Translation of "Olmayan" in Spanish

0.011 sec.

Examples of using "Olmayan" in a sentence and their spanish translations:

Yoksul, formda olmayan,

pobres, fuera de forma,

Zarafeti olmayan güzellik kokusu olmayan bir gül gibidir.

La belleza sin gracia es como una rosa sin aroma.

Hiç sırrı olmayan bir kadın kokusu olmayan çiçeğe benzer.

Una mujer sin secretos es tal flor sin aroma.

Çilleri olmayan bir yüz yıldızı olmayan bir gökyüzü gibidir.

Una cara sin las pecas es como un cielo sin estrellas.

Bilimle hiçbir alakası olmayan

que no tienen nada que ver con la ciencia

Dünyada olmayan partiküllere rastlandı

se encontraron partículas no encontradas en el mundo

Aklı başında olmayan sensin.

No estás en tu sano juicio tú.

Senin olmayan şeye dokunma.

No toques lo que no es tuyo.

Gürültülü olmayan parka gidelim.

Vamos al parque donde no haya ruido.

Umut olmayan gelecek yoktur.

Sin esperanza no hay futuro.

Psikedelikle ilişkisi olmayan geçmiş çalışmalarımda,

Ahora bien, en mi trabajo anterior como terapeuta no psicodélica,

Belki adil olmayan bir şekilde?

¿Quizá sin razón?

Hava akımı olmayan tünel mi?

¿O el túnel sin corriente?

çünkü babası olmayan arkadaşlarım vardı.

porque algunos de mis amigos no tenían a su padre.

Dünya'nın en doğal olmayan yerleri.

Los lugares más antinaturales de la Tierra.

Türkçe'de olmayan gırtlak sesleri çıkartıyoruz

Hacemos sonidos de garganta que no están en turco

Türkçe'de olmayan batı terimleri kullanıyoruz

Usamos términos occidentales que no están en turco

Türk olmayan müslüman toplumlarında ise

En las sociedades musulmanas no turcas,

Taraf olmayan bertaraf mı oluyor

¿Es una disposición neutral?

Diğer hayvanlarda olmayan bir şekilde

a diferencia de otros animales

Pratiği olmayan teori işe yaramaz.

La teoría sin práctica no servirá de nada.

Ateş olmayan yerden duman çıkmaz.

- Cuando el río suena, agua lleva.
- No hay humo sin fuego.
- Donde hay humo, hay fuego.

Çocuğa hayran olmayan kimse yoktu.

No había nadie que no admirara al joven.

Koruyucu maddeleri olmayan yoğurdu severim.

A mí me gusta el yogur sin conservantes.

Mary'nin gerçekçi olmayan beklentileri var.

- Mary tiene expectativas poco realistas.
- María tiene expectativas poco realistas.

Yasal olmayan hiçbir şey yapmadım.

No hice nada ilegal.

Tom partide olmayan tek kişiydi.

Tom fue el único que no estuvo en la fiesta.

Ben olmayan bir şey arıyordum.

Estaba buscando algo que no existía.

Bu ihtiyacım olmayan bir şey.

Es algo que no necesito.

Yasal olmayan bir şey yapmadık.

No hicimos nada ilegal.

Uygun olmayan bir şey yapıyorsun.

Te zarpas.

Kıskançlık olmayan hiçbir aşk yoktur.

No hay amor sin envidia.

Bu yasal olmayan bir işlemdir.

Este es un procedimiento ilegal.

Dikenleri olmayan bir gül yoktur.

No hay rosa sin espinas.

Ve iletişim metotları olmayan ebeveynlerin çocukları.

que no tienen ni idea sobre la sordera ni métodos para comunicarse.

Almanca olmayan sesli bir mesaj dinlersem

si escuchaba algún mensaje que no fuera en alemán,

Gerçekleşmesi muhtemel olmayan bir varsayımda bulunacağız.

supondremos que eso no va a pasar.

