Translation of "تذهب" in Turkish

0.010 sec.

Examples of using "تذهب" in a sentence and their turkish translations:

- هي تركتها تذهب.
- تركتها تذهب.

Gitmesine izin verdi.

- عليك ألا تذهب.
- يُفضّل ألا تذهب.

Gitmemelisin.

دَعَعها تذهب.

- Gitmesine izin ver.
- Bırak gitsin.
- Bırak onu gitsin.

ألن تذهب؟

Gitmeyecek misin?

لا تذهب! لان

gitmez! çünkü

إلى أين تذهب

- Nereye gidiyorsun?
- Nereye gidiyorsunuz?

يجب أن تذهب.

Oraya gitmeniz için o gereklidir.

لذلك تذهب إلى الجبل

yani siz bir dağın başına gidiyorsunuz

الأفضل أن تذهب بالحافلة.

Otobüsle gitsen iyi olur.

إنك تذهب بعيدا الآن.

Şimdi çok ileri gidiyorsun.

يجب ان تذهب للبيت ؟

Eve gitmen gerekmiyor mu?

يجب أن تذهب غربا

Batıya gitmelisin.

لا بأس أن تذهب.

Gidebilirsiniz.

عليك أن تذهب حالاً.

Derhal gitmelisin.

انها تذهب بدراجتها للمدرسة.

Okula bisikletle gider.

تذهب أم ليلى لتسلق الصخور،

Lilah’ın annesi kaya tırmanışına gidiyor

من الأفضل لك ألا تذهب.

Gitmesen iyi olur.

لمَ لا تذهب إلى السينما؟

Neden sinemaya gitmiyoruz?

عليك ألا تذهب إلى هناك.

Oraya gitmemelisin.

تذهب زوجته معه أينما ذهب.

O nereye gitse karısı onunla birlikte gider.

هل تريد تذهب إلى هناك؟

Oraya gitmek istiyor musun?

سوفَ أسمح لكَ أن تذهب.

Gitmene izin vereceğim.

إلى أين تذهب الشمس ليلًا؟

Güneş gece nereye gider?

لن أدعها تذهب إلى هناك.

Onun oraya gitmesine izin vermeyeceğim.

عليك أن تذهب إلى الطّبيب.

Bir doktoru görmen gerekir.

ما عليك إلا أن تذهب.

Sadece oraya gitmek zorundasın.

ليس من الضروري أن تذهب.

- Siz oraya gitmek zorunda değilsiniz.
- Oraya gitmek zorunda değilsin.

هل تذهب عادة إلى المطاعم؟

Restorana çok sık gider misin?

- أرادت ليلى أن تذهب و تصطحب صديقتها.
- أرادت ليلى أن تذهب و تقلّ صديقتها.

Leyla arkadaşını almaya gitmek istedi.

فإنك تذهب بشكلٍ أقل إلى المستشفى.

daha az hastaneye gitmenizden kaynaklanıyor.

‫حسناً، تريد أن تذهب للصيد بالرمح.‬

Tamam, zıpkınla balık avlamak istiyorsunuz.

جميعها تذهب لتمويل معسكرات تدريب ارهابية،

hepsi silah ve cephane ya da patlayıcı malzemeleri satın alan

أم أنك لم تذهب إلى القمر؟

Yoksa Ay'a gidilmedi mi?

تذهب على الفور وشراء واحدة جديدة

Hemen gidip bir yenisini alıyorsun ya

ولكن بما أنك تتمنى أن تذهب ،

Ama hepiniz gitmek istediğiniz için,

من الأفضل ألا تذهب إلى هناك.

Oraya gitmesen iyi olur.

إلى أين تفضل أن تذهب أولاً؟

- Önce nereye gitmek istersin?
- İlk önce nereye gitmek istersin?

اينما تذهب ، سوف تجد سياح يابانيون .

Nereye giderseniz gidin, Japon turistleri bulursunuz.

