Translation of "مياه" in Turkish

0.005 sec.

Examples of using "مياه" in a sentence and their turkish translations:

‫أتسمع؟ هذه مياه.‬

Bunu duydunuz mu? Bakın, bu su.

‫مياه باردة وجميلة.‬

Güzel, serin bir su.

أو مياه نضيفة

veya tıbbi masraflar için

عندما لا تخرج مياه ساخنة.

tehlikesi geçirdik.

عينت موظف مياه الصرف، فرانك.

atık sudan sorumlu Frank,

عندما تتراجع مياه هذين النهرين

bu nehirlerin suları çekilmeye başlar,

هذا الرجل غواص مياه عميقة.

Buradaki adam bir dalgıç.

‫وأسبح في مياه ضحلة تمامًا.‬

Su oldukça sığdı.

أحمل معي قنينة مياه معدنيّة دومًا.

Yanımda her zaman bir şişe maden suyu taşırım.

مياه صالحة للشرب، الكهرباء وما إلى ذلك.

yaşam koşullarını arttırma şansı olabilir.

‫مياه المد التي تمر‬ ‫من مضايق "ليمباه" الإندونيسية‬

Endonezya'nın Lembeh Boğazı'ndan geçen gelgit suları

‫كما لو كانت قربة مياه ساخنة صغيرة‬ ‫للاحتفاظ بدفئي.‬

sıcak su şişesi gibi kullanıp sıcak kalabilirim.

‫يوجد مياه بالأسفل،‬ ‫ربما يعني هذا وجود حيوانات هناك.‬

Aşağıda su varsa bu orada hayvanların da olacağı anlamına gelir.

‫الطقس حار هنا وأشعر بالعطش.‬ ‫نحتاج للعثور على مياه.‬

Burası çok sıcak ve ben susadım. Su bulmamız gerekiyor.

اطلانتس المدفونة تحت مياه المحيط. بالحديث عن مدنٍ كثيرةٍ

. New York ve Boston gibi Amerikan şehirleri de dahil olmak üzere birçok şehir

‫المشكلة هي أننا لا نضمن ‬ ‫وجود مياه في ذلك الاتجاه.‬

Sorun şu ki bu tarafta da su bulunduğunun garantisi yok.

‫من الحيل الجيدة كذلك،‬ ‫إن كان لديك زجاجة مياه شفافة،‬

Suyu doldurabileceğiniz temiz ve saydam bir şişenizin olması

عندما ستزحف مياه البحر جراء ذوبان جليد القطبين لتقضي على

küresel ısınma nedeniyle iklim değişikliklerinin devam etmesi yaklaşık seksen yıl sonra

داخل البحار والمحيطات متسببةً في ارتفاع منسوب مياه البحر. ما

akacağını ve deniz seviyesinin yükselmesine neden olacağını doğruladığında . Ne

سكبت النبيذ في كيس و بعدها غمسته في مياه مجمدة.

Şarabı plastik bir torbaya koydum ve buzlu suya batırdım.

- قارورة مياه ، من فضلك.
- أريد كأسا من الماء من فضلك.

- Bir bardak su, lütfen.
- Bir bardak su lütfen.

"ماذا لو أن الحياة قد بدأت في مياه بركة دافئة صغيرة

"Ya yaşam, küçük, sıcak göletin birinde,

‫لديّ مياه هنا...‬ ‫ليس لديّ طعام كثير، ولكنني أحضرت لك هذا.‬

Burada su da var. Çok yiyecek yok ama sana bunu getirdim.

مجزرة حال ارتفاع مستوى مياه البحار الى مترين او عشرة امتار.

demektir . Beklenen rakama göre, kutup buzunun tamamen erimesi durumunda

لأنه في أيام الصيف في مدينة نيويورك، كان صنبور مياه الحريق ينفجر،

çünkü New York'un sıcak günlerinde yangın musluğu patlardı

اطلس لم يستطع ان يكون متفائلاً. عندما اكد ان مياه الجليد ستتدفق

Atlas iyimser olamazdı. Buzlu suyun denizlere ve okyanuslara

لأنك تصبح كشخص جديد على هذا النهر، حيث أن مياه النهر تتجدد بإستمرار.

çünkü o yeni bir adam, ve bu yeni bir nehir."

‫حيث تنخفض درجة الحرارة إلى 22 مئوية.‬ ‫على أسرة الفيلة هذه العثور‬ ‫على مياه شرب قبل إشراق الشمس.‬

22 dereceye düşen sıcaklığa katlanılabiliyor. Bu fil ailesi güneş çıkmadan içme suyu bulmak zorunda.