Translation of "ölüm" in Japanese

0.214 sec.

Examples of using "ölüm" in a sentence and their japanese translations:

- Ölüm cezasını iptal etmeliyiz.
- Ölüm cezasını kaldırmalıyız

死刑は廃止すべきである。

Ve ölüm ile

自身の組織を作るのに利用し

Ölüm cezasını kaldırmalıyız.

処刑を廃止するべきだ。

Ölüm cezasını kaldıracağım.

- 私は死刑を廃止します。
- 私は死刑制度を撤廃するつもりです。

Ölüm cezası kaldırılmalıdır.

死刑制度は廃止されるべきだ。

Ölüm tehlikesini atlattım.

九死に一生を得ました。

Ölüm tehditleri hiç kesilmiyordu.

殺しの脅迫は後を絶たず

Yaşam ve ölüm gibi.

それに 生と死

Onun ölüm haberini aldık.

我々は彼が死んだという知らせを受けた。

Ölüm cezasını yürürlükten kaldırmalıyız.

我々は死刑を廃止すべきである。

O, kesin ölüm demektir!

それでは確実に死ぬことになる。

Ailesinde bir ölüm oldu.

彼の家に不幸があった。

Onun ölüm haberine şaşırdım.

彼が死んだと言うニュースを聞いて驚いた。

Ölüm genellikle uykuyla karşılaştırılır.

死はよく眠りにたとえられる。

O, ölüm cezasına çarptırıldı.

彼は死刑判決を受けた。

Ölüm acı verir mi?

死ぬというのは痛いのかしら。

Onun ölüm haberi yayıldı.

彼が死んだという知らせが広まった。

Yaşam zor, ölüm ucuzdur.

生は難しく、死は安い。

Cinayet, kargaşa, hapis, ölüm, yıkım

つまり殺人、混乱、刑務所、死、破壊 などへの反響です

İnsanlar onun ölüm haberine ağlıyorlardı.

人々は彼の死を聞いてないていました。

Sözlerin beni ölüm korkusuna itiyor.

君のことばをきいていると死ぬのが恐ろしくなる。

Ölüm ve itaat alternatifimiz var.

我々には死か降伏かのどちらかしかない。

Bence ölüm utanca tercih edilir.

- 私は恥より死のほうがましだと思っている。
- ぼくは恥より死の方がましだと思っている。

Birçok ülke ölüm cezasını kaldırdı.

- 多くの国々が処刑を廃止した。
- 多くの国は死刑を廃止した。

Onun ani ölüm haberine şaşırdım.

私は彼の突然の死の知らせを聞いて驚いた。

Sanık ölüm cezasına mahkûm edildi.

被告人は死刑を宣告された。

Yaşam ve ölüm arasında kaldı.

彼は生死の境をさ迷った。

Onun ölüm haberine hepimiz şaşırdık.

私たちはみな彼の死の知らせに驚いた。

Ölüm nedeni bir kalp kriziydi.

死因は心臓発作だった。

O, bir ölüm kalım meselesidir.

今は生きるか死ぬかのせとぎわです。

Tom'un ölüm nedeni hâlâ belirsiz.

トムの死因は未だに謎に包まれている。

O, ölüm cezasının kaldırılmasını savundu.

彼は死刑の廃止を主張した。

ölüm riski ile ilişkili olduğunu biliyoruz.

死亡率に関係していると 知られているからです

ölüm riskiniz o kadar yüksek olur.

死亡率は上がります

Düşündüm ki ölüm en iyisi olur.

結果として良かっただろうと

Biz onun ölüm haberine şok olduk.

我々は彼の死亡のニュースにショックを受けた。

Onun suçu ölüm cezasını hak ediyor.

彼の罪は死刑に値する。

Savaş kente ölüm ve yıkım getirdi.

戦争はその街に死と破壊をもたらした。

Bazı fotoğraflar ölüm tehlikesi altında çekildi.

その写真の中には命がけで撮ったものもある。

Doğum ve ölüm oranları neredeyse eşitti.

出生率と死亡率は、ほぼ等しかった。

Oğlunun ölüm haberi büyük bir şoktu.

- 彼の息子が死んだという知らせはとてもショックだった。
- 彼の息子が死んだという知らせはとてもショッキングだった。

Onun ölüm haberi beni şok etti.

- 彼が死んだと言うニュースは私にはショックだった。
- 死んだとゆうニュースは私にはショックだった。

Ölüm, hangi biçimde olursa olsun, iğrençtir.

死が、どんな形であれ、おぞましいものです。

"Ama ölüm tehdidi ikimizin de gölgesinde gizli."

お互い死の恐怖に晒されている」 と書いてきました

Ölüm döşeğindeki birinin de size söyleyebileceği gibi

死の床についた人なら 皆口にするでしょう

Babamın ani ölüm haberini duyunca çılgına dönmüştüm.

父の急死の知らせを聞いて、私は気が転倒してしまった。

- O, ölüm cezasına çarptırıldı.
- Ölüme mahkum edildi.

- 彼は刑に処せられた。
- 彼は死刑判決を受けた。

Sadako zayıflarken, ölüm hakkında daha çok düşündü.

