Translation of "Burası" in Polish

0.015 sec.

Examples of using "Burası" in a sentence and their polish translations:

Burası Londra.

Jesteśmy w Londynie,

Burası Berlin.

To Berlin.

Burası Japonya'daki

A to jest port lotniczy Kansai,

Burası Copacabana!

To jest Copacabana!

Burası İtalya'dır.

- To Włochy.
- To są Włochy.

Burası olabilir, bakın.

To miejsce może być dobre.

Burası oldukça tehlikeli.

Robi się dość niebezpiecznie.

Burası gittikçe daralıyor.

Jest tu naprawdę ciasno.

Ve burası Amsterdam.

A to jest w Amsterdamie.

Burası Thame vadimiz.

To jest dolina Thame.

Burası bir okul.

To jest szkoła.

Burası hastane değil.

To nie jest szpital.

- Burası çok fazla acıyor.
- Burası çok fazla ağrıyor.

Tu mnie strasznie boli.

Tamam, bakın burası açıklık.

Tu jest polana.

Burası şeffaflıkla dans ediyor.

To gra z przejrzystością.

Burası sanat için yapıldı.

To miejsce sztuki.

Burası benim, diye bağırıyor.

Czas ogłosić, czyje to terytorium.

Üstelik burası daha sıcak.

Jest tu też cieplej.

Burası çok daha serin.

Tu jest znacznie chłodniej

Baksanıza, burası çok dik.

Ale stromo!

Burası dik bir uçurum.

To jest strome urwisko.

Burası biraz fazla daralıyor.

Niesamowicie ciasno.

Alo, burası oda servisi.

Obsługa pokoi, słucham.

Çocukken yaşadığım ev burası.

To dom, w którym żyłem, kiedy byłem dzieckiem.

Affedersiniz, burası dolu mu?

Przepraszam, czy to miejsce jest zajęte?

Burası bizim gezegenimiz değil.

To nie jest nasza planeta.

Burası uygun bir yer değil.

To nie miejsce na schronienie.

Burası bir sürü mahlukla doludur.

To miejsce będzie pełne stworzeń.

Burası Roma'da bir konser salonu.

W Rzymie jest sala koncertowa.

Burası da işle flört ediyor.

To jest flirtowanie z pracą.

Burası şehre ne kadar uzaklıkta?

Jak daleko jest stąd do miasta?

Nehrin en derin yeri burası.

Jezioro tutaj jest najgłębsze.

Burası dışında, çok basit değil.

Tylko że to tu, to nie jest takie proste.

Burası Boston'a ne kadar uzakta?

Jak daleko jest stąd do Bostonu?

Burası Tokyo'ya ne kadar uzaklıkta?

Jak daleko jest stąd do Tokio?

Burası evinizden ne kadar uzaklıkta?

Jak daleko jest stąd do twojego domu?

Alo, burası İyiliksevenler. Nasıl yardımcı olabilirim?

Halo, Samarytanie. Czy mogę ci pomóc?

Vay canına, kayanın burası çok kayganmış.

Ta skała jest bardzo śliska.

Burası "The New York Times" binası.

To "The New York Times" w Nowym Jorku.

Vay canına, burası çok daha serin.

Tutaj jest znacznie chłodniej.

Ne dediğini duyamıyorum, burası çok gürültülü.

Nie słyszę, co mówisz; tu jest zbyt głośno.

- Burada mı?
- Burası mı?
- Buraya mı?

Tutaj?

Burası Osaka'daki en iyi kuşikatsu restoranı.

To najlepsza szaszłykarnia w Osace.

Burası gerçekten karanlık. Hiçbir şey göremiyorum.

Bardzo tu ciemno. Nic nie widzę.

Burası gerçekten karanlık. Bir şey göremiyorum.

Tu jest naprawdę ciemno. Nic nie widzę.

Burası cidden ayak bileği kırmak için birebir.

Łatwo tu złamać kostkę.

Bakın, burası dikleşiyor. O taraftan aşağı inmezdim.

Patrzcie, tu jest bardziej stromo. Nie schodziłbym tędy.

Bakın, görebilirsiniz. Burası daha önce işaretlediğim yol.

Zobaczcie, tu wcześniej zaznaczyłem mój ślad.

Korumak istediğim sivri kısım da burası. Pekâlâ.

Tutaj jest szorstka powierzchnia, tu je umieszczę. W porządku.

Burası kanyonun üst kısmından çok daha yeşil.

Tu jest o wiele więcej zieleni niż na szczycie kanionu.

Ve dikkatli olmanız gereken yer de burası.

I tu właśnie musisz być ostrożny.

Burası için mi, yoksa götürmek için mi?

Na miejscu czy na wynos?

Burası kamp kurmak için iyi bir yerdir.

- To dobre miejsce na rozbicie obozowiska.
- To dobre miejsce na biwak.

Pekâlâ, bu büyütkendoku ve burası da beyaz katman.

