Translation of "تمامًا" in Turkish

0.015 sec.

Examples of using "تمامًا" in a sentence and their turkish translations:

أعني، تمامًا.

Hem de hiç.

ليس صحيحًا تمامًا.

Hiç de öyle değil.

كنت مصدومةً تمامًا!

Neye uğradığımı şaşırdım.

إنه العكس تمامًا.

Tam tersidir.

‫بالوقوف ثابتًا تمامًا،‬

Hiç kıpırdamadan durarak...

تبدو طبيعية تمامًا.

Oldukça doğal gözüküyor.

تمامًا، قمتُ بذلك.

Kesinlikle. Bunu yaptım.

هذا هراء تمامًا ...

Bu tamamen bir saçmalık...

كلهم كانوا متنوعين تمامًا

ve hepsi tamamen farklı olurdu,

إنه تقليد الشامانية تمامًا

Tamamen şamanizm geleneğidir

وتبعاً لقضية منفصلة تمامًا،

Tamamen farklı bir konu için,

ترامب يدرك ذلك تمامًا

Trump bunun çok farkında

دع كل شيء يذوب تمامًا

Bırakalım erisin

أجل! تمامًا كما توقعت! أجل!"

diyen bilgileri görüyor, duyuyor olurduk.

وتفرغها تمامًا مثل الطيور الحديثة،

tıpkı modern kuşlardaki gibi içlerini oyuyordu

لا تختفي تمامًا في لُعبتنا.

oyunumuzda tamamen yok olmaz.

شيء لا يبدو صحيحًا تمامًا.

Bir şeyler doğru hissettirmiyor.

لأنه سيجري هجر السيارات تمامًا...

çünkü artık kimse araba sürmüyor --

ملائمة تمامًا لجيل الجوالات الذكية...

akıllı telefon nesli için son derece uygun;

يجبُ تناوله بنفس الطريقة تمامًا.

aynı yolun izlenmesi gerektiğine inanıyorum.

نصيحته لم تكن متوقعة تمامًا.

Tavsiyesini hiç beklemiyordum,

يمر خلال أيديكم، هكذا تمامًا.

aynen bu şekilde elinizin içinden geçebiliyor.

ر.ه: إنّها ليست عادلة تمامًا.

RH: Tamamen haksızca değil.

‫تمامًا في عمق المياه الضحلة.‬

Aşırı sığ bir suda.

‫وقد خُدعت سمكة القرش تمامًا.‬

Kurnazlığıyla köpek balığını tamamıyla alt etmiş oldu.

‫وأسبح في مياه ضحلة تمامًا.‬

Su oldukça sığdı.

‫ثم فقدت اهتمامها بالسمك تمامًا،‬

Sonra balıklara olan ilgisini kaybedip

وتبدد خوفي من الإحراج تمامًا.

ve rezil olma korkum yerle bir olmuştu.

لتناولنا علاجه، كدولة، بطريقة مختلفة تمامًا.

o zaman ülke olarak bu konuya çok farklı yaklaşıyor olurduk.

أدركت تمامًا الأولوية الوحيدة بالنسبة إلي

eğer Sierra Leone Cumhuriyeti'nin cumhurbaşkanı olarak seçilseydim,

‫يمكننا كشف الأدغال بضوء جديد تمامًا.‬

...yağmur ormanlarını yepyeni bir gözle görebiliyoruz.

ودعنا نبدأ بالعمل الذي نكره تمامًا.

ve yapmaktan kesinlikle nefret ettiğimiz işlerle başlayalım.

عندما نقول أن رؤوسنا مشوشة تمامًا

tam böyle kafamız allak bullak oldu derken

في الواقع ، هذا أمر شرير تمامًا.

Aslında bu tamamen kötülüktür.

‫تخطو إلى ذلك العالم المختلف تمامًا.‬

Bambaşka bir dünyaya adım atıyorsun.

من قال ذلك؟ إنه خطأ تمامًا!

Kim bunu söyledi? Tamamen yanlış.