体が弱くなって行くにつれて、禎子はますます死について考えるようになった。

- Ölüm herkesi eşitler.
- En büyük eşitleyici ölümdür.

死は偉大な平等主義者である。

Tom suçlu bulundu ve ölüm cezasına çarptırıldı.

トムさんは断罪されて、死刑判決を受けました。

Tom şeref ve ölüm arasında seçim yapmalı.

トムさんは、名誉か死のどちらかを選ばなければなりません。

Onur ve ölüm arasında bir seçim yapmalısın.

君は名誉か死のどちらかを選ばなければならない。

140 kiloluk bir ölüm makinesi. Beni fark etmedi.

約(やく)140キロの殺人(さつじん)マシンだよ バレてない

Biz onun ani ölüm haberine büyük ölçüde şaşırdık.

我々は彼の急死の報に大いに驚いた。

Bana ya özgürlük verin ya da ölüm verin!

われに自由を与えよ。しからずんば死を与えよ。

Fotoğraflardan bazıları ölüm ve yaralanma riski altında çekildi.

その写真の何枚かは命懸けで撮影された。

Babamın ölüm haberinini aldığımda sadece üç gündür Tokyo'daydım.

- 東京に来て3日間しかたたないのに父が死んだという便りをもらった。
- 東京に来てまだたったの三日間しかたっていないときに、父が亡くなったという知らせを受け取った。
- 東京に出てわずか3日、父が死んだという知らせを受けた。

Oğlunun ölüm haberini duyduğu an o, gözyaşlarına boğuldu.

息子の死んだ知らせを聞いたとたん、彼女はわっと泣き出した。

Ancak gripte ölüm oranı daha da düşük: %0.1.

インフルの死亡率はもっと低い、0.1%です。

Bu küçük ölüm tuzağından daha korkunç yılan az bulunur.

この小さなヘビが 最も怖いと言います

Ne kadar çok uyursanız, ölüm riskiniz o kadar düşük

睡眠時間が長ければ長いほど

Ve ölüm anını tam yumurtaların çatlayacağı zamana göre ayarlıyordu.

‎卵が‎孵化(ふか)‎するのを見届けると ‎命を閉じる

Onlar çocuklarla ilgili düşük ölüm oranını tıbbın ilerlemesine bağladı.

彼らは幼児の死亡率の低さは医学の進歩のゆえと考えた。

ölüm tehditleri çok fazla ve taciz sürekli bir hâle geldi.

殺しの脅迫は後を絶たず 嫌がらせも続いていました

Halatın aniden kopması. O zaman bu bir ölüm düşüşü olur!

ロープが切れることさ そうすると命はない

Ney'in beş Mareşali, ölüm cezasına oy veren büyük çoğunluk arasındaydı.

ネイの仲間のマーシャルのうちの5人は、死刑に投票した大多数の中にいました。

Bu savaş, bir yaşam ya da ölüm mücadelesi gibi görünüyordu.

その戦いは生死を賭けた戦いのようであった。

O hangisini seçecek merak ediyorum, Dövüş sanatları ya da ölüm?

彼は二者択一を選ぶことでしょう。武術か死か。

Başka bir şey düşündüğü zaman bile, ölüm fikri onun aklına geldi.

たとえ何か他のことを考えようとしても、死についてのいろいろな考えが頭に浮かぶのだった。

Ben her zaman kalp krizi geçirmenin bir ölüm alameti olduğunu düşündüm.

私はいつも思っていた、心筋梗塞を患うことは死期を知らせる前兆だと。

Kayanın halatı bir anda koparması. O zaman bu bir ölüm düşüşü olur!

ロープが切れることさ そうすると命はない

Bu kadar çabuk düşünebilmesi ve böyle ölüm kalım kararlarını alabilmesi gerçekten olağanüstü.

‎彼女は生死に関わる判断を ‎瞬時に下すことができる ‎本当にすごい生き物だ

Komedyenler şakalarını şiddetli ölüm ya da ciddi kazalar gibi trajik durumlara dayandırırlar.

コメディアンは無惨な死や大事故といった悲劇的状況を冗談のネタにしている。

Onun ölüm haberiyle ağladı. "Fransa için ve benim için ne büyük bir kayıp".

彼の死の知らせに泣きました。 「フランスにとって、そして私にとって、なんという損失でしょう」。

Babasının ölüm şoku kolay kolay geçmedi ve onun canı hiç dışarı gitmek istemedi.

父の死のショックが後を引いていて、彼女は外出する気力がなかった。

Ölüm için can atan kimse sefildir, ama daha sefil olanı ondan korkan kimsedir.

死に憧れる者は惨めであるが、死を恐れる者はさらに惨めである。

Sonra bir baktım ki köpek balığı kollarından birini ısırmış, korkunç bir ölüm dönüşü yapıyor.

‎次の瞬間—— ‎彼女の腕をくわえ ‎食いちぎろうと回し始めた

- Tom geçen yaz yakın bir ölüm deneyimi yaşadı.
- Tom geçen yaz ölüme yakın bir deneyim yaşadı.

- トムは昨年の夏、九死に一生を得る経験をした。
- トムはこの間の夏、死にかけた。