Translation of "Serbest" in Japanese

0.012 sec.

Examples of using "Serbest" in a sentence and their japanese translations:

Ateş serbest!

撃て!

Rehineler serbest bırakılacaktır.

人質は解放されるだろう。

Mahkûm serbest bırakıldı.

- 囚人は自由を与えられた。
- その囚人は釈放された。

Katil hâlâ serbest.

その殺人犯はまだ逮捕されていない。

Mahkumlar serbest bırakıldı.

捕虜は釈放された。

Hayal kurmak serbest.

夢を見るのはただだよ。

Tom'u serbest bırak.

トムを釈放しなさい。

Lincoln köleleri serbest bıraktı.

- リンカーンは奴隷を解放した。
- リンカーンは奴隷たちを自由にした。

Onlar mahkûmu serbest bıraktılar.

彼らはその囚人を釈放した。

Polisler onu serbest bıraktılar.

警察は彼を釈放した。

Kız kuşu serbest bıraktı.

少女は鳥を逃がしてやった。

Hayal gücünü serbest bırak.

想像力を解き放て。

O köpeği serbest bırakmayın.

その犬を放してはいけない。

Teröristler rehineleri serbest bıraktı.

テロリストは人質を解放した。

Kaçan tutuklu hala serbest.

脱走犯人はまだ捕まらない。

Sonra nazikçe onu serbest bırakabiliriz.

そして優しく― こいつを放す

Kız kuşları kafesten serbest bıraktı.

その女の子は鳥をかごから逃がしてやった。

Şirket serbest ticaret anlamına gelir.

その会社は自由貿易を支持している。

O, serbest bir hayat yaşadı.

彼はだらしない生活をしてきた。

O, köpeği bahçede serbest bıraktı.

彼は犬を庭に放した。

İki adam hapishaneden serbest bırakıldı.

二人の男は刑務所から釈放された。

Şu tutuklular dün serbest bırakıldı.

その囚人は昨日釈放された。

Rehineler Noelden önce serbest bırakılacak.

人質はクリスマス前に解放されるだろう。

Polis Tom'u serbest bırakacağını söyledi.

警察はトムを釈放すると言っていました。

Tom serbest çalışan bir tesisatçıdır.

トムは自営の配管工だ。

Bu hayvanları kafesten serbest bırakmalısın.

おりの中の動物を自由にしてやるべきだ。

O aday serbest ticaret yanlısı.

あの候補者は自由貿易の擁護者である。

Polis onu uyarmadan serbest bıraktı.

警官は注意して彼を放免した。

Oğlan bir kuşu serbest bıraktı.

少年は、鳥を逃がしてやった。

- Tüm rehineler zarar verilmeden serbest bırakıldı.
- Tüm rehineler sağ salim serbest bırakıldı.

人質は無事全員解放された。

Demek aşağıya serbest inişle ulaşmamı istiyorsunuz?

がけを下りていきたいのか

Kafesi açtı ve kuşları serbest bıraktı.

彼は鳥かごを開け、鳥を自由にしてやった。

O onlara tutukluyu serbest bırakmasını emretti..

彼は彼らに囚人を釈放するように命令した。

- Tom'u serbest bırakıyorum.
- Tom'a özgürlüğünü veriyorum.

トムはとても暇だ。

Yüksek tarifeler serbest ticarette baş engellerdir.

高関税が自由貿易への最大の障害になっている。

Polisin tutukladığı adam şimdi serbest bırakıldı.

警察が逮捕した男はもう釈放されている。

- Tutuklu serbest bırakıldı.
- Tutukluya özgürlüğü verildi.

囚人は自由を与えられた。

Pazartesi bütün öğleden sonra serbest olacağım.

月曜の午後はずっと空いてるよ。

Potansiyel bir serbest solo için hazırlanmayı bilmiyordum.

いったいどう準備したらいいのか 見当も付きませんでした

Halat olmadan serbest şekilde mi aşağı inelim?

もしくはロープなしで がけを下りてく?

- Tutuklu dün serbest bırakıldı.
- Tutuklu dün salıverildi.

その囚人は昨日釈放された。

İki gün önce kaçan mahkum hâlâ serbest.

2日前に脱走した囚人はまだつかまっていない。

- Onu serbest bırakın.
- Onu salıverin.
- Onu salın.

彼を釈放して。

O köpek serbest bırakılmak için çok tehlikeli.

あの犬を放し飼いにしておくのは危険だ。

Er ya da geç rehineler serbest bırakılacak.

遅かれ早かれ捕虜達は釈放されるだろう。

Er ya da geç, rehineler serbest bırakılacak.

遅かれ早かれ、人質達は解放されるだろう。

Lincoln, ülkedeki bütün kölelerin serbest bırakılması emrini verdi.

リンカーンは、全国の奴隷を解放せよと命令した。

Onun hapishanedeki beş yıldan sonra serbest bırakıldığını duydum.

彼は五年間の刑務所暮らしの後、釈放されたそうだ。

Zirve uluslar serbest ticareti gündemin en başına koydular.

サミット参加国は、自由貿易問題を協議事項のトップにおいています。

Atlayış tulumu ve serbest atlama, inanılmaz heyecan verici şeyler

ウイングスーツと スカイダイビングは楽しいよ

- Suçlu halen kaçak.
- Suçlu hâlâ serbest.
- Suçlu hâlâ dışarıda.

その犯人はまだつかまっていない。

Beş mahkûm yeniden tutuklandı, ancak diğer üçü hâlâ serbest.

5人の囚人は捕まったが、残り3人は今も逃走中だ。

Onun hapiste beş yıl yattıktan sonra serbest bırakıldığını duyuyorum.

彼は5年の刑務所暮らしの後、釈放されたそうだ。

Bay Johnson serbest meslek sahibidir ve mobilya tamiriyle uğraşır.

ジョンソン氏は自営業で、家具の修理をやっている。

Ben her gün koşuya çıkıp düşüncelerimi serbest bıraktığımda oluyor.

私は毎日ランニングをしながら ぼんやり考え事をしていますよ

Ama deneyimlerime göre biliyorum ki serbest inişte çok dikkatli olmalıyım.

下りるのは 気をつけないといけない

Halatla dümdüz bir şekilde mi inelim, halat olmadan serbest şekilde mi aşağı inelim?

ロープで真下に下りる? もしくはロープなしで がけを下りてく?