تذهب مايوكو إلى المدرسة على الدراجة.

Mayuko okula bisikletle gider.

أنا أبداً لم أُرِد أن تذهب.

- Asla gitmeni istemedim.
- Asla gitmenizi istemedim.

- عليك الذهاب.
- من الأفضل أن تذهب.

Gitmelisin.

لم لا تذهب و تنضمّ إليهم؟

Neden gidip onlara katılmıyorsun?

هل لك ان تذهب للسباحة عارياً.

Çıplak yüzmeye gider miydin?

قال توم بانك تحتاج ان تذهب.

Tom gitmen gerektiğini söyledi.

هذه آخر مرة أتركك تذهب فيها.

Bu, gitmene son izin verişim.

‫ثم يمكننا بخفة‬ ‫أن نطلقها ونتركها تذهب.‬

Sonra nazikçe onu serbest bırakabiliriz.

قلت له، "أتعلم، سأدعك تذهب إلى منزلك،

Dedim ki "Biliyor musun eve gitmenize izin vereceğim,

يا عزيزي ، دعني أراك تذهب. ماذا سيحدث.

Aman canım ben de gideyim görünüvereyim. Ne olacak.

لم تخبرني بعد لماذا قررت ألا تذهب.

Niçin gitmemeye karar verdiğinizi hâlâ bana söylemediniz.

تذهب الأرباح إلى شركات في الولايات المتحدة الأمريكية.

Kazançlar Amerika Birleşik Devletleri'ndeki şirketlere gidiyor.

لذلك هذا أمر سيئ لا تذهب إلى السجن

yani bu kötü bir şey aslında cezaevine girmiyorsunuz

- عليك أن تذهب.
- عليك الرحيل.
- عليك أن ترحل.

Gitmek zorundasın.

هل تذهب أحيانا إلى خارج البلاد لقضاء عطلتك؟

Tatillerinizde bazen yurt dışına çıkıyor musunuz?

تذهب الإيمي (جائزة سينمائية) إلى فيبي والر بريدج

Emmy'i kazanan Phoebe Waller-Bridge.

انا ذاهب الى هناك حتى ولو لم تذهب

Sen gitmesen bile ben oraya gidiyorum.

توم أراد أن يذهب أينما كانت ماري تذهب .

Tom Mary'nin gittiği her yere gitmek istedi.

‫يجب أن تطلب النجدة،‬ ‫وعليك أن تذهب إلى مستشفى.‬

kurtarma ekibini çağırmalı ve bir hastaneye yetişmelisiniz.

‫لكن لليلة واحدة،‬ ‫تذهب إلى البلدة لوجبة موسمية مميزة.‬

Ama sadece bir geceliğine sezonun spesiyali için şehre inerler.

عندما قطعة لا يمكنك رؤيتها تذهب إلى مكان ما

göremediğiniz bir parça bir yere gittiğinde

تذهب إلى بعض الأحياء ... هندسة معمارية جميلة، حدائق جميلة ...

Mimari ve parkların çok güzel olduğu bir mahalleye gittiniz

‫يسأل الناس:‬ ‫"لماذا تذهب إلى المكان نفسه كل يوم؟"‬

İnsanlar "Neden her gün aynı yere gidiyorsun?" diyor.

- من الأفضل لك أن تذهب.
- من الأفضل لك الذهاب.

Gitsen iyi olur.

من الأفضل أن تذهب الآن قبل أن تفوتك الحافلة.

Otobüsü kaçırma ihtimalinden dolayı gitmen daha iyi olur.

- إلى أين أنت ذاهب؟
- إلى أين ستذهب؟
- أين تذهب؟

- Nereye gidiyorsun?
- Nereye gidiyorsunuz?

- هل تذهب إلى المدرسة بالباص؟
- أتذهب إلى المدرسة بالحافلة؟

Okula otobüsle gidiyor musunuz?

