Translation of "Verdiği" in Portuguese

0.011 sec.

Examples of using "Verdiği" in a sentence and their portuguese translations:

Annemizin bize verdiği cevap ise

a resposta de nossa mãe para nós

Babamın bana verdiği saati kaybettim.

Perdi o relógio que meu pai me dera.

İşte Tom'un bana verdiği liste.

Aqui está a lista que Tom me deu.

Bunlar Tom'un bana verdiği giysiler.

Estas são as roupas que Tom me deu.

Bu, Tom'un bana verdiği kitap.

Este é o livro que o Tom me deu.

Bu Tom'un bana verdiği gitar.

Esta é a guitarra que o Tom me deu.

Bu, dedemin bana verdiği bıçak.

Esta é a faca que o meu avô me deu.

Biz insanoğlunun doğaya verdiği zarar yüzünden

por causa do dano que nós seres humanos temos à natureza

O yapmaya söz verdiği şeyi yaptı.

Ele fez o que prometeu fazer.

Tom'un bana verdiği şeyi göstermek istiyorum.

Eu quero mostrar a você o que Tom me deu.

Tom, Mary'nin ona verdiği saati kaybetti.

Tom perdeu o relógio que Maria lhe deu.

Onun okulda Fransızca dersi verdiği doğrudur.

É verdade que ela ensina francês na escola.

Tom Mary'nin ona verdiği suyu içti.

Tom bebeu a água que Mary lhe deu.

O, babasına verdiği sözü yerine getiremedi.

Ele não pôde cumprir a promessa que fez ao pai dele.

Tom yapmaya söz verdiği şeyi yaptı.

Tom fez o que prometeu que faria.

Tom'un bana verdiği mavi kazağı giyiyorum.

Estou usando o suéter azul que Tom me deu.

Diğer havarilerin verdiği tepkiler resmedilmiş bu durumda

As reações de outros apóstolos são descritas neste caso.

Benim için yapmaya söz verdiği şeyi yaptı.

- Ele fez o que ele prometeu fazer para mim.
- Ele fez o que ele prometeu fazer por mim.

Tom'un sana verdiği parayı zaten harcadın mı?

- Você já gastou o dinheiro que o Tom lhe deu?
- Já gastaste o dinheiro que o Tom te deu?
- Vocês já gastaram o dinheiro que Tom lhes deu?

Tom henüz yapacağını söz verdiği şeyi yapmadı.

Tom ainda não fez o que prometeu que faria.

- Tom'un verdiği ders sıkıcıydı.
- Tom'un dersi sıkıcıydı.

- A aula lecionada por Tom foi chata.
- A aula dada por Tom foi enfadonha.

Tom annesinin ona verdiği her şeyi yer.

Tom come tudo que sua mãe lhe dá.

Tom, Mary'nin ona verdiği kitabı asla okumadı.

Tom nunca leu o livro que a Maria lhe deu.

Tom kesinlikle polisin bize verdiği tanıma uyuyor.

Tom se enquadra na descrição que a polícia nos deu.

Tom'un bana verdiği bütün parayı çoktan harcadım.

Eu já gastei todo o dinheiro que o Tom me deu.

Bu, Tom'un sana verdiği şapka değil mi?

Esse é o chapéu que o Tom te deu?

Bunu doğanın verdiği güzel bir döşek gibi yapacağız.

Vamos construir um belo colchão natural.

Aşkın verdiği acı herhangi bir zevkten daha tatlıdır.

A dor causada pelo amor é muito mais doce que qualquer outro prazer.

Onun bana verdiği resmi nereye asacağımı merak ediyorum.

Eu me pergunto onde pendurar a foto que ele me deu.

Tom öğle yemeğini annesinin ona verdiği parayla ödedi.

Tom pagou pelo almoço com o dinheiro que a mãe dele lhe tinha dado.

Tom Mary'nin ona verdiği saatin kötü olduğunu düşündü.

Tom achou feio o relógio que Maria lhe deu.

Tom pastayı Mary'nin ona verdiği yeni bıçakla kesti.

Tom cortou o bolo com a nova faca que Mary lhe dera.

Tom'un bana limonata yapmam için verdiği limonları kullandım.

Usei os limões que Tom me deu para fazer limonada.

Annesine kavuşmanın verdiği rahatlama... ...ve çok ihtiyaç duyduğu sütü.

O alívio bem-vindo do conforto da progenitora... ... e do leite tão necessário.

Halkın çıkarı uğruna bu tarz adamlara neler verdiği ortada

por uma questão de interesse público

Tıpkı bugün yine Amerika'nın Çin ile verdiği savaş gibi

Assim como a guerra dos EUA com a China hoje

Tom üvey ebeveynlerinin kendisine verdiği sevgiyi kabul etmeyi öğrendi.

Tom aprendeu a aceitar o amor que seus padrastos lhe deram.

Tom'un John'un ona verdiği Mary'ye ait birkaç fotoğrafı var.

Tom tinha várias fotos da Mary que o John havia lhe dado.

O on üç yaşındayken babasının Tom'a verdiği bilgisayar hala çalışıyor.

O computador que o pai de Tom deu a ele quando ele tinha treze anos ainda está funcionando.

Onun yer verdiği tartışmaya rağmen, sorun hâlâ çözülmemiş kalmaya devam ediyor.

Apesar de toda polêmica que ela causou, a pergunta ainda permanece sem resposta.

şimdilik teknolojimiz buna müsade etmediği için nasa'nın verdiği verileri doğru kabul etmek zorundayız

Por enquanto, nossa tecnologia não permite isso, então temos que aceitar os dados do NAS corretamente.

Tom annesinin ona verdiği alışveriş listesini kaybetti ve sadece yemek istediği şeyleri aldı.

Tom perdeu a lista de compras que sua mãe lhe dera e comprou somente as coisas que queria comer.