Translation of "فقط" in Turkish

0.026 sec.

Examples of using "فقط" in a sentence and their turkish translations:

- كنت أمزح فقط.
- أنا أضحك فقط.

Sadece şaka yapıyorum.

التأمل فقط

Medistasyon sadece gerçekten huzurlu pozitif bir zihin

للحظة فقط

sadece sahip olduğum sürece,

هادئين فقط.

Çok sessizdi…

الصمت فقط.

Sadece sessizlik vardı.

للكبار فقط.

Büyükler için.

- دعنا فقط نصبح أصدقاء.
- دعينا فقط نصبح أصدقاء.
- دعونا فقط نصبح أصدقاء.

Sadece arkadaş olalım.

- فقط أخبرني ماذا تريد.
- فقط أخبريني ماذا تريدين.
- فقط أخبرني ما الذي تريده.
- فقط أخبريني ما الذي تريدينهُ.

Sadece ne istediğini söyle.

عشرة بالمئة فقط.

Sadece yüzde on.

أضرب الجسد فقط

Sadece vücuda vurun

فقط الجوانب الإيحابية."

Sadece olumlu yönler."

وكنت فقط أتظاهر.

Sadece öyle davranıyordum.

ليس فقط لأبنائنا

Sadece kendi çocuklarımızın atası değil

أنا فقط أدعو

Sadece savunma yapıyorum,

ليست رائعة فقط،

sadece harika değil,

ولهدف التوضيح فقط،

Yalnızca örnekleme adına

للحظة عابرة فقط...

bir an için de olsa

فقط لدي المسار.

Sadece bir yol.

‫خلال جيلين فقط،‬

Daha iki nesil önce olmayan bu kasaba

وليس فقط باريس.

Ve Paris bir istisna değil.

عار أقول فقط

yazıklar olsun diyorum sadece

جزء منه فقط

sadece bir kısmını

فقط احتفظ بها

Sende kalsın sadece

نمت لساعتين فقط.

Sadece iki saat uyudum.

فقط انس الأمر.

Unut gitsin.

انا فقط سائح.

Ben sadece bir turistim.

أنا فقط أمزح.

Sadece şaka yapıyorum.

فقط في حالة.

her ihtimale karşı.

كان فقط 15.

sadece 15 megaton'du

إحنا فقط نتكلم

Biz sadece konuşacağız.

هو فقط رجل.

O sadece bir adam.

أردت الشهرة فقط.

Ben sadece popüler olmak istedim.

فقط انتظر هنا.

Sadece tam burada bekle.

فقط تنفس طبيعي.

Sadece normal olarak nefes al.

عندك فقط خيارين.

- Sadece iki seçeneğin var.
- Sadece iki seçeneğiniz var.

أردتُ إسعادك فقط.

Seni memnun etmek istedim.

فقط انتظرني هناك

Sadece beni orada bekle.

- هذا الفيلم للكبار فقط.
- الكبار فقط بإمكانهم مشاهدة ذاك الفلم.

Bu filmi sadece yetişkinler izleyebilir.

هذا يتطلب فقط إرادة

Sadece istemen gerekir.

فتراها بالإطار الخارجي فقط،

Geniş bir açıdan baktığınızda

لم يخسر النزاع فقط

sadece dövüşü kaybetmemişti.

أقول ربما، فقط ربما.

Belki gibi, sadece belki,

يُدعى "مرة واحدة فقط".

"yalnızca bir kere" olarak adlandırılıyor.

-ليس جوعا للطعام فقط-

sadece yemeğe değil,

هي فقط لا تتذكر.

Sadece hatırlamıyor.

ولكن لست أنا فقط.

Ama sadece kendimden değil.

فقط من أجل الرياضيات.

ilk insanlardan biri olabilirim.

يخرج فقط من البراكين؟

volkanlardan çıkıyor?

نحن فقط نقوم بالاحتضان"

Sarılıyoruz.''

بل كانت فقط، هدية.

