Translation of "Sahibi" in Japanese

0.005 sec.

Examples of using "Sahibi" in a sentence and their japanese translations:

Ev sahibi oldukça varlıklıydı.

その地主は以前かなり裕福な暮らしをしていた。

Ev sahibi takım kazandı.

地元のチームは勝った。

Ev sahibi evde mi?

ご主人はご在宅ですか。

Bu villanın sahibi kimdir?

この別荘の持ち主は誰ですか。

Bu toprakların sahibi kimdir?

- この土地は誰が所有しているのですか。
- ここの土地は誰の所有ですか?

Bu evin sahibi kimdir?

- この家は誰のものですか。
- この家はだれの所有ですか。

Bu binanın sahibi benim.

- 私がこのビルのオーナーです。
- 私はこの建物の所有者です。

Konu çocuk sahibi olmaya geldiğinde

子供を持つことに関しては

Dükkan sahibi çalışanların başında çalıştı.

店主は従業員の先頭に立ってはたらいた。

O, o arabanın sahibi mi?

彼があの車の持ち主ですか。

Arazinin sahibi olduğunu iddia etti.

彼女はその土地の所有者だと主張した。

Bu evin sahibi Sayın Yamada'dır.

この家の所有者は山田さんだ。

Bu evin sahibi siz misiniz?

あなたはこの家の主人ですか。

Tom restoran sahibi olmak istedi.

- トムは自分のレストランが欲しかった。
- トムは自分のレストランを持ちたかった。

Bazen insanlar patent sahibi bilim insanı

父と私が激しくぶつかり合うのではと 聞かれることがあります

Başvuru sahibi müfettişi olumlu olarak etkilemişti.

その志望者は試験官に好ましい印象を与えた。

O hiçbir şekilde karakter sahibi değil.

彼は決して人格者ではない。

Ev sahibi kirayı yükseltmek istediğini söylüyor.

大家さんは家賃をあげたいそうだ。

O, işi tamamlamada pay sahibi oldu.

彼はその仕事を完成するのに貢献した。

Evlendiğinde kaç çocuk sahibi olmak istersiniz?

結婚したら、何人子供がほしい?

Yapıcı, toplumsal bilinç sahibi ve uyuşturucu karşıtıydı.

ポジティブで社会意識が高い 反麻薬の音楽だったのに

Başvuru sahibi öbür gün seni görmeye gelecek.

あさって応募者があなたに会いに来ることになっています。

O bilgi sahibi olur olmaz bizi bulacak.

彼は情報が入りしだい、私たちに連絡してくるでしょうから。

Olimpiyatların ev sahibi ülkesi 1992'de İspanya'dır.

スペインは1992年のオリンピックの主催国です。

Bu barın sahibi asla veresiye içki satmaz.

このバーの持ち主は酒を決して掛け売りしない。

Kuzenim gelecek ay bir çocuk sahibi oluyor.

いとこは来月出産の予定です。

Aslında, yoksul, hak sahibi olmayan, soylu olmayan demek

つまり基本的に 貧しく 権利を奪われた非貴族階級は

Toplumsal bilinç sahibi, neredeyse her zaman uyuşturucu karşıtıydı

社会意識が高く ほとんどの場合で麻薬反対でした

Ev sahibi, misafirleri için hindi etini parçalara ayırdı.

主人はお客に七面鳥の肉を切り分けた。

Burada bu saatin sahibi olan biri var mı?

誰かこの時計の持ち主はいませんか。

Aslına bakarsanız bu restoranın sahibi benim bir arkadaşım.

実際のところ、このレストランの持主は僕の友人だ。

O binanın sahibi bu binanın beşinci katında oturuyor.

あのビルの持ち主はこのビルの5階に住んでいる。

Tom kirayı ödemediği için ev sahibi tarafından çıkarıldı.

トムは家賃滞納により家主から立ち退きを求められた。

Size dışarıda hâlâ empati sahibi insanlar olduğunu göstermek için

そして 共感の持ち主がまだ 存在するということを紹介しましょう

Küçük köpeğin sahibi onu boynundan tuttu ve onu azarladı.

小さな犬の飼い主は首を捕まえてしかりつけました。

Doğruyu söylemek gerekirse bu restoranın sahibi benim bir arkadaşım.

実際のところ、このレストランの持主は僕の友人だ。

Beş kişiden birinin bir araba sahibi olması uzun sürmeyecektir.

5人に1人が車を持つような日も遠くあるまい。

Bir arkadaş sahibi olmanın tek yolu bir arkadaşının olmasıdır.

友を得んとすれば友となれ。

- Onun çok kitabı yok.
- O çok kitap sahibi değil.

彼女は少し本を持っています。

- Otuzlu yaşlara kadar bir bebek sahibi olma niyetinin olmadığını söylüyor.
- O, otuzlu yaşlara kadar bir bebek sahibi olma niyetinin olmadığını söylüyor.

彼女は、30代になるまで子供は生まないつもりだと言っている。

Onun karısı bir bebek sahibi olacaklarını duyurduğunda o gafil yakalandı.

彼は奥さんが妊娠したといわれてびっくりした。

40'lı yaslarda çocuk sahibi olmanın anormal bir tarafı yok.

アラフォー出産は何も珍しいことはありません。

Kitabı masaya geri koysan iyi olur, zira sahibi oraya geri dönecek.

その本を机の上に戻しておいた方がいいですよ。というのは所有者がそこへ戻ってくるでしょうから。

Günlük bir organizasyonun ev sahibi ise her şeyin yerli yerinde olmasına odaklanır

一方 日々の集まりの主催者は 細かな段取りに集中します

Bu iki ya da üç yıl içinde, büyük miktarda servet sahibi oldu.

彼はこの2、3年でばく大な財産を手に入れた。

Engin bilgi sahibi bir adam o; diğer bir ifadeyle ayaklı sözlük gibi.

- 彼は非常に知識のある人、すなわち生き字引である。
- 彼はすごい知識を持った人です。すなわち、生き字引です。

- Bu dağ hakkında bilgi sahibi olmak istiyorum.
- Bu dağ hakkında bilgi edinmek istiyorum.

この山について知りたいです。

Arizona egzotik evcil hayvan mağazası sahibi Traci Roach, ki bu onun sahne adı değil, gerçek adı,

アリゾナで珍しい動物を扱う トレイシー・ローチは―

- Neden ABD hükümeti insanların silah sahibi olmalarına izin veriyor?
- Neden ABD hükümeti insanların silah almalarına izin verdi?

- なぜアメリカ政府は国民が銃を持つことを許しているのですか。
- どうして合衆国政府は人々が銃を持つことを許しているのだろう?

- Kız kardeşimin haziran ayında bir bebeği olacak.
- Kız kardeşim haziranda bir bebek doğuracak.
- Kız kardeşim haziranda bir çocuk sahibi olacak.

姉は六月に出産の予定です。

- Bir kere kötü bir alışkanlık sahibi olunca ondan kurtulmak kolay olmaz.
- Kötü bir alışkanlık edindin mi kolay kolay ondan kurtulamazsın.

いったん悪い癖がつくと、容易に直すことは出来ない。

- Kötü alışkanlığa bir bulaşırsan, ondan kolayca kurtulamazsın.
- Bir kere kötü bir alışkanlık sahibi olunca ondan kurtulmak kolay olmaz.
- Kötü bir alışkanlık edindin mi kolay kolay ondan kurtulamazsın.

いったん悪い癖がつくと、容易に直すことは出来ない。