Translation of "Asıl" in Spanish

0.029 sec.

Examples of using "Asıl" in a sentence and their spanish translations:

Asıl konu da bu.

Y este es mi objetivo.

İyileşme asıl burada başlar.

Es donde comienza.

Zaten asıl konumuzda buydu

esto ya estaba en nuestro tema principal

Asıl önemli noktaya gelelim

Vayamos al punto principal

Asıl branş alanın nedir?

¿Cuál es tu campo principal de estudio?

Benim asıl branşım tarımdır.

Mi especialidad es la agricultura.

Asıl amaç hedeflerinizle davranışlarınızın uyuşmasıdır

Tus metas tienen que estar en línea con tu comportamiento,

Asıl sihir kağıt üzerinde olmuyor.

es que la magia realmente no ocurre en el papel.

Asıl sihir okuyucunun zihninde gerçekleşiyor.

Ocurre en la mente del lector.

Asıl çekiciliği sınırları yıkıyor olması.

La belleza es que rompe los límites.

Asıl sır bundan kaynaklı olabilir

el verdadero secreto podría venir de esto

Asıl ismi Ali Kemal Sunal

su verdadero nombre es Ali Kemal Sunal

Bunun asıl sebebi bu virüsler

la razón principal de esto es virus

Ama asıl başarı burada gelecekti

pero el verdadero éxito vendría aquí

Bizim burada asıl görmemiz gereken

lo que tenemos que ver aquí

Fakat asıl ilginçlik şurda başlıyor

pero lo realmente interesante comienza aquí

Bu videodaki asıl amacımız şuydu

Nuestro objetivo principal en este video era

Bana asıl öğrenmek istediğini sorsana.

¿Por qué no me preguntas lo que tú quieres saber realmente?

İngilizce öğrenmekteki asıl amacın nedir?

¿Cuál es tu propósito principal para que estudies inglés?

Asıl sorun ne zaman başlanacağıdır.

El problema más grande es cuándo comenzar.

çünkü asıl stres hormonu olan kortizol,

y es porque el cortisol, que es la principal hormona del estrés,

Asıl soru şu, şimdi ne olacak?

La pregunta es, ¿qué pasa después?

Yahu bizim asıl amacımız bunlar değil.

Estos no son nuestros objetivos principales.

Asıl anormallik şurada karşımıza çıkıyor bizim

Vemos la anormalidad real aquí

Sınavlar eğitimin asıl amacına müdahale eder.

Las pruebas obstaculizan el verdadero propósito de la educación.

Açık tenli olmalılar, asıl örneği Beyoncé olsun."

deben tener piel clara, Beyoncé es el prototipo buscado".

Fakat sömürgecilik öncesi Filipin kadınlarının asıl gücü,

Pero el verdadero poder de la mujer filipina precolonial

Asıl önemli olan şey, menopozda oldukları gerçeğiydi.

Lo que más importaba era que estaban en el climaterio.

Benim için asıl önceliğin ne olduğunu anladım;

si era electo presidente de la República de Sierra Leona:

Bu bizi insan yapan asıl şeyi baskıladı.

reprimió lo que nos hace más humanos.

Tabii ki asıl soru, neden böyle olduğu.

Por supuesto, la pregunta es, "¿por qué?".

Ancak Roma'nın asıl odak noktası kendi topraklarında.

Pero el esfuerzo principal de guerra romano es en su tierra natal.

O halde insanları asıl motive eden ne?

Entonces, ¿qué motiva a las personas?

Bir arkadaşımız soruyor ya saçlarım asıl olmuş

un amigo pregunta o mi cabello es real

Göbeklitepeyi asıl önemli yapan şey ise şu

Lo que realmente importa es el ombligo.

Zeka demişken asıl zeka ürünü karıncaların yuvaları

Hablando de inteligencia, el producto de inteligencia real es el nido de hormigas

Fakat sıkı durun bunun asıl ilginç tarafı

Pero mantente firme, lo interesante de esto

Tarafından değerlendirilmektedir. Evlilikten, evliliğin asıl anlamı olan

original del matrimonio, que es la estabilidad, y por otro lado,

Ve artan kardiyovasküler riskin asıl sebebi de bu.

y esa es la verdadera razón del aumento del riesgo cardiovascular.

Bize burada asıl verilmek istenilen mesaj ise şu

El mensaje que se pretende darnos aquí es que

Bunun asıl bağırılması gereken yer Türk Tarih Kurumudur

el punto principal de esto debe gritarse es la Sociedad Histórica Turca

İçmek ya da içmemek - işte asıl soru bu.

Beber o no beber - he ahí el dilema.

Bu bilinçaltına asıl soruna odaklanması için fırsat sağlıyor.

Esto le da al subconsciente una oportunidad para meditar sobre el problema.

Ama, ironik bir şekilde, asıl sıkıntıları daha yeni başlıyor.

Pero, irónicamente, sus problemas están apenas empezando.

Bu filmde asıl anlatılmak istenen şey bu değil miydi

¿No era eso lo que realmente quería decir en esta película?

Ancak Merkatör projeksiyonunun asıl amacı navigasyon görevi görmektir; Okyanusda

Pero el verdadero propósito de la proyección de Mercator era la navegación, pues preserva la dirección,

- Normanlar orijinal dillerini terk ettiler.
- Normanlar asıl dillerini bıraktılar.

Los Normandos abandonaron su idioma nativo.

Bu nedenle, biz inanıyoruz ki, pek çok insanın asıl meselesi

Creemos que el problema principal para mucha gente es que

Sürekli tartışma yaratan bu grubun asıl derdi ilerleme fikrinin kendisi.

Es la idea del progreso lo que irrita a los intelectualoides.

Asıl sorulacak soru şu ama sorun koltukta mı bizde mi

La pregunta es la pregunta real, pero ¿es el problema con nosotros?

Birçok ülkede, insanların büyük şehirlere gelmesinin asıl nedeni iş yüzündendir.

En muchos países, la razón principal por la que la gente se va a las grandes ciudades es el trabajo.

Bu numaranın gerçek amacı asıl büyük parçamız için bir şey yapmaktı.

El propósito real del truco era atrevernos a hacer algo más osado,

Bizim burada asıl sormamız gereken şey şu biz geçmişte miyiz gelecekte miyiz?

Lo que tenemos que preguntar aquí es si estamos en el pasado o en el futuro.

Bütün hayvanlar, insanın dışında, yaşamın asıl işinin ondan zevk almak olduğunu biliyor.

Todos los animales, salvo los hombres, saben que el motivo principal de la vida es disfrutarla.

Hayal edebileceğimiz her şey gerçek, ama gerçekten gerçek olan şey nedir asıl sorudur.

Cualquier cosa que podamos imaginar es real, pero lo que en realidad es real es la verdadera pregunta.

Fakat sloganı bu olmasına rağmen Google'ın asıl amacı insanlığa hizmet değil tamamen paraya hizmet.

Pero a pesar de este lema, el objetivo principal de Google no es servir a la humanidad, sino solo dinero.

Bazı ülkeler bin yıllık dönemi saymak için sıra numaralarını kullanırken, diğerleri asıl sayıları kullanarak sayarlar.

Algunos países usan números ordinales para contar milenios, mientras que otros los cuentan usando números cardinales.