Translation of "Yapmak" in Korean

0.009 sec.

Examples of using "Yapmak" in a sentence and their korean translations:

Hesap yapmak yok.

직접 계산할 필요도 없습니다.

Besin yapmak için --"trof."

"오토트로프" 음식을 만드는 미생물입니다.

Bunu yapmak da zordu.

힘들었습니다.

Kötü yapmak, harekete geçmenizi sağlar.

망쳐버리는 것은 행동으로 옮길 수 있게 해줍니다.

Açıkçası, bir şeyi yarım yapmak,

사실은 어중간하다는 건

Bunu yapmak için buraya kondum.

그게 여기서 제가 할 일이기 때문입니다.

En iyisini yapmak konusunda endişelenirsek,

최선을 다해야 하는 걸 걱정하면

Bunu yapmak bize düşmüş görünüyordu.

그게 지금 우리가 해야 할 같습니다.

Yapmak istediğimiz şey çeşitlilik sunmak.

하지만 우리는 다양성을 제공하고 싶은 거예요.

Kur yapmak tehlikeli bir uğraştır.

‎구애는 위험한 일이거든요

çok zor seçimler yapmak zorundasınız:

여러분의 선택은 아주 절망적일 것입니다.

Biraz farklı hesaplar yapmak zorundasınız.

약간 다른 숫자를 계산해야 합니다.

Aslında bir karşılaştırma yapmak yersiz.

비교도 안 될 만큼 열악합니다.

Ülkeyi açıkça dindar yapmak istiyor.

에르도안은 터키를 좀 더 이슬람 국가로 만들고 싶어합니다

Artık yapmak istemediğim şeyler neler?

제가 더 이상 하기 싫은 것들이 뭐가 있을까요?

Kıyafetleri dikmek ve çömlek yapmak gibi

담요를 짜는 일이라거나

Bu bana aynısını diğerlerine yapmak üzere

이는 다른 사람들도 이 감정을 느낄 수 있도록

Ekvator'da peynir fabrikası yapmak bir riskti.

에콰도르에 치즈 공장을 세운 것도 다 모험이었습니다.

Bunu yapmak için onlara yardım etmeliyiz.

그리고 그렇게 하도록 돕는 것이 우리가 할 일입니다.

Ve çip tasarımlarımıza ince ayar yapmak,

그리고 각각의 칩에 수백만 달러의 비용을 쏟아붓기 전에

üniversiteler, müzeler yapmak iyi bir şeydir.

대학, 박물관을 짓는 것은 모두 좋은 일이죠.

Ve bu güzellik için binalar yapmak,

아름다움을 위해 만든 건물이

Ve ben çizim yapmak için yaşıyordum.

만드는 게 제 삶이었죠.

Biz de aynısını oğullarımıza yapmak istiyoruz.

우리도 아들에게 그렇게 하고 싶었습니다.

Diğer materyallere geçiş yapmak uygulanabilir değil.

다른 재료로 바꾸는 것은 사실상 불가능합니다

Gerçekten yapmak istemediğiniz bir şeyi yapmayın.

여러분도 하기 싫은 건 하지 마세요.

Bu sana kasten yapılmadı. Ne yapmak istiyorsun ?"

이건 나를 위한 것이 아니야. 넌 무슨 일을 하고 싶어?

Deliyi beklemek ve onun için plan yapmak.

미친 것을 예상하고 설계하는 것입니다.

Restorana gitmek veya günlük alışveriş yapmak gibi

심지어 간단하기만 했던 의사결정이

Ben o nehirde tekrar rafting yapmak istiyorum.

저는 강을 다시 건너고 싶어요.

Hissettiğim bir şey yapmak için daha güçlü

제가 느끼는 것은 무엇인가를 해야한다는 아주 강한

İnsanlar önemli işler yapmak istiyor, esneklik istiyor,

사람들은 이 문제를 다루길 바라고, 유연성을 바라고,

Daha iyisi yapmak için kendimizi eğitmek içindir.

우리가 더 잘 알기 위해서야." 라고 말해주었습니다.

Yaptığımız şey algoritmaya oldukça fazla yatırım yapmak,

우리는 알고리즘에 많은 투자를 했습니다.

Yapmak istediğimiz değişikler, sadece hayal ederek gerçekleştirilemez.

꿈을 꾼다고 하여 변화가 일어나지는 않습니다.

Ve sadece hayatı daha yaşanır yapmak değil

그리고 그것이 삶을 살 수 있게 할 뿐만 아니라,

Yapmak istemediğim bütün şeylerin listesini yapmaya başladım.

대신 전 제가 더이상 하기 싫은 일들로 리스트를 만들기 시작했죠.

Bir şeyler yapmak istedik, hiç unutmadığımız bir şeyler,

우린 우리가 절대 잊지 않을 어떤 일을 하고 싶었습니다.

Ama bu tür şeyleri yapmak daha pahalı olurdu.

이런 것들을 하는 게 훨씬 더 돈이 많이 들었을 수는 있겠네요.

Neyse ki belki de bunu yapmak zorunda değiliz.

다행히도, 우리는 그럴 필요가 없습니다.

Hayatı herkes için eşit derecede zorlayıcı yapmak için

신경질환을 가진 사람들에게 도움이 되는 테크놀로지.

Bunları akılcı kararlarımızın bir parçası yapmak oldukça zor.

이성적인 의사결정의 부분으로 다루기가 매우 어렵습니다.

Sizce en iyi fikir mağarada kamp yapmak mı?

