Translation of "Diye" in Japanese

0.009 sec.

Examples of using "Diye" in a sentence and their japanese translations:

Yapabilir diye düşündüm.

私たちにもできるはずだからです

"Yangın" diye bağırdı.

「火事だ」と彼は叫んだ。

Yardım diye haykırdı.

彼は助けを求めて大声で叫んだ。

"Unuttum." diye yanıtladı.

女性は「忘れた」と答えた。

"Dışarı!" diye haykırdı.

彼は「出て行け!」と叫んだ。

Burası benim, diye bağırıyor.

‎縄張りを誇示する

"Gunit mi?" diye sordum.

「ガニット?

Kaçamasın diye onu bağladık.

逃げられないように彼をきつくしばった。

Üşütmeyeyim diye kaban giydim.

風邪引かないようにコートを着た。

"Geri dön!" diye bağırdı.

「戻ってこい」と彼は叫んだ。

Ona Mike diye sesleniriz.

私達は彼をマイクと呼んでいる。

"Kapa çeneni." diye fısıldadı.

「黙って」と彼はささやいた。

Ben bilmiyordum diye cevapladım.

私は知りませんと答えた。

Köpeğimizi "White " diye çağırıyoruz.

私たちは私たちの犬をホワイトと名づけました。

Tom "Yangın" diye bağırdı.

「火事だ!」とトムは叫んだ。

O tutuklanmasın diye kaçtı.

つかまるといけないと思って逃げた。

Unutmayayım diye adını yazdım.

忘れないように彼女の名前を書き留めました。

Tom, ne diye düşünüyorsun?

トムはどう思う?

- Çocuk "Ben Japonum" diye cevapladı.
- Çocuk "Ben Japonum" diye yanıtladı.

- 「私は日本人です」とその少年は答えた。
- 「ぼく日本人」少年は答えた。

Herhalde uçağı kaçırdılar diye düşündük.

飛行機に乗り損ねたのかしらと思い

Bir şey yapmadınız diye sorarlar.

なぜ 何もしなかったのかと たずねるかもしれません

Doğru cevap mı diye sorarsak...

合理的な判断が正しいのか 自問自答すれば

"Bu doğru olamaz." diye düşündüm.

「そんなはずがない」と私は思いました

"Nasıl yemek buluyor?" diye endişeleniyorum.

‎獲物を捕るのは難しそうだ

"Bunu kesinlikle yakalayacak." diye düşünüyordum.

‎絶対に仕留めると思った

Değişiklik olsun diye yürüyüş yapalım.

気分転換に散歩しよう。

Değişiklik olsun diye kafanı kullan.

たまには頭を使えよ。

Değişlik olsun diye dışarıda yiyelim.

たまには外で食事をしよう。

Ardından “Gerçeği söylüyorum...” diye ekledi.

そして言われた。「まことに、まことに、あなた方に告げます」

Hiroshi "Bak, Mike!" diye bağırıyor.

「ほら、マイク!」と博が声を上げます。

Unutmayayım diye onun adresini yazdım.

忘れてはいけないので彼女の宛名を書き留めた。

Kedi yavrusuna "jaguar"diye seslendi.

彼女は子猫をジャガーと名付けた。

Beni anlayabilsinler diye yavaş konuştum.

彼らが私の言うことを理解できるようにゆっくり話した。

O, yalnız hissetmesin diye kaldım.

彼がさびしがらないように、私は滞在を続けた。

Dostlar alışverişte görsün diye gittim.

体面を保つために行った。

Beni duymasınlar diye sessizce yürüdüm.

彼らに聞かれないようにするために、私は静かに歩いた。

Aslında, bu cuk diye oturuyor.

- 本当のところ、つじつまは合っている。
- 実際のところ、完全に筋が通っている。

Bebeği uyandırmayalım diye sessizce konuştuk.

私たちは、赤ちゃんが目覚めないように低い声で話しました。

Burada Tom diye biri yok.

トムなんて人はここにいませんよ。

"Bak, yangın!" diye Dan haykırdı.

「見ろ、火事だ」とダンが叫んだ。

John " Bu doğru"diye konuştu.

そうだね。とジョンが言いました。

O "Nasıl hissediyorsun?" diye sordu.

- 「気分はどうですか。」と彼は尋ねた。
- 「気分はどうですか」と彼は尋ねた。

Tom aniden "Eureka!" diye bağırdı.

「分かったぞ!」トムが出し抜けに叫んだ。

Tom "Yangın var!" diye bağırdı.

「火事だ!」とトムは叫んだ。

Gündoğumunu izleyebilelim diye erken kalktık.

私達は日の出を見るために早く起きた。

Sınavı geçebileyim diye çok çalışıyorum.

私は試験に合格できるように一生懸命勉強している。

Treni kaçırmayayım diye istasyona koştum.

私はその列車に乗り遅れないように駅へ急いだ。

Jordan "Evet, dinliyordum." diye yanıtladı.

「はい、聞いていました」とジョーダンさんは答えた。

O unutmasın diye numarayı yazdı.

彼はその数を忘れないように書き留めた。

Başarısız olmayasın diye çok çalışmalısın.

落第しないように一生懸命勉強しなさい。

"Benim aradığım budur! " diye haykırdı.

「これが探していたものだ」と彼は叫んだ。

"Bu nedir?" diye sordu Tony.

- 「これは何だろう」とトニーは尋ねました。
- 「これは何ですか?」とトニーは尋ねました。

İngilizler asansörlere "lift" diye seslenir.

