Translation of "Ortada" in Spanish

0.009 sec.

Examples of using "Ortada" in a sentence and their spanish translations:

- Gün gibi ortada.
- Apaçık ortada.

La cosa no necesita explicación.

Tepe ortada, ağaçsız.

La loma estaba descubierta, sin árboles.

Hatalı olduğun ortada.

Es obvio que estás equivocado.

Kanıt gün gibi ortada.

La evidencia habla por sí misma.

Ortada, ormandaki bir manastır var.

Y en el centro hay un monasterio en el bosque.

Ortada sihirli bir değnek yok,

No hay solución infalible,

Bulamamış bir nesil var ortada

hay una generación que no pudo encontrar

ortada kuyu var yandan geç

hay un pozo en el medio

Ilginç bir durum var ortada

hay una situación interesante

Yani henüz insanlık ortada yoktu

entonces la humanidad aún no estaba disponible

Acı verici şekilde apaçık ortada ki

Bueno, resulta que se ha vuelto dolorosamente obvio

Ama hava kalitesi üzerindeki etkileri ortada.

pero el impacto en la calidad del aire está ya aquí.

Fakat ortada radyasyon yoktu. Buradan da

Pero no había radiación. Aquí también

Ortada ne var peki biliyor musunuz?

Bueno, sabes que?

Tom ve Mary'nin birbirlerinden hoşlandığı ortada.

Es obvio que Tom y Mary se gustan.

Mafyanın eline düşmüş bir halk var ortada

hay un pueblo en manos de la mafia

Düzensizlik vardı ortada bekçi ise kanunları uyguluyordu

hubo irregularidad, el guardia estaba haciendo cumplir la ley

Aslında bilinenin tersine bir durum var ortada

En realidad, hay una situación contraria a lo que se conoce.

Demek ki ortada yanlış olan bir şey yok

Entonces no tiene nada de malo

İyi tamam cezalarını buldular da eser ortada yok

Bien, ellos encontraron su castigo pero el trabajo no está ahí

Eğerki tesadüf ise zaten ortada bir problem yok

Si es una coincidencia, no hay problema.

Tamamen tesadüfler sonucu keşfettiğimiz bir durum var ortada

Hay una situación que descubrimos por casualidad.

Bu resimlerde görünen, ortada yas tutan bir kalp var

Como muestran estas imágenes, el corazón afligido en el medio,

Ortada bunca av olması başka jaguarları da buraya çekiyor.

Todas estas oportunidades de caza también atraen a otros jaguares.

Halkın çıkarı uğruna bu tarz adamlara neler verdiği ortada

en aras del interés público

Orta Asya Türkler'inde yine buna benzer bir durum var ortada

Existe una situación similar en los turcos de Asia Central.

Hatta ailesinin onu üniversite okutabilecek kadar bir parası da yoktu ortada

De hecho, su familia no tenía suficiente dinero para estudiarlo en la universidad.

Yani tamamen arada kalmış ne olduğu belli olamayan bir durum var ortada

Entonces, hay una situación en la que no se puede saber lo que está completamente en el medio.

- Bu apaçık.
- Bu, gün gibi ortada.
- Bu açık seçik.
- Bu, gün gibi aşikar.
- Bu bariz.
- Bu besbelli.
- Bu, gün ışığı kadar aşikar.

Está más claro que el agua.