Translation of "Bıçak" in English

0.009 sec.

Examples of using "Bıçak" in a sentence and their english translations:

- Bıçak eksik.
- Bıçak kayıp.
- Bir bıçak kayıp.

There is a knife missing.

Bıçak kör.

The knife is dull.

Bıçak kirli.

The knife is dirty.

Bıçak nerede?

Where's the knife?

Bıçak keskin.

The knife is sharp.

Bıçak eksik.

There is a knife missing.

Bıçak kanla kaplıydı.

The knife was covered in blood.

Bıçak keskin değil.

- The knife is not sharp.
- The knife isn't sharp.

Hiç bıçak yoktu.

There were no knives.

Bir bıçak istiyorum.

I want a knife.

Bıçak nerede bulundu?

Where was the knife found?

Bıçak bahçıvan aittir.

The knife belongs to the gardener.

Bu bıçak kör.

This knife is dull.

Hiç bıçak yok.

There's no knife.

Bir bıçak var.

There is a knife.

Bu bir bıçak.

This is a knife.

- Bu bıçak iyi kesmez.
- Bu bıçak iyi kesmiyor.

This knife won't cut well.

Çatal bıçak çekmecesine bakalım.

Let's look in their cutlery drawer.

Kayıp bir bıçak var.

There is a knife missing.

Peynirin içine bıçak saplamayın.

Don't thrust your knife into the cheese.

Bu bıçak iyi kesmiyor.

This knife doesn't cut well.

Ona bir bıçak alacağım.

I'll take a stab at it.

Tom bir bıçak çekti.

Tom pulled out a knife.

Tom bir bıçak tutuyor.

Tom is holding a knife.

Çatal bıçak takımı nerede?

Where is the cutlery?

Tom'a bir bıçak uzattım.

I handed Tom a knife.

Yanımda bir bıçak getirmiştim.

I happened to bring a knife with me.

Paketimde bir bıçak taşıyorum.

I'm carrying a knife in my pack.

Boğazıma bir bıçak dayadı.

He put a knife to my throat.

O bıçak iyi keser.

That knife cuts well.

Bu bıçak iyi kesmez.

This knife won't cut well.

Bıçak, onun akciğerini delmiş.

The knife punctured his lung.

Yeni bir bıçak istiyorum.

I want a new knife.

Tom bıçak zoruyla soyuldu.

Tom was robbed at knife-point.

O bıçak senin değil.

That knife isn't yours.

Bu bıçak iyi keser.

This knife cuts well.

Bu bıçak çok keskin.

This knife is very sharp.

Burada bir bıçak var.

There is a knife here.

Bana bir bıçak lazım.

I need a knife.

Bıçak ağzının ucu keskindir.

The tip of the knife blade is sharp.

O bıçak nereden geldi?

Where did that knife come from?

İyi bir bıçak istiyorum

I want a good knife.

Neden bir bıçak tutuyorsun?

Why are you holding a knife?

Sami bir bıçak kullanıyordu.

Sami was wielding a knife.

İşte kullanabileceğin bir bıçak.

- Here's a knife you can use.
- Here's a knife that you can use.

Bu bıçak keskin değil.

This knife isn't sharp.

Bıçak ve çatalla ye.

Eat with knife and fork.

- Tom'un elinde bir bıçak vardı.
- Tom'un ellerinde bir bıçak vardı.

Tom had a knife in his hands.

O bir bıçak olarak kullanılabilir.

It can be used as a knife.

Bu bıçak yeterince keskin değil.

- This knife is not sharp enough.
- This knife isn't sharp enough.

Tom Mary'ye bir bıçak uzattı.

- Tom handed Mary a knife.
- Tom handed a knife to Mary.

Bu bıçak neden çekmecede değil?

Why is this knife not in the drawer?

O bıçak çok kullanışlı geldi.

That knife came in very handy, didn't it.

Tom bıçak bilemede oldukça iyidir.

Tom is pretty good at sharpening knives.

Tom bıçak fırlatmada bir uzmandır.

Tom is an expert at throwing knives.

Mutfakta bir bıçak var mı?

Is there a knife in the kitchen?

Bir bıçak sahibi olmak istiyorum.

I'd like to have a knife.

Bu bıçak çok işimi gördü.

- This knife was very useful to me.
- This knife has served me well.

Bu, Tom'dan haczettiğim bıçak değil.

This isn't the knife I confiscated from Tom.

Kendine yeni bir bıçak almalısın.

You should buy yourself a new knife.

Tom boğazıma bir bıçak soktu.

Tom put a knife to my throat.

Dikkatli ol. O bıçak keskindir.

Be careful. That knife is sharp.

Tom cebinden bir bıçak çıkardı.

Tom pulled a knife out of his pocket.

Tom'un elinde bir bıçak vardı.

Tom had a knife in his hand.

Dikkatli ol! Bıçak çok keskin.

- Be careful! The knife is very sharp.
- Careful! The knife is very sharp.

Bu bıçak çok keskin değil.

This knife isn't very sharp.

Keskin ağızlı bir bıçak aldım.

I received a knife with a sharp blade.

Bu gerçekten keskin bir bıçak.

This is a really sharp knife.

Çatal bıçak takımı ortadan kayboldu.

The cutlery has disappeared.

Bıçak sadece 10 santimetre uzunluğundaydı.

The knife was just 10 centimeters long.

Fadıl, Leyla'ya bir bıçak çekti.

Fadil pulled a knife on Layla.

Ben hep bir bıçak taşırım.

I always carry a knife.

Leyla'nın göğsüne bir bıçak girdi.

A knife was embedded in Layla's chest.

Tom sol elinde bıçak tutuyor.

Tom is holding a knife in his left hand.

Tom'un elinde bir bıçak var.

Tom has a knife in his hand.

Neden elinde bir bıçak var?

Why do you have a knife in your hand?

Tom, Mary'ye bir bıçak verdi.

- Tom gave Mary a knife.
- Tom gave a knife to Mary.

Sana temiz bir bıçak getireceğim.

I'll bring you a clean knife.

Bu, dedemin bana verdiği bıçak.

This is the knife that my grandfather gave me.

Ona keskin bir bıçak gerekiyor.

He needs a sharp knife.

Masada çatal bıçak var mı?

Are there forks and knives on the table?

Evet, bıçak ve çatalla yedi.

Yes, he ate with knife and fork.

- O bir bıçak değildir, BU bir bıçaktır.
- Bıçak ona denmez, buna denir.

That's not a knife. THIS is a knife.

Ekmeği kesmek için kullandığımız bıçak keskindi.

The knife we used to cut the bread with was sharp.

Peynir bir bıçak ile kolayca kesilir.

Cheese cuts easily with a knife.

Lütfen bana temiz bir bıçak getir.

Please bring me a clean knife.

Tom Mary'nin boğazına bir bıçak dayadı.

Tom held a knife to Mary's throat.

O, bıçak fırlatma konusunda bir uzmandır.

He's an expert at throwing knives.

Ben bir bıçak ile parmağımı kestim.

I cut my finger with a knife.

Bana bir bıçak satın almanı istiyorum.

I want you to get me a knife.

Biri bana bir bıçak verebilir mi?

Could someone hand me a knife?