동굴 안에서 야영하는 게 최선일 거라고요?

Muhteşem bir pizza Napoliten yapmak da mümkün olmuyor.

어떻게 이것을 신대륙의 토마토 없이 만들겠습니까?

Rahatlamak istediğinde ve boş zamanında ne yapmak istersin?

당신이 쉬고 싶을 때 그 시간에 무얼 하실 건가요?

Bunu yapmak için bir dizi saçmalığa başvurmamız lazım.

그렇게 적용하는 것은 어느 정도 비웃음을 사게 될 겁니다.

çocuklara her gün okuma yapmak oldukça önemli görünüyor.

매일 아이에게 책을 읽어주는 것도 매우 중요합니다.

Haber yapmak için yaşamını tehlikeye atanlar bile var.

인권 침해 사례를 보도하기 위해 목숨까지도 바치죠.

Yapmak üzere işe koyuldukları şey, şirketlere şunu söylemek:

그들이 진행하는 방식은 기업들에게

(Seslendime:Modern bir millet yapmak için herkes okula gönderilmelidir.)

현대 국가를 만들기 위해서는 모든 터키인을 학교에 보내야합니다

Bunu yapmak için, projeksiyon denilen bir işlemi kullandılar.

이것을 위해, 그들은 '투사(projection)'라는 법을 썼습니다.

Ve "neden" ile demek istediğim "kâr yapmak" değil.

"왜"라고 할 때, 저는 "이득을 엉기위해"라고 말하는 것이 아닙니다.

Amaç sende olana ihtiyacı olanlarla ticaret yapmak değil.

목표는 우리가 가진 것을 사려는 사람들을 대상으로 사업을 하는 것이 아닙니다.

Afrikalı insanları kaçırmak ve köle yapmak için Sahraaltı Afrika'ya

그들은 사하라 이남의 아프리카로 직접 항해하여

Güvenli bir iglo yapmak için bir sürü blok lazım.

튼튼한 이글루를 만들려면 블록이 많이 필요할 겁니다

Ona şimdi ne yapmak istediğini sordum ve dedi ki,

제가 다음에 무엇을 하고 싶은지 묻자,

Gerçek hayatında bunu yapmak için bir gösteriye döndürmek isteyeceğin

여러분은 린이 될 필요가 없어요.

Benimle bir Boeing 747 uçağının tuvaletinde seks yapmak istemeyen,

이제 좀 더 교양있는 여자를 만나야겠어요.

Yapmak istediğimiz şey gölgelik bir yer bulup onları güneşten saklamak.

우리가 해야 할 일은 햇볕이 닿지 않는 그늘진 곳을 찾는 겁니다

Yamaç paraşütü yapmak istiyorsanız "Sağ"a ve "Tamam" tuşlarına basın.

패러글라이더를 타려면 '오른쪽'을 누른 뒤 '결정' 버튼을 누르세요

Kuzey Kutbu'nda görev yapmak çok zor, bir robot için bile.

로봇이라도 북극해에서 일하는 것은 몹시 어렵습니다.

Ve elde edilen tahılları mısır gevreği ve bira yapmak için

농작물의 연간 생산량을 증가시켜야 했고

Muhtemelen çölde bunu yapmak akıllıcadır. Birinci öncelik: Suyunuzu ihmal etmeyin.

사막에선 현명한 결정이겠죠 최우선 순위는 수분 섭취입니다

Sonra bir sonraki kontrol setini yapmak için doğruca oraya gitti.

간호사는 다음 체크리스트로 넘어갔습니다.

Ve yaşı ilerledikçe bunu daha da çok yapmak istiyor gibi.

‎톰은 나이가 들수록 ‎더 적극적으로 변해 가요

Ama bunu yapmak için çok çaba harcamak gerek. Ne yapacağız peki?

하지만 만들려면 많은 노력이 필요하죠 어떻게 할까요?

Ama bunu yapmak için çok çaba harcamak gerek. Ne yapacağız peki?

하지만 만들려면 많은 노력이 필요하죠 어떻게 할까요?

Pekâlâ, artık ihtiyacım olan tek şey yatak yapmak için malzeme bulmak.

자, 이제 필요한 건 바닥에 깔 단열재입니다

Bu tür inişlerde halatı sivri kayalıklardan koruyacak bir şey yapmak istersiniz.

그래서 이런 경우엔 날카로운 바위로부터 로프를 보호해줄 무언가가 필요합니다

Örneğin, 2008'de, SONY, Japon firması, ilk OLED TV'leri yapmak istedi

예를 들어서, 2008년에 일본의 SONY(소니)가 세계 최초로 OLED TV(올레드 TV)를 만들어 내려고 했어

Helikopterle uçmak ve halatla iniş yapmak istiyorsanız "Sola" ve "Tamam" tuşuna basın.

헬리콥터를 타서 로프로 내려가시려면 '왼쪽'을 누른 다음 '결정' 버튼을 누르세요

Yetişkinlikteki uyanık yaşamın üçte birini daha eğlenceli yapmak için zaman yok mu?

여러분은 깨어있는 1/3의 시간을 좀 더 즐겁게 보낼 시간이 없나요?

Karanlığın hâkim olduğu saatlerde gidiş dönüş yapmak mümkün değil. Cesaret toplayıp ışığa göğüs germeliler.

‎어둠이 내린 몇 시간 만에 ‎다녀오기란 불가능한 거리라 ‎용감하게 빛 속으로 나섭니다