Translation of "Olay" in French

0.009 sec.

Examples of using "Olay" in a sentence and their french translations:

Olay mı?

- A-t-il lieu ?
- Se produit-il ?
- Est-ce confirmé ?

Bu olay, örneğin

Et cela pourrait expliquer, par exemple,

Insanlığın öğrenemediği olay

l'événement que l'humanité ne peut pas apprendre

Belkide bu olay

Peut-être cet événement

Olay çok dokunaklıydı.

L'incident a été si bouleversant.

Olay pazartesi günü.

L'évènement se déroule lundi.

- Olay, hafızamızda hâlâ tazedir.
- Olay anımızda hâlâ taze.

Cet événement est encore frais dans notre mémoire.

Ama olay şu ki

Mais seulement voilà :

Bu Kuran'da anlatılan olay

Ceci est l'événement décrit dans le Coran

Olay çok daha fazlası

L'événement est bien plus

Yahu muazzam bir olay

l'enfer est un événement formidable

Muazzam bir olay gerçekten

un événement formidable vraiment

Bu başka bir olay.

- C'est un autre problème.
- C'est une autre affaire.

Olay onu ünlü yaptı.

- L'incident l'a rendu célèbre.
- Cet événement l'a rendu célèbre.

Bu mutlu bir olay.

C'est un heureux événement.

Tom olay olduğunda yanımdaydı.

Tom était à mes côtés quand c'est arrivé.

Bu bir günlük olay.

Cela se produit tous les jours.

Bu önemli bir olay.

C'est un évènement important.

Bu ümitsiz bir olay.

C'est un cas sans espoir.

Herkesin önünde olay çıkartma.

Ne fais pas une scène devant tout le monde.

Yaralı, olay yerinden uzaklaştırıldı.

Les blessés furent évacués du lieu de l'accident.

Bence olay bu değil.

Je ne pense pas que ce soit le cas.

Olay akşam onda başlar.

L'évènement commence à dix heures du soir.

Olay gece yarısı gerçekleşti.

L'incident s'est produit à minuit.

Bu olay başıma gelmeden önce,

c'est qu'avant que cet événement ne m'arrive,

İlk olay, Soğuk Savaş'ın sonuydu.

Le premier événement a été la fin de la guerre froide.

Hepsi bu, olay çözülmüş demektir.

l'affaire est close.

Işte bunun gibi bir olay

voici un événement comme celui-ci

Bu kadar olay yetmezmiş gibi

Comme si cela ne suffisait pas

Insanlık tarihini yeniden yazdıran olay

événement qui réécrit l'histoire humaine

18.000 defa gerçekleşti bu olay

Cet événement a eu lieu 18 000 fois

Karıncalarda göç olağan bir olay

fourmis dans un cas d'immigration ordinaire

Bu harita başka bir olay.

Cette carte est un autre événement.

Olay hakkında yalan söylemekle suçlandı.

On lui a reproché d'avoir menti à propos de cette histoire.

Bir kalabalık olay yerinde toplandı.

Une foule se rassembla sur le lieu.

Olay yerini detaylı olarak tanımladı.

Elle décrivit la scène en détail.

O olay onu ünlü yaptı.

L'incident l'a rendu célèbre.

Unutulmaz bir olay cereyan etti.

Un évènement inoubliable s'est produit.

Polis birazdan olay yerine gelecek.

La police va bientôt arriver sur la scène du crime.

Bütün bu olay iğrenç kokuyor.

Toute cette affaire pue au plus haut point.

Tek bir olay hayatınızı değiştirebilir.

Un seul incident peut changer votre vie.

Olay sonrası basmakalıp sözler söylemekten memnundular,

Ils se contentaient d'affirmer des platitudes après coup :

Beklenmedik bir olay dizisi yaşanması gerekti.

avait besoin d'une série d'événements improbables.

Denecek kadar basit bir olay değildir

ce n'est pas une chose simple à dire

Ve dünya tarihini değiştiren bir olay

et un événement qui a changé l'histoire du monde

İnsanları şüphelendiren bir sürü olay var

Il y a beaucoup d'événements qui font soupçonner les gens

O yıllarda görülmemiş bir olay var

Il y a un incident sans précédent au cours de ces années

Olay, Davout'un tümgeneralliğe terfi etmesini hızlandırdı ...

L'incident accéléra la promotion de Davout au rang de général de brigade ...

- Durum böyle değil.
- Olay bu değil.

Ce n'est pas le cas.

Polis olay yerini kordon altına aldı.

La police délimita la scène de crime.

Polisler olay yerinin birkaç fotoğrafını çekti.

La police a pris quelques clichés du théâtre de l'accident.

Bana olay hakkında ne bildiğini söyle.

- Dites-moi ce que vous savez de l'incident.
- Dis-moi ce que tu sais de l'incident.

Bu olay hakkında konuşmak istiyor musun?

- Vous voulez parler de cet événement ?
- Tu veux parler de cet événement ?

Olay şu ki ben uyumayı çok seviyorum.

En fait, j'adore dormir, voyez-vous.

Olay şu ki, bu kavrayışa varabilmek için

Le fait est que pour en arriver à cette compréhension,

Başka bir olay daha anlatacağım çocukluğumuzla ilgili

Je vais vous raconter un autre événement sur notre enfance

Bir tek açıklamada mı kalmıştı bu olay

Cet incident était-il dans une seule déclaration?

