Translation of "Günde" in Spanish

0.018 sec.

Examples of using "Günde" in a sentence and their spanish translations:

- Biz aynı günde doğduk.
- Aynı günde doğduk.

Nacimos el mismo día.

13 günde tamamlıyor

Completa en 13 días.

Günde üç öğün.

Tres comidas por día.

- Roma bir günde kurulmamıştır.
- Roma bir günde yapılmadı.

- No se ganó Zamora en una hora.
- Roma no se construyó en un día.

- Dişlerimi günde iki kez fırçalarım.
- Günde iki kez dişlerimi fırçalarım.
- Günde iki defa dişlerimi fırçalarım.

Me cepillo los dientes dos veces al día.

Günde yirmi mil yürürüm.

Camino veinte millas al día.

Günde sekiz saat uyumalısın.

Deberías dormir ocho horas al día.

Günde 100 avro kazanırım.

Gano 100 € al día.

Günde beş mil koşarım.

Corro cinco millas al día.

Günde on kilometre koşarım.

- Yo corro diez kilómetros al día.
- Cada día corro diez kilómetros.

Günde 100 avro kazanıyorum.

Gano 100 € al día.

Kar bir günde eridi.

- La nieve se derritió en un día.
- La nieve se acabó fundida en un día.

- Günde bir kez yıkanırım.
- Ben günde bir kez banyo yaparım.

Me baño una vez al día.

- Ben günde bir kez banyo yaparım.
- Günde bir kez banyo yaparım.

Me baño una vez al día.

- O, çocuğunu günde yüz kere öper.
- Çocuğunu günde yüz kere öpüyor.

Besa a su hijo cien veces por día.

- Bir günde üç kez yemek yeriz.
- Günde üç kez yemek yeriz.

Comemos tres veces al día.

- Bu ilaçlar günde üç kez alınmalıdır.
- Bu ilaçlardan günde üç kez alınmalıdır.
- Bu ilaçlardan günde üç kez alınmalı.

Estas medicinas se deben tomar tres vezes al día.

Bir günde köprü inşa edemezsiniz.

No se puede construir un puente en un día.

Kırkıncı günde bir araya gelerek

Cuadragésimo día se encontró

Günde üç kez yemek yeriz.

Comemos tres veces al día.

Bir günde altı dersimiz var.

Tenemos seis lecciones al día.

Yumi onu bir günde bitiremez.

Yumi no puede terminarlo en un día.

Günde bir saat tenis oynarım.

Juego tenis una hora al día.

Günde üç kez ilacı al.

Toma el medicamento tres veces al día.

Pasifik Okyanusu'nu otuz günde geçti.

El cruzó el Océano Pacífico en treinta días.

O, günde sekiz saat çalışır.

Él trabaja ocho horas al día.

Günde iki saat antrenman yapıyorum.

Me entreno dos horas al día.

Bir günde yirmi mil yürüdü.

Ella caminaba veinte millas al día.

Postacı her üç günde gelir.

El cartero pasa cada tres días.

Kızım günde sekiz saat uyur.

Mi hija duerme ocho horas al día.

İstediğin herhangi bir günde gel.

Ven cualquier día que quieras.

Köpeğimi günde iki kez beslerim.

Doy de comer a mi perro dos veces al día.

Birçok şey aynı günde oldu.

Pasaron muchas cosas en el mismo día.

O, günde 20 dolar kazanır.

Él gana veinte dólares al día.

Normalde günde kaç saat çalışıyorsun?

¿Cuántas horas sueles trabajar?

Günde bir paket sigara içer.

- Él se fuma una cajetilla de cigarrillos al día.
- Él fuma un paquete de puchos por día.

Tanrı dünyayı altı günde yarattı.

Dios creó el mundo en seis días.

Günde ortalama altı saat uyurum.

Duermo seis horas por día en promedio.

Günde on dolardan fazla kazanmıyordu.

Él no ganaba más de diez dólares al día.

Bir günde 500 dolar harcadım.

Me he gastado quinientos dólares en un día.

Onlar günde sekiz saat çalışırlar.

Ellos trabajan ocho horas al día.

Onu bir günde yapabilir misin?

¿Puedes hacerlo en un día?

On günde on kaza oldu.

Hubo diez accidentes en diez días.

Tom günde kaç saat yüzer?

¿Cuántas horas al día nada Tom?

Roma'yı bir günde görmek imkansız.

Es imposible ver todo Roma en un día.

Ankara bir günde inşa edilmedi.

Ankara no fue construida en un día.

Posta, günde bir kez dağıtılır.

