Translation of "الأفضل" in Turkish

0.020 sec.

Examples of using "الأفضل" in a sentence and their turkish translations:

والمدن الأفضل

Ve daha iyi şehirler

الكمبيوتر الأفضل أداءً

En yüksek performansı olan bilgisayar

أصِرَّ على الأفضل.

En iyide ısrar et.

الأفضل أن ننتظر.

Beklesek iyi olur.

- من الأفضل لك أن تذهب.
- من الأفضل لك الذهاب.

Gitsen iyi olur.

ذلك هو الخيار الأفضل

En doğru seçim budur,

الأفضل أن تستشير الطبيب.

Doktora danışsan iyi olur.

الأفضل أن تذهب بالحافلة.

Otobüsle gitsen iyi olur.

من الأفضل أن أسئلها.

Ben ona sorsam iyi olur.

"هل الفِرق الأفضل، أو بالأصح الفِرق في المستشفيات الأفضل، هي الأقل خطئاً؟"

sorusunu sorup kendim yanıtlayacaktım.

من الأفضل لك ألا تذهب.

Gitmesen iyi olur.

من الأفضل لك أن تسرع.

Acele etsen iyi olur.

من الأفضل أن تغلق الباب.

Kapıyı kapatsan iyi olur.

من الأفضل لك أن تغادر.

- Gitmen iyi olur.
- Gitsen iyi olur.

من الأفضل العودة إلى السيارة.

Arabaya dönsen iyi olacak.

- من الأفضل لك ألّا تأكل كثيراً.
- من الأفضل أن لا تُكثر من الأكل.

- Çok yemezseniz iyi edersiniz.
- Çok fazla yemesen iyi olur.

ولكن من الأفضل فهمها كما يلي؛

ama şu resimle daha iyi anlaşılır.

وعوضاً عن عدم تمني الأفضل لها،

işlerin iyi gitmemesini dilemekten öte

ولكننا كنا الأفضل في حل المشاكل.

Ama problem çözmede en iyilerdi.

يقول أنا الأفضل في هذا العمل.

ben bu işin en iyisiyim diyor.

من الأفضل لك أن تبدأ الآن.

Şimdi başlasan iyi olur.

من الأفضل ألا تذهب إلى هناك.

Oraya gitmesen iyi olur.

من الأفضل أن تغادر في الحال.

Hemen yola koyulsan iyi olur.

ربما من الأفضل أن تأتي معنا.

Belki bizimle gelsen iyi olur.

- عليك الذهاب.
- من الأفضل أن تذهب.

Gitmelisin.

لعله من الأفضل أن أعود لعملي.

Sanırım işe dönsem iyi olur.

من الأفضل ألا تخبرا أباكما بالحادث.

Babana kazadan bahsetmesen iyi olur.

من الأفضل أن تأخذ مظلّة معك.

Yanına bir şemsiye alsan iyi olur.

من الأفضل أن تقوم بما يقولون.

Onların söylediğini yapsan iyi olur.

من الأفضل لك التوقف عن التدخين.

Sigara içmeyi bıraksan iyi olur.

من الأفضل لك أن تستغل الفرصة.

Fırsattan yararlansanız iyi olur.

- أظن أنه من الأفضل أن أعود إلى المتجر.
- أظن أنه من الأفضل أن أعود إلى الورشة.

Sanırım dükkana geri dönsem iyi olur.

"ربما لم تقم الفِرق الأفضل بأخطاءٍ أكثر،

"Belki de iyi ekipler daha fazla hata yapmıyorlar

كان من الممكن أن يكون النتيجة الأفضل.

düşündüm ki ölüm en iyisi olur.

أظن أن من الأفضل ألا تكون وقِحًا.

Sanırım kaba olmamak en iyisi.

من الأفضل ألا تقوم بأي شيء اليوم.

Bugün bir şey yapmasan iyi olur.

من الأفضل أن تغادر. إن الوقت متأخر.

Gitsen iyi olur. Geç oluyor.

من الأفضل أن تعيد كتابة هذه الجملة.

- Bu cümleyi yeniden yazmalısın.
- Bu cümleyi yeniden yazmalısınız.

لذلك سارة تعتقد بأنها هي نفسها الشخص الأفضل.

bu yüzden Sarah kendisinin en iyi insan olduğunu düşünüyor.

