Translation of "أحيانًا" in Turkish

0.013 sec.

Examples of using "أحيانًا" in a sentence and their turkish translations:

فنحنُ أحيانًا نبتسم

Bazen sorunlarımızla uğraşmak yerine

أحيانًا نفسد أداءنا.

elimize yüzümüze bulaştırıyoruz.

أحيانًا نقرأ لنفهم المستقبل.

Bazen geleceği anlamak için okuruz.

لذلك أحيانًا يقولون لي:

Yani insanlar bazen bana diyor ki,

وإلى حد كبير أحيانًا.

bazen çok yoğun bir şekilde.

‫أحيانًا يُدعى "قرش الرمال".‬

"Kumul köpek balığı" olarak adlandırıldığı da olmuştur.

تضع الأماكن أحيانًا اللوم عليهم.

Bazen bazıları suçu onlarda buluyor.

‫لكن أحيانًا، تخرج ساقان منها.‬

Ama bazen ortaya iki bacak çıkıyor.

إنها تُزعجني أحيانًا في هذا

Bazen bana söylense de

أحيانًا، لا أستطيع الثقة به.

Zaman zaman, ona güvenemiyorum.

أحيانًا ينتابنا شعورٌ سيئ حيال الأمور.

Bazen olaylar hakkında olumsuz hisler duyarız.

يقارن الناس أحيانًا بين الموت والنوم.

İnsanlar bazen ölümle uykuyu karşılaştırır.

أحيانًا بعض الوقت وأحيانًا الكثير من الوقت.

Bazen biraz, bazen çok daha fazla.

أحيانًا، أتوهم حتى أنني سأصاب بالمرض ثانيةً.

Bazen tekrar hasta olmanın hayalini bile kurdum.

نجد أحيانًا أسماك السالب في أسراب ضخمة.

Bazen devasa kümeler hâlinde salplar buluyoruz.

‫أحيانًا، يقدّم البحر عرضًا خاصًا.‬ ‫أمواج مضيئة.‬

Deniz bazen çok özel bir gösteri sahneye koyar. Işıltılı gelgitler.

وبالتالي، فإن الطبيب الجيد قد يقول لا أحيانًا،

O yüzden iyi bir doktor bazen hayır der

استغرقني الأمر أحيانًا عامًا كاملًا لأجل ترتيب مقابلة قهوة وحوار.

Bazen benim bir #dialoguecoffee görüşmesi ayarlamam yaklaşık bir yılımı aldı.

‫استخدام قعقعتها منخفضة التردد،‬ ‫التي أحيانًا لانخفاضها لا يسمعها البشر،‬

Düşük frekanslı gürlemelerle... ...ki bazısı o kadar düşüktür ki insanlar duyamaz...

‫وفاز الذكر الصغير على خصمه.‬ ‫في عالم مليء بالضجيج، أحيانًا يفيد الصمت.‬

...minik erkek dişiyi kazanıyor. Gürültülü bir dünyada bazen sessiz kalmak iş görüyor.

الجزء الداخلي عبارة عن شريط مطاطي ، يلف حول نواة ، ويمتلئ أحيانًا بالسائل

İç kısım bir çekirdeğin etrafına sarılmış ve bazen sıvı ile doldurulmuş bir lastik banttır,

‫أحيانًا، إن كانت في مزاج مرح،‬ ‫لا يمكنك ترك الكاميرا هناك لفترة طويلة.‬

Bazen, oyuncu bir ruh hâlindeyken kamerayı çok bırakamıyordum.