Translation of "عليهم" in Turkish

0.015 sec.

Examples of using "عليهم" in a sentence and their turkish translations:

يطلق عليهم "النيازك".

Onlar 'meteorlar' olarak adlandırılır.

هل عثروا عليهم.

Onlar onları buldular, değil mi?

يجب عليهم تكثيف لعبتهم.

Vites arttırmaları gerekiyor.

كان عليهم توقع ذلك.

Onlar daha iyi bilmeliydi.

عليهم عمل الشيء ذاته.

Onlar aynı şeyi yapmalı.

تضع الأماكن أحيانًا اللوم عليهم.

Bazen bazıları suçu onlarda buluyor.

وعليك أن تطرح عليهم أسئلة.

Onlara sorular sormalısınız.

ونمنع عليهم الاقتراب من حياتنا.

sonra bunları hayatımızdan engelliyoruz.

إنّ عليهم تجنيد شركائهم وعائلاتهم.

yapmaları gereken ilk şey eşlerini ve ailelerini davaya dâhil etmektir.

وخاصة عندما تصدر أحكاماً عليهم.

özellikle o kişiyi cezalandırıyorsanız.

بحيرة أو نهر عليهم عبوره ،

karşılarına aşmaları gereken bir göl veya nehir çıktığında ise

- تم القبض عليهم وهم يغفون .

- uyurken yakalandılar.

هو قبض عليهم يسرقون التفاح

O onları elmaları çalarken yakaladı.

كلما سَهُل عليهم الاستمرار في المخاطرة

risk almaya devam etmeleri bir o kadar kolaylaşıyor olmasıydı.

يجب عليهم ان يدركون حدود تحاليلنا

analizlerinin sınırlılığının farkında olmalı.

واقترحوا عليهم احتساء قهوة وإجراء حوار.

ve #dialoguecoffee görüşmesi önerisinde bulunun.

الخطأ هنا يقع علينا، وليس عليهم،

bu onların değil, bizim suçumuz.

لأن الأفراد يجب عليهم إعالة أسرهم.

...çünkü ailelerinin geçimini sağlamak zorundalar.

هم الذين يطلق عليهم ضحايا الحرب.

Onlar sözde savaş mağdurlarıdır.

بالنسبة لشعبي، فهذا بناء اجتماعي مفروض عليهم.

Halkım için bu sosyal yapı dayatmadan geliyor.

لذا، دعونا نفرض عليهم رسم اشتراك أسبوعي

O halde programımızı kullanmak için onlara

لذلك لا أمل من الاعتماد عليهم أكثر.

onlara güvenmenin bir anlamı yok.

وفي كثير من الأحيان ينصب عليهم السماسرة.

dolandırıcılar tarafından sık sık kandırılırlardı.

كان عليهم البقاء في المنزل طوال اليوم.

Bütün gün evde kalmak zorundaydılar.

لابد أن يتم العثور عليهم ولابد من تدميرهم

Bu örgütler bulunmalı ve yok edilmeli.

في الواقع هذا هو بالضبط ما عليهم فعله.

Fakat aslında, yapmaları gereken de budur.

يجب عليهم أن يقرروا وبسرعة على أي جانب هم .

hangi tarafta olduğumuza hemen karar vermeliyiz.

يجب عليهم أن يذهبوا إلى أحد القضاة ويستخرجوا مذكرة

bir hakime gitmeli, izin almalı,

لأنني خبير في إحدى المشاكل التي يصعب عليهم حلها:

çünkü ben onlara çözülmesi imkansız görünen bir problemin uzmanıyım:

وليس مجرد الأفكار التي نعرضها عليهم أو نتفاعل معها.

benimsediğimiz veya tepki verdiğimiz fikirler olarak değil.

"كم عدد الزبائن الجدد الذي تخطط للحصول عليهم هذا العام؟"

"Bu yıl kaç yeni müşteri elde etmeyi planlıyorsunuz?"

فإن الجدال معهم حول هذه الحقائق يعد اعتداءً شخصياً عليهم.

gerçeği tartışmak kişisel bir saldırıdır.

لسوء الحظ ، يجب عليهم القدوم إلى مراكز المدينة لإطعام بطونهم

artık karınlarını doyurabilmek için malesef şehir merkezlerine gelmek zorunda kalıyorlar

قال: "أنصح الناس بالمرة الأولى لكن عليهم ألا يدخلوا الثانية."

''İlkini tavsiye ediyorum ama ikinci kez girmemek lazım.'' dedi.

بأن يكونوا أقوياء، وممكن الاعتماد عليهم، وقادربن على توفير احتياجات أسرهم .

yerine getirememekten zaten kendilerini hatalı buluyor.

لكنهم أيضًا سيتم القبض عليهم خلال يوم أو يومين بعد المعركة

Ancak onlar da muharebeden bir yada iki gün sonra yakalanacaklar.

بعد فترة بدأ هؤلاء المدعى عليهم في العمل سوية لتجنب النفقات

bir süre sonra bu davalılar masraf yapmamak için beraber gidip gelmeye başladılar

"هؤلاء المصابين بالفعل و لايعرفون، أو بالكاد تظهر عليهم أية أعراض،"

"Enfekte olup bunu bilmeyenler ya da neredeyse hiçbir semptom göstermeyenler,

لقد خرج مهاربال، الرجل الثاني في القيادة، لمقابلتهم وشن عليهم هجومًا مفاجئًا

Maharbal, Hannibal'ın ikinci komutanı onları karşılamak üzere hareket edip, sürpriz bir saldırı düzenliyor.

أنتم من يجب عليه الوقوف على المنصّة. ونحن من عليهم التصفيق لكم.

Siz burada, sahnede olmalısınız ve biz size alkış tutmalıyız.

لذلك عليهم الذهاب إلى فرع. هل تعلم ماذا يفعلون في هذه الحالة؟

yani bir dala çıkmaları gerekiyor. Bu durumda ne yapıyorlar biliyor musunuz?

‫فإن عُرض عليهم المال للقيام بشيء مثل هذا،‬ ‫فسيستغلون الفرصة التي سنحت لهم.‬

böyle bir şey yapmaları için para teklif ediliyor, onlar da bu fırsatı değerlendiriyorlar.

كان بإمكانه إلهام الرجال الآخرين أو التنمر عليهم للقيام بأعمال خارقة من الشجاعة والقدرة على التحمل.

diğer insanlara cesaret ve tahammül gibi insanüstü başarılara ilham verebilir ya da zorbalık yapabilirdi.

لم يتمكن المشاة الأتراك المنهزمين من الصمود أمام القوات الجديدة، وتم القضاء عليهم بعد فترة وجيزة.

Ezilen Türk piyadeleri bu yeni orduya dayanamadı ve yakında parçalandı

متلازمة باريس هي نوع من الصدمة الحضارية. إنه مصطلح نفسي يوصف به الأجانب الذين يبدأون العيش في باريس، مجذوبين إلى صورة المدينة بوصفها مركزًا للموضة، ثم لا يستطيعون الاندماج جيدا مع التقاليد والثقافة المحليين، فيفقدون توازنهم العقلي وتظهر عليهم أعراض قريبة من الاكتئاب.

Paris sendromu bir tür kültür şokudur. Şehrin moda merkezi imgesine kapılıp Paris'te yaşamaya başlayan, sonrasında yerel adetlere ve kültüre iyi uyum sağlayamayıp, zihinsel dengesini yitiren ve depresyona yakın belirtiler gösteren yabancıları tanımlamak için kullanılan psikiyatrik bir terimdir.