Translation of "Muazzam" in French

0.004 sec.

Examples of using "Muazzam" in a sentence and their french translations:

muazzam güzellikleri varken

quand ils ont une beauté incroyable

muazzam rakamlar yapıyor

faire des nombres énormes

Beyniniz muazzam derecede plastik

Le cerveau a donc une grande plasticité.

Muazzam kiliselerde vaaz verdim.

Je prêchais dans des méga églises.

Dünya genelinde, muazzam kaynaklarla

Partout dans le monde, les villes en construisent

Yahu muazzam bir olay

l'enfer est un événement formidable

muazzam bir olay gerçekten

un événement formidable vraiment

Bu muazzam bir anlaşma.

C'est un contrat énorme.

Onların yapacakları muazzam buluşları düşünün:

Imaginez ce qu'ils créeront : des avancées, des inventions.

Fakat yaşamdaki muazzam çeşitliliğe rağmen...

Mais malgré la vaste biodiversité,

muazzam yapıda yuvaları çözülemeyen sezgileri

fentes de structure massive intuition insoluble

Böyle muazzam bir şaheseri deliyorlar

Ils transpercent un si grand chef-d'œuvre

Korkusunun muazzam bir şekilde azaldığı

il est devenu clair

Muazzam kalabalıkta arkadaşını gözden kaybetti.

Elle a perdu de vue son ami dans la foule immense.

Kalabalıktan muazzam bir tezahürat patladı.

Un énorme cri d'encouragement s'éleva de la foule.

Tom muazzam bir potansiyele sahiptir.

Tom a un énorme potentiel.

Bu muazzam bir toplumsal sorun ve

C'est un immense problème sociétal

Aslında muazzam mesaj içeren bir film

c'est en fait un film avec un formidable message

çok üst düzeyde ve muazzam yapıda

très haut niveau et l'énorme structure

muazzam bir görevi ona emanet etti .

organiser la Grande Armée pour l'invasion de la Russie.

, o zamanlar muazzam bir yükselişti. Gökdelen ,

été construit par l'architecte William Lee. Qui incorporait de l'acier dans le

Roket muazzam bir hızda hareket eder.

La fusée se meut à une vitesse énorme.

Tom kesinlikle muazzam bir iş yaptı.

Tom a accompli un travail absolument formidable.

Yerel hareket edebilmek için muazzam fedakârlıklar yaptık

Nous avons fait de grands sacrifices pour agir localement

muazzam bir hayal gücü ve enerji harcıyor.

c'est la mégapole éphémère.

Neredeyse çok geçti. Ancak muazzam bir beceriyle,

C'était presque trop tard. Mais avec une immense habileté,

çok büyük ve vatandaşların hayatlarını muazzam şekilde geliştiriyor.

mais qui a été adoptée massivement et qui a énormément amélioré la vie des gens.

Aslında yarasalar muazzam derecede önem taşıyor insanlık için

En fait, les chauves-souris sont d'une importance capitale pour l'humanité.

Bir tek verdikleri şekilde değil yani muazzam olan.

Pas de la façon dont ils en donnent un énorme.

Yani bu kadar rastlantı muazzam bir şans gerektiriyor

Une telle coïncidence nécessite donc une énorme chance

Uyandırırsa, burası ayın yol açtığı muazzam teknik zorlukları

un bon endroit où aller, car elle examine les immenses défis techniques auxquels

Yenilik için muazzam ve acil bir ihtiyaca yol açtı.

ont généré un immense besoin d'innovation rapide.

Türkiye'de de var Amerika'daki sayıyı zaten söylemiştik muazzam miktarda

Le nombre aux États-Unis en Turquie a déjà dit que nous avions une énorme quantité de

Napolyon ayrıca, genelkurmay başkanının muazzam kişisel niteliklere sahip olduğunu keşfetti -

Napoléon a également découvert que son chef d'état-major possédait d'immenses qualités personnelles - une capacité

Bu yüzden kilo veriyor ve muazzam bir güç kaybına uğruyor.

Elle perd du poids et s'affaiblit considérablement.

muazzam bir özel gelirle Neuchâtel ve Valangin'in kalıtsal, egemen prensi yaptı.

le prince héréditaire et souverain de Neuchâtel & Valangin, avec un énorme revenu privé.

On yılın sonunda Ay'a bir astronot indirmek için muazzam bir baskı altında, NASA

Sous une énorme pression pour faire atterrir un astronaute sur la Lune d'ici la fin de la décennie, la NASA

Şeytan kız kardeşimi yakaladı ve, muazzam bir kahkahayla, onu dipsiz bir çukura fırlattı.

Le démon se saisit de ma sœur et la jeta dans un puits sans fond, avec un ricanement.

Kutup ayıları muazzam güçlerini kullanarak yüzeyde delik açabilir. Fakat avların en az üçte ikisi hüsranla sonuçlanır.

Les ours polaires se servent de leur force pour briser la surface. Mais au moins deux tiers des chasses échouent.