كانت تذهب إلى البرنامج النظامي ذو ال 28-30 يوم،

Tipik 28-30 günlük programa katıldı

"عندما تذهب تلك المشاعر مثل ماء البحر في ظاهرة الجزر

"Hisler gelgit gibi geri çekildiğinde,

عندما تذهب إلى أوشاك ، يجب عليك بالتأكيد زيارة متحف الآثار.

Uşak'a gittiğinizde mutlaka arkeoloji müzesini gezmeniz

- أين تعمل؟
- أين تذهب للعمل؟
- أين مكان عملك؟
- أين تعملين؟

Nerede çalışıyorsun?

ليس عليك أن تذهب للمطار من أجل تأكيد حجزك للتذكرة

Uçak rezervasyonunu teyit etmek için muhakkak havaalanına gitmek zorunda değilsin.

- من الأفضل لك أن تذهب الآن.
- يستحسن أن تغادر الآن.

Şimdi gitsen iyi olur.

- عليك أن تذهب.
- عليك الرحيل.
- عليك الذهاب.
- يتوجّب عليك الذهاب.

Gitmelisin.

- يمكنك الذهاب إلى أين تشاء.
- يمكنك أن تذهب إلى أي مكان تريد.
- بإمكانك الذهاب إلى أيما مكان شئت.
- يمكنك أن تذهب أينما شئت.

İstediğiniz yere gidebilirsiniz.

هي بحاجة الى غرز لكن من المستحيل أن تذهب إِلى المستشفى

Dikişe ihtiyacı vardı ama hastaneye gidemezdi.

‫ربما تقودنا إلى المياه، ‬ ‫ولكن هذه الآثار تذهب في ذلك الاتجاه.‬

Muhtemelen suya gidiyorlardır ama bu izlerin yönü bu taraf.

عندما ترتفع الأرض عندما تذهب إلى خط الاستواء ، يجب أن تتحطم

ekvator tarafına gittikçe yeryüzü yükseldiği için çarpması gerekiyor

أخبر توم ماري بأنها لا يجب أن تذهب إلى هناك بمفردها.

Tom Mary'ye oraya yalnız gitmemesini söyledi.

أُمي تريد أن تذهب هناك, ولكن أبي يريد أن يشاهد التليفزيون.

Annem oraya gitmek istiyor ama babam evde TV izlemek istiyor.

هل تريد أن تذهب إلى حديقة الحيوان بعد ظهر هذا اليوم؟

Bu öğleden sonra hayvanat bahçesine gitmek ister misin?

ذلك لأنك تركزعلى كل الأشياء التي يمكن ان تذهب في الاتجاه الخاطئ ،

bunun nedeni ters gidebilecek bütün o şeylere odaklanmış olmandır

نحن نحملها ونحظرها لأننا نعرف أنها ستحترق عندما تذهب إلى إبريق الشاي

O çaydanlığa gittiğinde yanacağını bildiğimiz için onu tutuyoruz ve engelliyoruz

- هل يجب أن تذهب إلى مكتب البريد؟
- هل يجب أن تذهبي إلى مكتب البريد؟

- Postaneye gitmek zorunda mısın?
- Sen postaneye mi gitmek zorundasın?

- أردتُ أن تذهب إلي غُرَفَكَ وتَقفِل الأبواب.
- أريدكم أن تذهبوا إلى غرفكم وتغلقوا الأبواب.

Odalarınıza gidip kapıları kilitlemenizi istiyorum.

- من الأفضل لك أن تزور طبيبك في الحال.
- يستحسن أن تذهب لرؤية طبيب العائلة حالاً.

Derhal aile doktorunla görüşmeye gitmelisin.

- إلى أين أنت ذاهب؟
- إلى أين ستذهب؟
- إلى أين تذهب؟
- إلى أين تذهبين؟
- إلى أين أنتم ذاهبون؟

- Nereye gidiyorsun?
- Nereye yöneliyorsunuz?
- Nereye gidiyorsunuz?