Politikacılar aynı bilimsel olmayan söylemleri tekrarlayarak

Los políticos lo rechazan aún más fuerte,

Bizim dünyamızda hiçbir anlamı olmayan şeylere

No solemos sentir emociones fuertes

çünkü dönüşü olmayan yolculuğa hazırlanmak gerekiyor.

porque hay que prepararse para el viaje del que uno ya no retorna.

Öğrenmeye istekli olmayan biri öğretmeye değmez.

Quien no está dispuesto a aprender, no está dispuesto a enseñar.

Ona ait olmayan şeyi Cesar'dan almalıyız.

Debemos quitarle al César lo que no le pertenece.

Hiçbir çevirisi olmayan birçok cümle var.

Hay muchas oraciones sin ninguna traducción.

Genelevi olmayan bir ülke, ülke değildir.

Un país sin casa de putas no es país.

Geleceği olmayan bir işte tuzağa düşürülmüştü.

Él estaba atrapado en un empleo sin futuro.

Tom Kanadalı olmayan sadece bizden biri.

Tom es el único de nosotros que no es canadiense.

Endişelenmek olmayan bir borcu ödemek gibidir.

Preocuparse es como pagar una deuda que no tienes.

Onlar hiçbir ahlaki inancı olmayan insanlardır.

Ellas son personas sin consciencia moral.

Tatlı olmayan bir şey yemek istiyorum.

Quiero comer algo que no esté dulce.

Kızılhaç kar amacı olmayan bir örgüttür.

Cruz Roja es una organización sin ánimo de lucro.

Ölüm merhameti olmayan gizemli bir bayandır.

La muerte es una misteriosa y despiadada dama.

Orada hoş olmayan bir deneyim yaşadık.

Tuvimos una experiencia desagradable allí.

Başarılı olmayan devrimler kısa sürede unutulur.

Las revoluciones que fracasan son rápidamente olvidadas.

- Bu kitap, anadili Japonca olmayan öğrenciler için.
- Bu kitap ana dili Japonca olmayan öğrenciler için.

- Este libro es para estudiantes cuya lengua nativa no sea japonés.
- Este libro está dirigido a los estudiantes que no hablan japonés como lengua materna.
- Este libro es para los estudiantes cuya lengua materna no es el japonés.

Yani geleneksel olmayan seçimi yapma şansınız var.

Cuando tengan la oportunidad, elijan la opción poco convencional.

Hayatta böyle olmayan erkeklerle de karşılaşmak var,

Sé que voy a continuar chocándome con más diferencias en este viaje,

Mücadeleyi beyaz olmayan insanların kazanmasını yürekten istiyordum.

Y, honestamente, yo estaba alentando para que la gente de color gane.

Şu anda geri dönüşü olmayan noktadayız. Kararlıyız!

Este es un punto de no retorno. ¡Estamos entregados!

Hava akımı olmayan bir madene asla girmeyin!

¡Nunca entren a una mina sin flujo de aire!

Daha iki nesil önce olmayan bu kasaba

En solo dos generaciones,

Bu meyvenin hoş olmayan bir kokusu var.

Esta fruta tiene un olor desagradable.

Buraya çok uzak olmayan bir hırdavatçı var.

Hay una ferretería no muy lejos de acá.

Tom, akan suyu olmayan bir evde yaşıyor.

Tom vive en una casa sin agua corriente.

Yoğun olmayan zamanlarda yola çıkmaya çalışmak gibi.

como no subir en horas pico,

Kulübeyi temizleyin ve ihtiyacınız olmayan şeyleri atın.

Limpiá el galpón y tirá las cosas que no necesitás.

Kremalı kahve çok pahalı olmayan bir zevktir.

El café con crema es un placer no muy caro.

Benim erkek kardeşim olgun olmayan bir çocuktur.

Mi hermano es un chico inmaduro.

Kaybedecek bir şeyi olmayan birine meydan okuma.

No desafíes a alguien que no tiene nada que perder.

Tom konuşacak kimsesi olmayan tamamen yalnız biri.

Tom está completamente solo y no tiene a nadie con quien hablar.

Su olmayan bir yerde kamp yapmak imkansızdır.