وهناك آبي، التي كانت تجلسُ حائرة تمامًا

Ayrıca şaşkın bir şekilde oturan Abby var

وكأنها تسلمُ من الله إلى الرجل تمامًا.

cidden Tanrı'nın insanlara bıraktığı bir şey.

الأمر الذي أحاول إثباته هو العكس تمامًا.

Ben tam tersini savunuyorum.

اليوم سنبحث عن إجابات لهذه الأسئلة تمامًا

bugün bu sorulara hep birlikte cevap arayacağız

بيئاتنا المعيشية مختلفة تمامًا عن بعضها البعض

yaşam ortamlarımız birbirinden çok farklı

- كرسيّك مثل كرسيي تمامًا.
- كرسيك مطابقٌ لكرسيي.

Senin sandalyen benimki ile tamamen aynı.

أعاد كتابة القصة فأحالها قصة مختلفة تمامًا.

O tamamen farklı birine hikaye yazdı.

حتى لو لم يكن الألم قد نُسي تمامًا،

Hissettiğimiz acı hiç bir zaman tamamen unutulmayacak

" كيف يمكنها أن تكون متأكدة تمامًا من نفسها؟

"Kendinden nasıl bu kadar emin olabiliyor?

"أجل، أجل" قال ألبرت أينشتاين، "إنه نفسه تمامًا."

''Evet evet,'' dedi Albert Einstein, ''tam olarak aynısı.''

كيف أختبر أن هويتي الجنسية أمر مختلف تمامًا.

Cinselliğimi nasıl deneyimlediğim ciddi anlamda değişti.

سترى تلك القائمة المفاجئة تمامًا التي تلوم موظفيك،

çalışanlarınız için şaşırtıcı bir çok öğüdün listesine ulaşırsınız.

‫في السافانا الإفريقية،‬ ‫يكاد ضوء القمر يخبو تمامًا.‬

Ay, Afrika Savanı'nda neredeyse en karanlık evresinde.

‫يغطّي الجلد والفراء عينيه‬ ‫ما يجعله أعمى تمامًا.‬

Deri ve tüy kaplı gözleri bu köstebeği tamamen kör bırakmıştır.

‫تغذّيها في ظلام الليل أمر‬ ‫غير اعتيادي تمامًا.‬

Gecenin köründe beslenmesi hiç alışıldık bir durum değildir.

لا بد أنه تصريح لا خلاف عليه تمامًا،

Bu oldukça tartışmasız bir açıklama olmalı,

يمكننا في الواقع فهم التسونامي تمامًا مثل هذا

tsunamiyi aslında tam olarak şöyle kavrayabiliriz

كان هناك انتقاد مختلف تمامًا في فيلم henpecked.

kılıbık filminde ise bambaşka bir eleştiri vardı yine

لدرجة توقف الكثيرين عن تصديق أي أحد تمامًا

Birçok insan artık kimseye inanmıyor.

إذا فكرت بها، إنها ليست غير منطقية تمامًا، صحيح؟

Bunun hakkında düşünürsen, büsbütün mantık dışı değil, doğru mu?

في بعض الأحيان يكون الأمر خارجًا عن سيطرتك تمامًا.

Bazen tamamen kontrolünüzden çıkar.

لأن شكله كان مغايرًا تمامًا لما تخيلته في ذهني.

Çünkü hiç de hayal ettiğim gibi görünmüyordu.

‫على القريدس العثور على طعام‬ ‫قبل نفاد الأكسجين تمامًا.‬

Tekenin, oksijen tamamen bitmeden yemek bulması gerek.

‫بدأت الفيلة الصغيرة تشعر بالعطش.‬ ‫حديثة الولادة مرهقة تمامًا.‬

Küçükler susamaya başladı. Yenidoğan bitap düşmüş durumda.

كان هناك انتقاد مختلف تمامًا في طفل عائلة جيد.

iyi aile çocuğunda ise bambaşka bir eleştiri vardı

أنا أعتقد أن العالم سيكون مختلف تمامًا خارج العمل.

İş dışında dünya tamamıyla farklı bir yer olabilirdi.

‫ويتزامن موعد موتها‬ ‫تمامًا مع موعد فقس هذا البيض.‬

ve ölüm anını tam yumurtaların çatlayacağı zamana göre ayarlıyordu.