El correo es repartido una vez al día.

Paris bir günde inşa edilmedi.

París no se construyó en un día.

Bir günde 86.400 saniye vardır.

Un día tiene 86.400 segundos.

Günde kaç kez köpeğini beslersin?

¿Cuántas veces al día alimentas a tu perro?

O, kitabı sekiz günde okudu.

Él leyó el libro en ocho días.

Köpeğimi günde kaç kez beslemeliyim?

¿Cuántas veces al día debería alimentar a mi perro?

Köpeğimi günde bir kez beslerim.

Alimento a mi perro una vez al día.

Köpeğimi günde iki kez beslerdim.

Solía alimentar a mi perro dos veces al día.

O, günde 30 dolar kazanıyor.

Ella gana 30 dólares al día.

O unutulmaz günde ne oldu?

¿Qué ocurrió durante ese día memorable?

O, günde 20 sigara içiyor.

Ella fuma veinte cigarrillos al día.

Allah dünyayı altı günde yarattı.

Dios ha creado este mundo en seis días.

Genellikle günde sekiz saat uyurum.

Suelo dormir ocho horas al día.

Günde bir kez banyo yaparım.

Me baño una vez al día.

Bankalar güneşli günde sana şemsiye vermeye çalışırlar ama yağmurlu günde sırtlarını dönerler.

Los bancos intentarán prestarte un paraguas en un día soleado, pero te darán la espalda un día lluvioso.

- Bu fabrika günde 500 otomobil üretir.
- Bu fabrika günde 500 otomobil üretiyor.

Esta fábrica produce 500 automóviles al día.

Bu bazen günde birkaç kez olurdu.

incluso varias veces al día.

Ama iyi şeyler bir günde olmaz.

pero las cosas buenas no se construyen en un día.

Bu günde 40 milyon dolar demek.

Eso son USD 40 millones por día.

Sadece günde 8 saat çalışmak istiyorlardı

solo querían trabajar 8 horas al día

Günde 150 milyon km ilerleyerek üstelik

150 millones de km al día, además

Bu ilacı günde üç kez alın.

Tómese esta medicina tres veces al día.

Bir günde 60 kilometre yürümek zordur.

Es difícil caminar 60 kilómetros en un día.

İyi ve kötü günde yanında olacağım.

Estaré a tu lado en lo bueno y lo malo.

Postacı yaklaşık üç günde bir gelir.

El cartero pasa cada tres días.

O bir günde yirmi sigara içer.

Él fuma veinte cigarrillos al día.

O, günde birkaç kez dua eder.

- Él reza varias veces al día.
- Reza varias veces al día.

Babam günde bir paket sigara içer.

Mi padre se fuma un paquete de cigarrillos al día.

Tom her tek günde buraya gelir.

Tom viene aquí todos los días sin falta.

Bizim geldiğimiz aynı günde Japonya'dan ayrıldı.

Se fue de Japón el mismo día que llegamos nosotros.

Günde iki kez bu ilacı al.

Tómese esta medicina dos veces al día.

Bulutsuz bir günde Fuji dağını görebilirsiniz.

- En días sin nubes se puede ver el Monte Fuji.
- Los días despejados se puede ver el monte Fuji.

Yemeklerden sonra günde dört kez alın.

Tome uno cuatro veces al día, tras las comidas.

Onlar bir günde 8 saat çalışmalılar.

Ellos deben trabajar ocho horas al día.

Bir tek günde birçok yere gittim.

Fui a muchos sitios en un solo día.

Tom günde kaç saat Fransızca çalışır?

¿Cuántas horas al día estudia francés Tom?

Bir köpeği günde kaç kez beslemelisin?

¿Cuántas veces al día debe uno alimentar a un perro?

Tom çocuğunu günde yüzlerce kez öpüyor.

Tom besa a su hijo cien veces al día.

İki günde bir balık tutmaya gider.

Cada dos días va de pesca.

Bir günde 24 saatten fazla uyuyamazsın.

No podés dormir más de 24 horas al día.

Genellikle günde bir kez et yerim.

Generalmente como carne una vez al día.

Saatim günde on dakika geri kalıyor.

Mi reloj atrasa diez minutos al día.

Bir günde yalnızca 24 saat vardır.

Sólo hay 24 horas en un día.

Tom günde sekiz saat bilgisayarında oturur.

Tom está sentado frente al ordenador ocho horas al día.

Tom bir günde on kilometre koşar.

Tom corre 10 kilómetros por día.

Japonlar günde üç kez yemek yerler.

Los japoneses comen tres veces al día.