Zaten bu olay çöküşün en net göstergesidir

Cet événement est de toute façon l'indicateur le plus clair de l'effondrement

Derken bizim karşımıza şöyle bir olay çıkıyor

quand nous disons que nous rencontrons un événement comme celui-ci

Onun konuşması sırasında garip bir olay oldu.

Il y eut un étrange incident pendant son discours.

Dan olay yerine varan ilk polis memuruydu.

Dan fut le premier policier à arriver sur les lieux du crime.

- İşte mesele bu.
- Olay da bu zaten.

C'est exactement ce dont il s'agit.

Olay şimdi enteresan bir hâl almaya başladı.

C'est maintenant que ça devient intéressant.

Olay şu, daha çok davranış iteklendikçe uyumsuzluklar azalıyor.

L'idée, c'est que plus les nudges augmentent, plus la dissonance diminue.

Aynı benzer bir olay var aslında zaman yolculuğuyla

Il y a le même événement similaire, en fait avec le voyage dans le temps

Gerçekten ama gerçekten algılaması çok güç bir olay

C'est vraiment, vraiment difficile à percevoir.

- Bu bambaşka bir olay.
- Bu apayrı bir durum.

- C'est une toute autre histoire.
- C'est un jeu d'un tout autre genre.

- Bu başka bir olay.
- O başka bir mesele.

C'est une autre affaire.

Polis olay yerine yakın çalışan birçok kişiyi sorguladı.

La police a interrogé de nombreuses personnes qui travaillaient près de la scène de crime.

Polis soruşturmasına göre, Tom olay sırasında suç mahallindeydi.

- Selon l’enquête de police, Tom se trouvait sur les lieux du crime au moment des faits.
- Selon l'enquête de police, Tom était sur les lieux du crime au moment de l'événement.

Sağlık görevlileri birkaç dakika içinde olay yerine geldi.

- Les secours sont arrivés sur place en quelques minutes.
- Les secours arrivèrent sur les lieux en quelques minutes.

Sıradaki şey ise Kazıklı Voyvodaya adını veren olay olacaktı

Ce qui allait suivre alimentera la légende de "Vlad l'Empaleur".

Fakat en son 780.000 yıl önce oldu bu olay

mais cet événement s'est produit il y a 780 000 ans

Tabi bu olay manyetik alanların yer değiştirmesinden kaynaklı oluşuyor

bien sûr, cet événement est causé par le déplacement des champs magnétiques

Bunların yanı sıra bilimsel olarak kanıtlanmış bir olay var

Il y a aussi un incident scientifiquement prouvé

- Durum böyle değil.
- O, kanıt değildir.
- Olay bu değil.

Ce n'est pas le cas.

O korkunç, hayatı değiştiren ve hayatı yok eden olay gördü

Il a vu un événement horrible, qui peut bouleverser et détruire une vie,

Rakı içerken de buna benzer bir olay yapılmıyor mu sanki

N'y a-t-il pas un événement similaire en buvant du raki?

Günümüzde ise bundan 25 yıl önce bir olay meydana geldi

aujourd'hui, un incident s'est produit il y a 25 ans

- Tom travmatik bir deneyim yaşadı.
- Tom sarsıcı bir olay yaşadı.

Tom a eu une expérience traumatisante.

- Keşke öyle olmasaydı.
- Keşke durum böyle olmasaydı.
- Keşke olay bu olmasaydı.

J'aimerais que ce ne soit pas le cas.

Böyle bir adam nasıl başkan olabilir? akıl alır bir olay değil kesinlikle!

comment un tel homme peut-il devenir président? Ce n'est certainement pas un incident!

Tatoeba, doğum yeri olan Fransa'da kültürel ve sosyal bir olay haline geldi.

En France, son berceau, Tatoeba devint un phénomène culturel et social.

Kaza vuku bulur bulmaz, olay yerine hemen bir polis arabası intikal etti.

Dès que l'accident eut lieu, une voiture de police fonça sur les lieux.

İnsanlar yaralı adamın etrafına toplandılar fakat doktor olay yerine yaklaştığında ona yol verdiler.

Les gens s'attroupèrent autour du blessé, mais firent place au médecin quand il atteignit le lieu de l'accident.

- Kaza hakkında beni en çok şaşırtan şey avukatların olay yerine ne kadar çabuk varmalarıydı.
- Bu kazada beni en çok şaşırtan şey avukatların olay yerine bu kadar çabuk gelmeleri.

Ce qui m'a le plus surpris dans cet accident, c'est la rapidité avec laquelle les avocats sont arrivés sur place.

- Asit yağmuru bir doğa olayı değildir.
- Asit yağmuru doğal bir fenomen değildir.
- Asit yağmuru doğal bir olay değildir.

La pluie acide n'est pas un phénomène naturel.

Olay, Yemen'in güneyindeki El-Mukalla şehrindeki başkanlık sarayını hedefleyen ve 30 asker ve subayın ölümüyle sonuçlanan saldırının sorumluluğunun El Kaide tarafından yayınlanan bir bildiri ile üstlenilmesinden sonra meydana geldi.

L'incident est survenu suite à l'admission par Al-Qaïda, dans une déclaration de l'organisation, de sa responsabilité dans une attaque qui a visé le palais républicain dans la ville d'Al-Mukalla au sud du Yémen et qui a provoqué la mort de 30 officiers et soldats.