أننا اكتشفنا ما قد أغفله تمامًا كل من نظر قبلنا:

inceleme yapan herkesin gözünden kaçan bir şeyi keşfetmiş olmamız:

‫لكن هنا، الأقارب البعداء‬ ‫والغرباء تمامًا يشربون ويستحمون تحت النجوم.‬

Fakat burada, uzak akrabalarla birbirine tamamen yabancı olanlar yıldızların altında su içip yıkanıyor.

أم أنه يغمس في الخارج؟ تمامًا مثل بيئة الفصل الدراسي

yoksa dışarıya mı dalmış? aynı sınıf ortamı gibi

نعم ، جاءت العديد من التعليقات ، لكن تعليقك كان مختلفًا تمامًا.

Evet o kadar çok yorum geldi ama sizin yorumunuz bambaşkaydı

في هذه الصورة ، تجدر الإشارة إلى أن الزي مختلف تمامًا.

Bu fotoğrafta ise tamamen kıyafeti farklı olması dikkatleri üzerine çekiyor

جديد تمامًا على متجر Epic History TV - Manga Marshal س!

yepyeni Epic History TV mağazası - Manga Marshal s!

يمكن القول أن الخطة جريئة تمامًا كما كان عبور جبال الألب

Planın kendisi tartışmalı bir şekilde Alp'leri geçmek kadar gözü pek bir karar.

عندما تتعلم شيئًا ما ، يمكنك القول أن هذه المعلومات صحيحة تمامًا.

Bir şey öğrendiğinizde ya bu bilgi kesin doğrudur deyip bunu

التي قُدمت لنا في إبريق مطابق تمامًا للذي اعتاد والداي على استخدامه.

ailemin de kullandığı kahve takımının aynısıyla servis yaptı.

تم قطع رؤوس العديد من الرجال من الأمام ، تمامًا كما في الملحمة.

ve dahası, destanda olduğu gibi birkaç erkeğin de önden kafaları kesilmişti.

‫عندما تحظى بذلك التواصل مع حيوان‬ ‫وتعيش تلك التجارب، يكون الأمر مذهلًا تمامًا.‬

Bir hayvanla bu şekilde bir bağ kurup böyle deneyimler yaşamak, tam anlamıyla insanın aklını başından alıyor.

بعد أن سار في السابق في تشكيل فضفاض للغاية، فإن جيش فلامينيوس اندهش تمامًا

Öncesinde gevşek bir formasyonda yürüyor olmanın etkisiyle, Flaminius'un ordusu tamamen savunmasız yakalanmış oluyor.

لذا، فالهدف من حماية نفسك و الآخرين من كوفيد-١٩، ليس لإزالة الخطر تمامًا،

Bu yüzden kendinizi ve çevrenizdekileri Covid-19'dan korurken amaç riski tamamen elimine etmek değil

‫ويجب أن أكون مستعدًا لكل الاحتمالات.‬ ‫لا يمكنني أن أهدر الوقت.‬ ‫يجب أن يكون الأمر غريزيًّا تمامًا.‬

Ve tüm ihtimallere hazır olmalıyım. Aylaklık edemem. Her şey içgüdüsel olmalı.

لم يكن من الممكن هزيمة رجال حرب العصابات تمامًا ، لكن سوشيت جعل أراجون المنطقة الأكثر أمانًا والأفضل تدبيرًا

Gerillalar hiçbir zaman tamamen mağlup edilemedi, ancak Suchet Aragon'u

الأعداد الأولية مثل الحياة، منطقية تمامًا، لكن يستحيل إيجاد القواعد لها، حتى لو أمضيت وقتك كله تفكر فيها.

- Asal sayılar hayata benzer, onlar tamamen mantıksaldır fakat, eğer tüm zamanınızı onun hakkında düşünmek için harcarsanız kurallarının bulunması imkânsızdır.
- Asal sayılar hayata benzerler, onlar tamamıyla mantıklıdır ama bütün zamanınızı bu konuyu düşünerek harcasanız dahi belirli bir kural bulmak imkansızdır.