- Ir de día de campo es imposible si no hay agua.
- Es imposible acampar en un lugar donde no hay agua.

Yardıma ihtiyacı olmayan insanlara yardım etmek zordur.

Es difícil ayudar a las personas que no creen necesitar ayuda.

Birçok Hıristiyan olmayan kişi de Noel'i kutluyor.

Muchos no cristianos también celebran la Navidad.

Bir çeşit kahverengimsi ,sarımsı akışkan olmayan yeşil sıvı.

sino un líquido verde parduzco, amarillento y viscoso.

Aşağısı çok acımasız ve affedici olmayan bir yer.

Es un lugar brutal e implacable.

Hava akımı olmayan tünelden mi gitmek istiyorsunuz? Tamam!

¿Quieren ir por el túnel sin corriente? ¡Muy bien!

Nahoşun hoş olmayan anlamına gelmesinin bir nedeni var.

discrepar significa desagradable por una razón.

Ve hiçbir zaman aynı olmayan Londra gökyüzünü yansıtırlar.

y reflejan el cielo de Londres, que nunca es igual.

Bunu tam belli olmayan genelleyici bir anlamda söylemiyorum.

Y no lo digo en un sentido abstracto o genérico.

Beyaz insanların dörtte üçünün beyaz olmayan arkadaşları yok.

tres cuartos de la gente blanca no tienen amigos no blancos.

Göbek bağı üzerinde steril olmayan bir klemp var.

y tiene una pinza sin esterilizar en el cordón.

Geleceği olmayan o alışılmış işlerden uzak bir şekilde,

salgan de esa zona de comodidad,

Belki de sahtecilik pek kurbanı olmayan bir suçtur?

¿No es la falsificación un crimen sin víctimas?

Aslında yazılı olmayan sokaklarda olan bir kural vardır

En realidad, hay una regla en las calles no escritas.

Mareşal Bernadotte'nin Birinci Kolordusu'ndan hiçbir destek belirtisi olmayan

Sin señales de apoyo del Primer Cuerpo del Mariscal Bernadotte,

Yani zırhları olmayan bir zırhlı kuvvetle karşı karşıyaydılar.

Así que en realidad se enfrentaban a una fuerza blindada sin su armadura.

Acelesi olmayan insanlar yürüyen merdivenin sağ tarafında durur.

- Las personas que no están apuradas se ponen al lado derecho de las escaleras mecánicas.
- La gente que no tiene prisa se sitúa en el lado derecho de las escaleras mecánicas.

Frenleri olmayan bir bisiklete binecek kadar deli olmalısın.

¡Tienes que estar loco para andar en una bicicleta que no tiene frenos!

Reşit olmayan birinin refahını tehlikeye düşürdüğünüz için tutuklusunuz.

Está detenido por poner en peligro el bienestar de un menor.

Hayatında biraz delilik olmayan düşündüğü kadar bilge değildir.

El que vive sin locura no es tan sabio como se cree.

İnsanlar sana tamamen doğru olmayan birçok şey söyleyebilir.

La gente cuenta muchas cosas que no son muy ciertas.

Çok sayıda yönetici ve yeterli olmayan işçiler var.

Hay demasiados gerentes y no suficientes empleados.

- Resmi olmayan bir toplantıydı.
- Gayri resmî bir toplantıydı.

Fue una reunión de confianza.

Tom yolculuk için yeterli parası olmayan tek kişi.

Tom era el único sin suficiente dinero para el viaje.

Telefon kullanabileceğimiz buradan uzakta olmayan bir yer var.

Hay un lugar no muy lejano de aquí donde podemos usar el teléfono.

Tom'un buradan çok uzakta olmayan bir evi var.

Tom tiene una casa no muy lejos de aquí.

Pilot bulutların üstünde sınırları olmayan bir özgürlük hissetti.

Sobre las nubes, el piloto sentía una libertad sin fronteras.

Bu kitap ana dili Japonca olmayan öğrenciler için.

Este libro es para los estudiantes cuya lengua materna no es el japonés.