Translation of "‫يرى" in Turkish

0.005 sec.

Examples of using "‫يرى" in a sentence and their turkish translations:

‫يرى الذئب فرصته.‬

...kurt fırsatı değerlendiriyor.

الجميع يرى ذلك؟ جيد ؟

Herkes görüyor değil mi? Havalı değil mi?

الحب لا يرى عيوباً.

Aşk kusurları görmez.

لم يرى أحد توم.

- Kimse Tom'u görmedi.
- Tom'u hiç kimse görmedi.

لم يرى أحد فاضل.

Hiç kimse Fadıl'ı görmedi.

المعتدي لن يرى الطفل كالضحية.

saldırganlar bu çocukları artık kurban olarak görmeyecekler.

الأمر جزء من مزاج يرى

Bir inanışa göre,

‫الذي بالكاد يرى موطئ قدمه.‬

...hareket edemeyecek kadar kör.

الرادار يمكنه أن يرى الماء

Radar suyu görebilir.

حتى لا يرى مستوى المجتمع

toplumun seviyesini görmesin diye

يرى الآن شخصاً يستحق المحافظة عليه.

kurtarmaya değecek birini görüyor.

قد يرى البعض أنه فعل وقح،

Bazılarımız onu kaba bulabilir,

بينما يرى آخرون أن الفعل مقبول.

diğerleri bunun kesinlikle nazik olduğunu düşünebilir.

تمنى توم لو أنه لم يرى.

Tom bakmamış olmayı diledi.

قال توم بأنه لم يرى شيئا.

Tom bir şey görmediğini söyledi.

تظاهر توم بأنه لم يرى ماري.

Tom Mary'yi görmemiş gibi davrandı.

وفي الثمانينات لم يرى احد الاثار الجانبية،

80'lerde kimse olası sonuçları görmedi

الآن يرى معظم الناس الدماغ كصندوق أسود،

Şu an pek çok insan beyni bir kara kutu gibi düşünüyor,

تلفت توم حوله، لكنه لم يرى أحدًا.

Tom etrafına bakındı ama kimseyi görmedi.

كان سامي يرى سيّارة ليلى طوال الوقت.

Sami, Layal'in arabasını her zaman gördü.

♪ قلت بهدوء أن لن يرى أحدا ♪

♪ Kimse görmez dedin usulca ♪

لا يستحقّ سامي أن يرى نور النّهار مجدّدا.

Sami bir daha gün ışığını görmeyi hak etmiyor.

♪ نظرت لمعرفة إذا كان هناك من يرى ♪

♪ Gören var mı diye baktım ♪

وتقفز سريعًا كما لو أن أحدًا لم يرى ذلك؟

ve hiç kimse görmemiş gibi hemencecik toparlandıklarındaki

عندما يرى اليعسوب فريسته فاِنه يدرب مرمى بصره عليها

Yusufçuk avını gördüğünde avının üzerinde ilgi merkezini eğitir

يرى توم بأن الطعام الذي تُعده ماري حار جدا.

Tom Mary'nin yaptığı yemeklerin genellikle çok baharatlı olduğunu düşünüyor.

‫ليست الحيوان الوحيد في الغابة‬ ‫الذي يرى الأمور بشكل مختلف.‬

Yağmur ormanında olayları farklı gören tek hayvan da o değil.

رأسه ، وأصر على الوقوف وقطع رأسه من الأمام. حتى يرى

ısrar etti. , böylece

لم يرى أي نظام مناعي بشري هذا الفيروس من قبل

Hiçbir insanın bağışıklık sistemi bu virüs ile karşılaşmadı.

معظمنا يحب أن يرى هذه المشاعر على أنها سيئة أو سلبية

çoğumuz bu duyguların kötü ve negatif olduğunu düşünür

تلك الاتفاقيات بقيت حبراً على ورق ولم يرى المشروع النور ابداً

bu anlaşmalar kağıt üzerinde mürekkep kalmıştır ve proje ışığı görmedim.

لذا لم يستطع حارس الشاطيء في الواقع أن يرى أو يسمع معاناتي.

Bu yüzden cankurtaran beni ne görebilmiş ne de duyabilmişti.