Translation of "Olmayacağını" in Spanish

0.005 sec.

Examples of using "Olmayacağını" in a sentence and their spanish translations:

- Orada olup olmayacağını bilmem gerekiyor.
- Orada olup olmayacağını bilmeliyim.

- Necesito saber si estarás ahí.
- Necesito saber si estarán ahí.

Gerçekten hasta olmayacağını umuyorum.

Sinceramente espero que no te enfermes.

Bunun asla olmayacağını söyledin.

Dijiste que eso nunca sucedería.

Bunun yeterli olup olmayacağını bilmiyorum.

No sé si esto bastará.

Onun bir daha olmayacağını umuyorum.

Espero que esto no ocurra otra vez.

Bunun yardımcı olup olmayacağını görelim.

Veamos si ayuda.

Bunun kolay olmayacağını kabul ediyorum.

Admito que no será fácil.

Tom'un asla ünlü olmayacağını düşünüyorum.

Pienso que Tom nunca va a ser famoso.

Tom Mary'ye kolay olmayacağını söyledi.

- Tom le dijo a Mary que no sería fácil.
- Tom le dijo a Mary que no sería sencillo.

Tom yarın bulutlu olmayacağını umuyor.

Tom espera que no sea nublado mañana.

Bunun bir daha olmayacağını biliyorum.

- Sé que no volverá a pasar.
- Sé que no se repetirá.
- Sé que no pasará otra vez.

Müvekkilimin bu ortamda şansı olmayacağını biliyordum.

Sabía que mi cliente no podría obtener una oportunidad justa en ese foro.

Ve Türkiye'de tsunami ihtimalinin olmayacağını gördük

Vimos en Turquía y no sería probable que ocurriera un tsunami

Tom'a onun yardımına ihtiyacım olmayacağını söyle.

Dile a Tom que no voy a necesitar su ayuda.

Tom'a onun yardımına ihtiyacımın olmayacağını söyle.

Dile a Tom que no voy a necesitar su ayuda.

Sen bana bugün burada olmayacağını söyledin.

Tú me dijiste que no estarías aquí hoy.

Bize kötü bir şey olmayacağını umuyorum.

Espero que no nos ocurra algo malo.

Yarın güneşli olup olmayacağını bilmek istiyoruz.

Queremos saber si mañana estará soleado.

Kaza hakkında konuşmanın hoş olmayacağını biliyorum.

- Sé que será incómodo hablar acerca del accidente.
- Sé que va a ser desagradable hablar acerca del accidente.

Ben döndüğümde senin burada olup olmayacağını bilmiyorum.

No sé si estarás aquí cuando vuelva.

Evliliğinin başarılı olup olmayacağını bilmek ister misin?

¿Quieres saber si tu matrimonio tendrá éxito?

Tom'un Mary'nin partisinde olup olmayacağını merak ediyorum.

Me pregunto si Tom irá a la fiesta de Mary.

Tom'un yarın burada olup olmayacağını merak ediyorum.

Me pregunto si Tom estará aquí mañana o no.

Bunu yapmak için zamanımın olup olmayacağını bilmiyorum.

No sé si tendré tiempo para hacerlo.

Onu yapmak için zamanım olup olmayacağını bilmiyorum.

No sé si voy a tener tiempo para hacer eso.

Jim bizi beklemesinin bir sakıncası olmayacağını söyledi.

Jim dijo que no le importaría esperarnos.

Bugün balina görmemizin pek olası olmayacağını biliyorum.

- Sé que es muy improbable que vayamos a ver alguna ballena hoy.
- Yo sé que es muy improbable que vayamos a ver algunas ballenas hoy.

Onu yapmak için vaktim olup olmayacağını bilmiyorum.

No sé si tendré tiempo para hacerlo.

Ben sadece senin için bir sakıncası olmayacağını sandım.

Simplemente supuse que no te importaría.

Onun uzun bir süre bu ülkede olmayacağını duydum.

Por lo que oí, él no estará por mucho tiempo en este país.

Tom öyle bir şeyin bir daha asla olmayacağını söyledi.

Tom dijo que nada de eso volverá a ocurrir.

Tom Mary'ye oraya tek başına giderse iyi olmayacağını düşündüğünü söyledi.

Tom le dijo a Mary que pensaba que no sería bueno que ella fuera allí sola.

Birinin bana yardım etmek için istekli olacağının oldukça olası olmayacağını biliyorum.

Sé que es muy poco probable que alguien esté dispuesto a ayudarme.

İstediği tabloyu Tom'a almak için yeterli paramız olup olmayacağını merak ediyorum.

Me pregunto si tendremos suficiente dinero para comprarle a Tom el cuadro que quería.

- Yarın boş olup olmadığını bilmek istiyorum.
- Yarın boş olup olmayacağını bilmek istiyorum.

Quiero saber si vas a estar libre mañana.

Öğretmenimiz ayrıca düğününün diğer insanlarınki ile aynı olmayacağını söyledi;biz nasıl farklı olacağını sorduk fakat o söylemedi.

Nuestra profesora también dijo que su boda no sería igual a la del resto de la gente; le preguntamos en qué se diferenciaría, pero no nos lo dijo.