Translation of "Yaşadığı" in Spanish

0.061 sec.

Examples of using "Yaşadığı" in a sentence and their spanish translations:

- Onun yaşadığı evi beğenmiyorum.
- Onun yaşadığı evi sevmiyorum.

- No me gusta la casa en que vive.
- No me gusta la casa en la que vive.

Ilişkide yaşadığı bazı kaygıları

acerca de las ansiedades que estaba enfrentando en la relación

O, onun yaşadığı evdir.

- Ésa es la casa donde él vive.
- Ese es el hogar donde él vive.

Bu onun yaşadığı evdir.

Esta es la casa donde ella solía vivir.

Onun yaşadığı evi sevmiyorum.

No me gusta la casa en la que vive.

İşte onun yaşadığı ev.

Esta es la casa en la que vivía.

Burası onun yaşadığı ev.

Esta es la casa en la que vivía.

Onun yaşadığı evi beğenmiyorum.

No me gusta la casa en que vive.

Dünya hepimizin yaşadığı yerdir.

La Tierra es donde todos vivimos.

Bu, amcamın yaşadığı evdir.

Esta es la casa en la que vive mi tío.

Bu, başbakanın yaşadığı evdir.

Esta es la casa en que vive el primer ministro.

Yaşadığı yer kasabadan uzaktır.

El lugar en donde vive queda lejos de la ciudad.

Bu onun yaşadığı ev.

Es la casa en la que vive él.

Tom yaşadığı evi sevmiyor.

- A Tom no le gusta la casa en la que vive.
- A Tom no le gusta la casa en que vive.

Biri yaşadığı sürece bağışlar.

Se perdona mientras se ama.

Herkesin yaşadığı bir ayrıcalık değil.

que muchos no llegan a experimentar.

Yaşadığı deneyimi onunla beraber yaşayabiliyorduk,

pudimos cocrear la experiencia con él

Insanların yaşadığı bölgeye gelmesini engellemek

evitar que las personas vengan al área donde viven

Onun yaşadığı şehri biliyor musun?

¿Conoces la ciudad en donde él vive?

Onun yaşadığı otel kent merkezindedir.

El hotel en que vive está en el centro.

Bu, şairin çocukluğunda yaşadığı evdir.

Ésta es la casa donde el poeta pasó su infancia.

Eğer Dünya insanların yaşadığı tek yerse

si la Tierra es el único lugar donde vive la gente,

Hem de yaşadığı onca şeye rağmen.

a pesar de por lo que había pasado.

Yedi milyon insanın yaşadığı bir şehir

una que tiene 7 millones de habitantes.

Yaşadığı aşk acısının sonucunda intihar etti.

Su suicidio se debió a un desengaño amoroso.

Onun içinde yaşadığı bir evi yok.

No tiene una casa donde vivir.

Onun nerede yaşadığı hakkında fikrim yok.

No tengo idea de dónde ella vive.

Tom'un yaşadığı aynı semtte yaşamak istiyorum.

Quiero vivir en el mismo barrio que vive Tom.

Bu kral ve kraliçenin yaşadığı saraydır.

Este es el palacio en que viven el rey y la reina.

O büyükebeveynlerinin yaşadığı aynı evde yaşıyor.

Ella mora en la misma casa en la que vivieron sus abuelos.

Sanırım bu Tom'un yaşadığı yer olmalı.

Pienso que este es el lugar donde Tom vive.

Sadece kadınların yaşadığı bir gezegenden misin?

- ¿Eres de un planeta en el que no viven más que mujeres?
- ¿Eres de un planeta poblado únicamente por mujeres?

O bana amcamın nerede yaşadığı sordu.

Él me preguntó dónde vivía mi tío.

çünkü biz bunu çocuğun yaşadığı deneyimle görüyoruz.

porque los vemos a través de la experiencia de vida de un niño.

Kadınların genellikle erkeklerden daha uzun yaşadığı söylenir.

- Se suele decir que las mujeres viven más que los hombres.
- Se dice a menudo que las mujeres viven más tiempo que los hombres.

Onun nerede yaşadığı hakkında hiçbir fikrim yok.

No tengo idea de dónde vive.

Tom ve Mary'nin sorunlar yaşadığı sır değil.

No es un secreto que Tom y Mary están teniendo problemas.

Tom yaşadığı sürece bu hafta sonunu hatırlayacaktır.

Tom recordará este fin de semana por el resto de su vida.

Sen hiç Marylyn'in yaşadığı yeni evi gördün mü?

¿Has visto la nueva casa donde vive Marilyn?

Tom'un Mary'nin nerede yaşadığı hakkında bir fikri yok.

Tom no tiene idea de dónde vive Mary.

Tom sana Boston'da yaşadığı hakkında sana yalan söyledi.

Tom te mintió acerca de haber vivido en Boston.

İnsanların nasıl yaşadığı ve birbirleri ile nasıl iletişim kurduklarıyla

Hablábamos de cómo vivía la gente y de cómo se relacionaba,

Tom Mary'nin yaşadığı yer olduğu için Boston'a taşınmak istedi.

Tom dijo que quería mudarse a Boston porque era donde vivía Mary.

Tom bu yeri eskiden yaşadığı yerden daha çok seviyor.

Tom prefiere este lugar al otro en el que vivía.

Onların yaşadığı şehrin büyük bir İspanyolca konuşan topluluğu var.

La ciudad en la cual viven tiene una gran comunidad hispanohablante.

- Onun nerede oturduğunu öğrendik.
- Onun yaşadığı yeri ortaya çıkardık.

Hemos descubierto dónde vive.

Tom Mary'nin ona çocukken yaşadığı evden bahsetmesini rica etti.

Tom le pidió a Mary que le hablara de la casa en la que vivía cuando era niña.

Yaşadığı şeyden sonra daha iyi ve daha cesur dönmüş biri.

volviéndose mejor y más valiente por haber superado lo que has pasado.

Kişinin çocukluğunda yaşadığı travmalar veya istismarlar sonucu problemler ortaya çıkar

los problemas surgen como resultado de traumas o abusos experimentados por la infancia

Tom Mary'ye yaşadığı yere çok uzak olamayan bir iş buldu.

Tom le encontró a Mary un trabajo no demasiado lejos de donde ella vive.

Tom Mary'nin çocuklarıyla ilgili yaşadığı problem hakkında John'la konuşmasını istedi.

Tom quería que Mary hablase con John del problema que ella estaba teniendo con sus niños.

Tom Mary'nin yaşadığı yerden uzakta olmayan bir parça arazi aldı.

Tom compró un terreno cerca de donde vive Mary.

Eğitim, saldırıların önlenmesi ve insanların yaşadığı alanlarda dolaşan kedilerin takibi üzerine çalışıyor.

Sus esfuerzos se enfocan en la educación, prevención de conflicto y rastreo de gatos que rondan espacios humanos.

- Nerede yaşadığına dair hiçbir fikrim yok.
- Onun nerede yaşadığı hakkında fikrim yok.

No tengo idea de dónde ella vive.

Ayrı ayrı sayfalara, en iyi arkadaşınızı anlatın; yaşı, nerede yaşadığı, işi gibi...

En una hoja separada, describan a su mejor amigo: edad, dónde vive, profesión, etc.

- Tom Mary ile aynı caddede yaşıyor.
- Tom Mary'nin yaşadığı aynı caddede yaşıyor.

Tom vive en la misma calle que Mary.

Belirli bir dönem yaşadığı ve sonra onu terk ettiği, El-Ezher'i harekete geçirdi.

mujer y luego la abandona, lo que impulsó a Al-Azhar. Comentar el asunto y