- イギリス人はエレベーターのことを「リフト」という。
- イギリス人はエレベーターのことを「リフト」と呼んでいます。

Alex "renk!" diye cevap verecektir.

アレックスは「色」と答えるのである。

"Çok kibarsın" diye Willie yanıtladı.

- 「おっさん、やさしいなー。」ウィリーは言った。
- 「おっさん、やさしいなー」ウィリーは言った。

O, tren kaçırabilir diye endişeliydi.

彼女は列車に乗り遅れないかと心配した。

Bu onun amacıydı diye düşünüyorum.

それがあの人の目的だと思います。

Hata yaptı diye ona gülme.

間違えたからといって、彼の事を笑うな。

Bu neden böyle oluyor, diye düşündüm.

なんで こんなことが起きるんだろう? って 思いました

Örgün öğretim diye bir şey var.

学問というものがあります

"Kadınlar erkeklerde ne arar?" diye sordum.

「女性は男性に何を求めているの?」

Ona ''Yapışkan Vicky'' diye isim taktık.

「ベトベト ビッキー」と呼びました

Ve sonra çat diye birden kayboldu.

‎そして突如 泳ぎ去った

"Bu ciddi bir sorun." diye düşündüm.

‎このままではマズい

"Yılan yıldızları yemeğimi çalıyor." diye düşündü

‎カニを横取りされると ‎悟ったんだろう

Sürücü ehliyetini iptal ettirmişsin diye duydum.

運転免許証を取り上げられてしまったそうだね。

Belki yağmur yağar diye şemsiyemi aldım.

雨が降るといけないと思って傘を持っていった。

Yağmur yağacaktı diye bir şemsiye aldım.

雨が降るといけないから傘を持って行った。

O, "senin sorunun nedir?" diye sordu.

- どうかしたのと彼女は詰問した。
- どうかしたのかと彼女は訪問した。

"Diye tenis oynar mı?" "Evet oynar."

「彼女はテニスをしますか」「はい、します」

O "Zamanında derse gidebilirim." diye düşündü.

「時間通りに、教室にうまく行き着くことができる」と彼は思った。

"Saat kaç?" diye o merak etti.

「何時だろうか」と彼は思った。

"Bir dakika içinde döneceğim,"diye ekledi.

「すぐ帰ってくるから」と彼は付け足した。

Alışveriş çantasını pat diye masaya koydum.

買い物袋をどすんとテーブルの上に置いた。

Randevuya zamanında yetişeyim diye taksiye bindim.

約束の時間に間に合うようにタクシーにのった。

Partide Bay Kimura diye biriyle tanıştım.

木村さんという人にパーティーで会ったよ。

Sizi Bay Kimura diye birisi arıyor.

木村さんという人からあなたにお電話です。

Annesi onu affetsin diye dua etti.

- 彼女は母親が許してくれる事を願った。
- 彼女は母親が許してくれることを祈った。

O, çocuklar izleyebilsin diye yavaşça yürüdü.

彼はその子供がついてこられるようにゆっくり歩いた。

Ben ona kızacak diye gerçeği söylemedim.

- 彼が怒るといけないから本当の事は言わなかった。
- 彼が怒らないように本当の事を言いませんでした。

Ben "Evet, onu istiyorum" diye yanıtladım.

はい、ほしいです。私は答えました。

O "Beni seviyor musun?" diye sordu.

「愛してる?」と言いました。

O, başarısız olmasın diye çok çalıştı.

彼は失敗するといけないので、懸命に勉強した。

Unutmayayım diye onun telefon numarasını yazdım.

忘れないように、私は彼の電話番号を書き留めた。

Geç kalmayalım diye bir taksiye bindik.

私たちは遅れないようにタクシーに乗った。

"Kaç anahtarın var?" diye sordu Pepperberg.

「鍵はいくつある?」とペパーバーグが聞く。

Soğuk almayayım diye bir ceket giydim.

風邪引かないようにコートを着た。

Tom yatağının üstüne küt diye oturdu.

トムはベッドにごろりと寝転がった。

Treni kaçırmayayım diye evden erken çıktım.

列車に乗り遅れるといけないと思い、朝早く家を出た。

Isırmasın diye köpeği zincirlesen iyi olur.

犬が噛み付かないように鎖で繋いだ方がよい。

Pepperberg "Kaç tane anahtar?" diye sordu.

「鍵はいくつある?」とペパーバーグが聞く。

Beni aramak istersin diye telefonumu bırakacağım.

私に電話をかけたいときのために電話番号を書いておきましょう。

O "Kendini nasıl hissediyorsun?" diye sordu.

- 「気分はどうですか。」と彼は尋ねた。
- 「気分はどうですか」と彼は尋ねた。

Bana burada yardım et diye aradım.

手伝ってもらいたくて、君をここに呼んだんだ。

Filipinli "Sen Avustralya'lı mısın?" diye sordu.

「オーストラリアからですか」とフィリピン人はたずねました。

Yaşlı adam "Kedi mi?" diye sordu.

「猫ですか?」老紳士は尋ねた。

O, onu unutmasın diye not etti.

忘れないように彼はそれを書き留めた。

Bebek uyanmasın diye parmak ucumda yürüdüm.

私は赤ちゃんが目を覚まさないようにつま先で歩いた。

Bay Brown diye birinden telefon var.

ブラウンさんから電話のようです。