Więc kambium to ta biała warstwa.

Burası gibi zorlu ortamlarda arazi çok zalim olabilir.

W trudnych warunkach, takich jak tu, teren może być bezlitosny.

Karar sizin ama acele edin, burası çok sıcak.

Wy decydujecie, ale pośpieszcie się, bo jest gorąco.

- Bu, benim doğduğum evdir.
- Burası benim doğduğum ev.

To jest dom, w którym się urodziłem.

- Bu güzel bir ülkedir.
- Burası güzel bir ülkedir.

To jest piękny kraj.

Burası bana göre değil! Ben çalışmak için doğmadım.

To miejsce nie dla mnie! Nie urodziłam się, by pracować.

Burası onun bölgesi ve hırlaması, "Uzak dur" anlamına geliyor.

To jego terytorium, a warczenie oznacza: trzymaj się z daleka.

Burası dik bir uçurum, dümdüz. Muhtemelen 45 metreden fazladır.

To strome zbocze. Prawdopodobnie ma przeszło 45 metrów.

Ceketim benim için önemli. Burası bedenimi sıcak tuttuğum yer.

Kurtka jest dla mnie ważna, bo utrzymuje ciepło.

Burası gittikçe daralıyor. Yılanın üstüne basmamak için dikkatli olmalıyız.

Jest tu naprawdę ciasno. Muszę być ostrożny, by nie wylądować na wężu.

Burası çok ama çok yoğun bir şehir, şimdiyse uykuda.

Miasto poszło spać,

Kalın ağaç örtüsünün altında büyümeyen taze çimenle dolu burası.

Pochłaniają świeżą trawę, której próżno szukać w gęstym podszyciu.

Burası, Dünya'nın en kalabalık yerlerinden biri. Nüfusu, 20 milyon.

To jedno z najbardziej zatłoczonych miejsc na Ziemi. Liczba mieszkańców sięga 20 milionów.

Burası çok sıcak ve ben susadım. Su bulmamız gerekiyor.

Jest gorąco i chce mi się pić. Musimy znaleźć wodę.

- Bu benim evim.
- Bu benim evimdir.
- Burası benim evim.

- To mój dom.
- To jest mój dom.

Sanırım burası için yeterli halatım var ama bu bir risk.

Powinno wystarczyć mi liny, ale to ryzyko.

Kayalık tırmanışları her zaman tehlikeli olur. Burası oldukça dik görünüyor

Wspinaczki na klify zawsze są niebezpieczne. Ten jest dość stromy.

Vay canına, burası dağın yan tarafında bulunan devasa bir mağara.

To ogromna jaskinia w środku góry.

Burası oldukça ürkütücü  ve burada olmamız gerektiğinden daha fazla kalmamalıyız.

To miejsce jest dość przerażające i nie chcemy tu być dłużej niż to konieczne.

Mağara içeriye kadar uzanıyor. Burası kamp için fena bir yer değil.

Jest głęboka. To niezłe miejsce na rozbicie obozu.

Mağara içeriye kadar uzanıyor. Burası kamp için fena  bir yer değil.

Jest głęboka. To niezłe miejsce na rozbicie obozu.

Alabildiğine uzanan ve kavrulan vadiler var. Burası dik uçurumları olan kumtaşı kayalıklarla

Upalne doliny rozciągające się poza zasięg wzroku, strome piaskowce

Burası dik uçurumları olan kumtaşı kayalıklarla ve kilometrelerce uzunlukta dönüp dolaşan labirentlerle

strome piaskowce i labirynty kanionów szczelinowych wijących się kilometrami

O sırada burası merkezî bir noktaydı çünkü cep telefonu diye bir şey yoktu.

Wówczas to był ośrodek komunikacji, bo nie było telefonów komórkowych.

Ama burası gibi aşırı çöl arazilerinde bunu bulmak zor olabilir. Hâlâ biraz gevşek

Ale na ekstremalnych pustynnych terenach może być trudno je znaleźć. Jest jeszcze trochę luźno,

Ama burası oldukça yavaş bir güzergâh ve de havanın sıcak olması ilaçlar için bir sorun.

Tą drogą idzie się powoli, co stanowi problem dla lekarstwa w tym upale.

İlk başlarda suya girmek zor. Burası yüzmek için gezegendeki en vahşi, en korkunç yerlerden biri.

Na początku trudno jest wejść do wody. To jedno z najdzikszych i najstraszniejszych miejsc do pływania.

- Kılavuza göre bu çevredeki en iyi restoran burası.
- Rehbere göre, bu, civardaki en iyi restoran.

Według przewodnika to najlepsza restauracja w tej okolicy.

- Burası üç yıldızlı bir otel; gecesi üç yüz dolardır.
- Bu üç yıldızlı bir otel, gecelik üç yüz dolar.

To hotel trzygwiazdkowy, trzysta dolarów za noc.