Translation of "Kendisine" in Italian

0.004 sec.

Examples of using "Kendisine" in a sentence and their italian translations:

Sırrı kendisine sakladı.

Ha tenuto per sé il segreto.

Bir bebek kendisine bakamaz.

Un bebè è incapace di prendersi cura di sé stesso.

Hiç kimse kendisine gülünmesinden hoşlanmaz.

A nessuno piace essere deriso.

Tom kendisine hakaret edildiğini biliyordu.

Tom sapeva che stava venendo insultato.

Tom'a kendisine yardım etmeyeceğimi söyledim.

- Ho detto a Tom che non lo avrei aiutato.
- Dissi a Tom che non lo avrei aiutato.

Tom kendisine karşı çok serttir.

Tom è molto duro con se stesso.

Onun kendisine büyük güveni var.

Ha molta fiducia in se stesso.

Tom Mary'nin kendisine baktığını fark etti.

- Tom ha realizzato che Mary lo stava fissando.
- Tom realizzò che Mary lo stava fissando.

Tom kendisine yardım edecek birini bulamadı.

Tom non ha trovato uno che gli desse aiuto.

Onun kendisine bir şarkı söylemesini istedi.

Lei voleva che lui le cantasse una canzone.

Mary kendisine bir bardak su doldurdu.

- Mary si è versata un bicchiere d'acqua.
- Mary si versò un bicchiere d'acqua.

Kendisine yardım edecek birilerine ihtiyacı var.

Ha bisogno di qualcuno che lo aiuti.

O, kendisine en büyük elmayı aldı.

- Ha preso la mela più grande per sé.
- Prese la mela più grande per sé.
- Ha preso la mela più grande per se stesso.
- Prese la mela più grande per se stesso.

- Tom iftiraya uğradığını söylüyor.
- Tom kendisine çamur atıldığını söylüyor.
- Tom kendisine komplo kurulduğunu söylüyor.

Tom dice di essere stato incastrato.

Her ülkenin kendisine ait bir bayrağı var.

Ogni paese ha la sua bandiera nazionale.

Tom'un kendisine yardım edecek birine ihtiyacı vardı.

Tom aveva bisogno di qualcuno che lo aiutasse.

Meryem Tom'un kendisine ağız spreyi almasından gücendi.

Mary si è offesa quando Tom le ha comprato un rinferscante per l'alito.

Tom kendisine yalan söylenip söylenmediğini merak etti.

- Tom si chiese se gli avessero mentito.
- Tom si è chiesto se gli avessero mentito.

Tom Mary'nin kendisine bir şey verdiğini söyledi.

- Tom ha detto che Mary gli ha dato qualcosa.
- Tom disse che Mary gli diede qualcosa.

Kendisine yardım ettiği için Tom Mary'ye teşekkür etti.

- Tom ha ringraziato Mary per averlo aiutato.
- Tom ringraziò Mary per averlo aiutato.

Tom, anne babasından kendisine bir midilli atı satın almalarını istiyor.

Tom vuole che i suoi genitori gli comprino un pony.

- Tom yalanlanmayı sevmiyor.
- Tom kendisine karşı gelinmesinden hoşlanmaz.
- Tom kendisiyle zıtlaşılmasından hoşlanmaz.

A Tom non piace essere contraddetto.

Çalışan her kimsenin kendisine ve ailesine insanlık haysiyetine uygun bir yaşayış sağlayan ve gerekirse her türlü sosyal koruma vasıtalarıyla da tamamlanan adil ve elverişli bir ücrete hakkı vardır.

Ogni individuo che lavora ha diritto ad una remunerazione equa e soddisfacente che assicuri a lui stesso e alla sua famiglia una esistenza conforme alla dignità umana ed integrata, se necessario, da altri mezzi di protezione sociale.