وبما أن السيناريو الأفضل في التركيز على الوقاية

Kaçınmacı odak için en iyi durum senaryosu

‫تم الأمر بنجاح.‬ ‫لكن من الأفضل ألا يبقى.‬

Başardı. Ama orada çok oyalanmasa iyi eder.

بما أنك متعب ، من الأفضل لك أن تستريح.

Mademki yorgunsun dinlensen iyi olur.

من الأفضل لك ألا تسبح إذا أكلت للتو.

Eğer henüz yemek yediysen, yüzmesen iyi olur.

ربما لكان من الأفضل لو كنت قد نسيتك.

Belki seni unutsam iyi olur.

من الأفضل لك أن تبقى بعيداً عن توم.

Tom'dan uzak kalman daha iyi.

من الأفضل أن تتسلّح بالشّجاعة الكافية لإخباره اللّيلة.

Bu gece ona söyleyecek cesareti bulsan iyi olur.

والله يعلم أن أمريكا هي الأفضل على الإطلاق فيه.

ve Amerika bunda kesinlikle en iyisi.

أظن أنه من الأفضل لك أن تبدأ حمية غذائية.

- Sanırım diyet yapsan iyi olur.
- Bence bir diyet yapsan iyi olur.

من الأفضل أن تذهب الآن قبل أن تفوتك الحافلة.

Otobüsü kaçırma ihtimalinden dolayı gitmen daha iyi olur.

من الأفضل لك أن تبدأ في أقرب فرصة ممكنة.

En kısa sürede bana yazsan iyi olur.

سأقضي خمسين سنة في السّجن. من الأفضل أن تطلّقيني.

Elli yıl hapiste kalacağım. Benden boşanırsan daha iyi olur.

فكما يبدو، كانت الفِرق الأفضل، ترتكب أخطاءً أكثر، لا أقل.

Daha iyi olan takımların daha az değil daha çok hata yaptığı görülüyordu.

من الأفضل أن تكون مستمعًا جيدًا على أن تكون استعراضًا.

İyi bir dinleyici olmak iyi bir şovmen olmaktan yeğdir.

أعتقد أنه من الأفضل لك أن تستريح. إنك تبدو مريضاً.

Sanırım dinlensen iyi olur; hasta görünüyorsun.

- من الأفضل لك أن تذهب الآن.
- يستحسن أن تغادر الآن.

Şimdi gitsen iyi olur.

من الأفضل ألا تكتب كلمات المرور كي لا يراها الغير.

Şifrelerinizi başkalarının görebileceği yerlere yazmamanız önerilir.

من الأفضل أن نعود إلى البيت بدلا من الانتظار هنا.

Burada beklemektense eve gitsek iyi olur.

‫يبدو شديد القبح..‬ ‫لا أعرف إن كان هذا هو الخيار الأفضل.‬

Oldukça zorlu görünüyor. En iyi seçim bu olmayabilir.

من الأفضل أن ترتدي قبعة على رأسك خلال أشتية موسكو الباردة.

Soğuk Moskova kışlarında kendi başına şapka takmak en iyisidir.

إنك لا تنصت مطلقاً. من الأفضل لي أن أتحدث إلى الجدار.

Asla dinlemiyorsun. Duvara konuşsam daha iyi.

- عليك النوم.
- من الأفضل لك أن تنام.
- عليك أن تنام.
- يَنْبَغِيْ أَنْ تَنَام.

Uyuman gerek.

الطريقة الأفضل لتعلّم لغة أجنبية هي العيش في دولة تُسْتَعمَل بها هذه اللغة.

Bir yabancı dili öğrenmenin en iyi yolu onun konuşulduğu bir ülkede yaşamaya gitmektir.

ربما كان الرجل الأفضل لتقديم إجابات هو عالم الصواريخ الأكبر في وكالة ناسا ، ويرنر

Belki de cevap verecek en iyi kişi, NASA'nın en iyi roket bilimcisi Werner

من الأفضل لك أن تسرع إذا أردت أن تصل إلى المنزل قبل حلول الليل.

Hava kararmadan önce eve varmak istiyorsan, acele etsen iyi olur.

لا تمانع في ذلك كثيرًا ، لا تهتم أو من الأفضل أن تقول ذلك بشكل صحيح

bunada çok aldırış etmeyin boşverin ya doğru söylemek her zaman daha iyidir

- من الأفضل لك أن تزور طبيبك في الحال.
- يستحسن أن تذهب لرؤية طبيب العائلة حالاً.

Derhal aile doktorunla görüşmeye gitmelisin.