Translation of "şansı" in Polish

0.006 sec.

Examples of using "şansı" in a sentence and their polish translations:

Bu şansı değerlendirelim.

Wykorzystajmy ją.

Bu şansı kullanmalısınız.

Powinieneś zrobić użytek z tej szansy.

Tom'un şansı yoktu.

- Tom nigdy nie miał szansy.
- Tom nie miał żadnych szans.

- Onun iyileşme şansı yok.
- Onun hiç iyileşme şansı yok.

Nie ma szans wyzdrowieć.

Bazılarının şansı yaver gitmiş.

Niektórzy mieli szczęście.

Istakozun kaçma şansı yoktu.

Nie miał dokąd uciec.

- Başka bir şansı hak ediyorum.
- Bir şansı daha hak ediyorum.

Zasługuję na kolejną szansę.

Ona bir kaçma şansı verdiler.

Dali mu szansę uciec.

Av indirmek için en iyi şansı.

Jej najlepsza okazja na zdobycz.

Takımlarının bu sezonu kazanma şansı yok.

Ich drużyna nie ma cienia szansy na wygraną w tym sezonie.

Tom'un asla onu yapma şansı olmadı.

Tom nigdy nie dostał szansy zrobienia tego.

Onun rakibine karşı bir şansı yok.

On nie ma szans ze swoim przeciwnikiem.

Leyla'nın ölme şansı her saat artıyordu.

Ryzyko śmierci Layli rosło z każdą godziną.

Er ya da geç, onun şansı bitecek.

Wcześniej czy później, jego szczęście się skończy.

İnsanla bire birde kalırsa, insanın hiç şansı yok.

W walce jeden na jeden człowiek nie ma z nim szans.

Insanların azgın bir gergedandan kurtulma şansı olmadığını söylüyor.

w takich sytuacjach ludzie nie mają szans uciec rozszalałemu nosorożcowi.

Tek başına bir sırtlanın aslan karşısında şansı yok.

Samotna hiena to żaden przeciwnik dla lwa.

- Takımımızın kazanması pek olası değil.
- Takımımızın kazanma şansı zayıf.

Mało prawdopodobne, by nasza drużyna wygrała.

Hangi seçenek panzehri yenilememiz için bize en iyi şansı verir?

Która opcja daje nam największą szansę na zdobycie surowicy?

Ama bu gece Ay parlak. O yüzden flamingoların şansı var.

Ale dziś księżyc świeci jasno. Więc flamingi mają szansę.

Çok saf insanlar var, bu yüzden Tom'un seçilme şansı var.

Jest wielu naiwnych ludzi, stąd jest szansa, że Tom zostanie wybrany.

Fakat tungaralar sadece bir yıl yaşar. Bu, üremek için son şansı olabilir.

Ale tungary żyją tylko rok. To może jego ostatnia szansa na potomstwo.

- Tom ikinci bir şansı hak etmiyor.
- Tom ikinci bir şansa layık değil.

Tom nie zasługuje na drugą szansę.