunu asla zamanında yapmayacağız.

Enkel vrede kan de wereld redden.

Sadece barış dünyayı kurtarabilir.

- Tom zal overleven.
- Tom zal het redden.

Tom yaşayacak.

Ik ben gekomen om Tom te redden.

Tom'u kurtarmak için geldim.

Tom heeft geprobeerd om Mary te redden.

Tom, Mary'yi kurtarmaya çalıştı.

Deze keer kan ik u niet redden.

Seni bu defa kurtaramam.

Ik ben hier om hem te redden.

Onu kurtarmak için buradayım.

Sorry dat ik je niet kon redden.

Seni kurtaramadığım için üzgünüm.

- Hij gaf zijn bloed om zijn zuster te redden.
- Hij gaf zijn bloed om zijn zus te redden.

Kız kardeşini kurtarmak için kan verdi.

Dus probeerden we de grote-inslagtheorie te redden.

Bu yüzden, dev çarpışma teorisini kurtarmaya çalışıyorduk.

...omdat het ziekteverspreiding tegengaat en levens kan redden.

Çünkü bu, hastalığın yayılımını kontrol altında tutuyor ve hayatlar kurtarıyor.

Tom denkt dat hij de wereld kan redden.

Tom dünyayı kurtarabileceğini düşünüyor.

Lichaamscontact is al genoeg om zijn leven te redden.

Hayatını kurtarmak için en ufak vücut teması yeterli.

Hij heeft zijn leven gewaagd om haar te redden.

Onu kurtarmak için hayatını riske attı.

...is daadwerkelijk een mogelijkheid om een leven te redden.

gerçekten hayat kurtarmak için bir fırsat.

Je moet eraan werken om je huwelijk te redden.

- Evliliğini kurtarmak adına çaba sarf etmen gerek.
- Evliliğini kurtarmak için uğraşmalısın.
- Evliliğini kurtarmak için çalışmalısın.
- Evliliğini kurtarmak için çalışmak zorundasın.
- Evliliğini kurtarmak için çalışman gerekiyor.

Hij gaf zijn bloed om zijn broer te redden.

O, erkek kardeşini kurtarmak için kan verdi.

Zij gaf haar bloed om haar broer te redden.

O, erkek kardeşini kurtarmak için kan verdi.

Hij geeft zijn bloed om zijn broer te redden.

O, erkek kardeşini kurtarmak için kan veriyor.,

Zij geeft haar bloed om haar zus te redden.

O, kız kardeşini kurtarmak için kan veriyor.

Hij geeft zijn bloed om zijn zus te redden.

O, kız kardeşini kurtarmak için kan veriyor.

Hij kan je echt redden. Voor schuilplaatsen en tegen lawines.

Bu gerçekten sizi kurtarabilir. Sadece sığınak kazmak için değil, çığlar için de gerekli.

Ze zijn omgekomen bij een poging om anderen te redden.

Onlar diğerlerini kurtarmaya çalışırken öldüler.

Het is arrogant om te denken dat technologie ons zal redden.

Teknolojinin bizi kurtaracağını düşünmek kibirdir.

Als ze het tot de lente redden, zullen ze zelfstandig worden.

Bahara sağ çıkarlarsa tek başlarına yaşamaya hazır olacaklar.

De dokter deed zijn best om de gewonde jongen te redden.

Doktor yaralı çocuğu kurtarmak için çok çalıştı.

Zullen we dan moeten crowdfunden om de levens van onze geliefden te redden?

kitlesel fon yaratmak zorunda mı kalacağız?

Wat is de snelste weg van de klif... ...zodat we Dana kunnen redden?

Dana'yı kurtarmak için bu tepeden aşağı inmenin en hızlı yolu ne?

Als je denkt dat je Dana nog kunt redden, kies dan 'Opnieuw proberen'.

Dana'yı buradan kurtarabileceğinizi düşünüyorsanız "Tekrar Dene"yi seçin.

Tom zette zijn leven op het spel om de verdrinkende jongen te redden.

Tom boğulan çocuğu kurtarmak için hayatını riske attı.

...en flaconnetjes antistoffen te redden... ...die naar een ziekenhuis in de buurt werden vervoerd.

götüren bir uçağın enkazını bulduğum bir görevi yeni tamamladım.

Tom is gestorven toen hij probeerde een kind uit een brandend gebouw te redden.

Tom yanan bir binadan bir çocuğu kurtarmaya çalışırken öldü.

Hij dacht dat Ragnar zei: 'Als mijn zonen hiervan wisten, zouden ze me komen redden.'

Ragnar'ın 'Oğullarım bunu bilseler gelip beni kurtarırlar' dediğini düşündü.

- Laten we eerlijk zijn, het is onmogelijk. We halen het nooit.
- Geef toe dat het onmogelijk is. We redden het nooit op tijd.

Kabul edelim ki, bu imkansız. Biz onu asla yapmayacağız.