Bu sadece bir armağandı.

فقط ليحرز نفس النتائج؟

nasıl başarılı olabilirdi?

فقط من أجل الجرائم.

bu sadece suçlar için.

الآن أعمل فقط 965 ...

Şimdileri ara sıra 9-9-6 olsa da

ولكنكم فهمتوها الآن فقط.

ama bunu ortaya ben çıkarmış olacağım

لا تعتبرُ سقفًا فقط.

sadece bir çatıdan ibaret değildir.

لماذا يتبعني النساء فقط؟

Beni neden sadece kadınlar takip ediyor?

ليس فقط الإختبارات والقراءة

Buna sadece okuma testleri değil,

فقط لحمل مفاتيح الصناديق

Sadece sandıkların anahtarlarını taşımak için

فكر فقط مثل النحل

tıpkı arılar gibi düşünün

لديك مشكلة واحدة فقط

sizin tek bir derdiniz var

يقول لديهم نسخ فقط.

Ellerindeyse sadece kopyalarının bulunduğunu söylüyor

وهذا أعطاه الشهرة فقط

Ya bu ona sadece ün kazandırdı

ولكن فقط الحصول عليك

Ama sadece sana bulaşsın

فقط مع حلول الظلام.

ancak karanlık çöktüğünde

فقط من أجل فرنسا.

sadece Fransa için savaşacaktı

لا تصدق فقط، تحقق.

Hemen inanmayın. Teyit edin.

خمس عشرة دقيقة فقط.

- Sadece on beş dakika.
- Yalnızca on beş dakika.

تأكل اللحم الطري فقط.

O, sadece yağsız et yedi.

هذا فقط ما يقلقني.

O benim yegane kaygım.

شكرًا، أنا فقط أنظر.

Sadece bakıyorum, teşekkür ederim.

لديهم بطانية واحدة فقط.

Onların sadece bir battaniyesi var.

أحتاج قطا واحدا فقط.

Sadece bir kediye ihtiyacım var.

أنا فقط أحاول المساعدة.

Sadece yardım etmeye çalışıyorum.

إهدأ: إنهُ فقط يغيظك.

Sakin ol; o sadece seninle alay ediyor.

فقط لدي بعض الأسئلة.

Sadece birkaç sorum var.

أردت فقط سماع صوتك.

Sadece sesini duymak istedim.

أنا أتسلى قليلا فقط.

Ben sadece biraz eğleniyorum.

هناك حقيقة واحدة فقط.

Sadece tek bir gerçek var.

يريدون محادثة توم فقط.

Onlar sadece Tom'la konuşmak istiyor.

ذلك فقط رأيٌ شخصي.

O sadece kişisel bir görüş.

أريد فقط أن تساعدني.

Sadece bana yardım etmeni istedim.

أنا هنا لمساعدته فقط.

Ona yardım etmek için sadece ben buradayım.

وليس فقط المُنتج المتوافر.

sezgisel kararlar verebiliyorlar.

سأقرأ أول اقتباس فقط:

ilkini okuyorum:

أنا آكل اللحم فقط.

Ben sadece et yerim.

توم يشرب الماء فقط.

Tom sadece su içer.

عذراً! أردت فقط المساعدة.

Özür dilerim. Sadece yardım etmek istedim.

يأكل توم اللحم فقط.

Tom sadece et yer.

هي تشرب الماء فقط.

Sadece su içer.

- الفتيات يريدون فقط الحصول على المتعة.
- البنات يريدون فقط الحصول على المتعة.

Kızlar sadece eğlenmek istiyor.

- أنتَ فقط تهرب من مشاكل الحياة.
- أنتِ فقط تهربين من مشاكل الحياة.

Sadece hayat sorunlarından kaçıyorsun.

سافرنا بحقيبة على الظهر فقط

Sırt çantasıyla seyahat ettik,

لأننا لا ندرَس المواد فقط،

çünkü biz sadece konu öğretmiyoruz