Translation of "Dışında" in French

0.008 sec.

Examples of using "Dışında" in a sentence and their french translations:

- Ben şehir dışında olacağım.
- Şehir dışında olacağım.

Je ne serai pas en ville.

Zihnin dışında arayamayız.''

ne peuvent pas être trouvées à l'extérieur de l'esprit. »

Onun dışında ise

autre que ça

O, ofisin dışında.

Il n'est pas au bureau.

O şehir dışında.

- Il n'est pas en ville.
- Il ne se trouve pas en ville.

O yurt dışında.

Il est à l'étranger.

Bunun dışında kal.

Tiens-toi en dehors de ça !

- Yurt dışında eğitim görmekteyim.
- Yurt dışında eğitim görüyorum.

J'étudie à l'étranger.

- Balık suyun dışında yaşayamaz.
- Balıklar suyun dışında yaşayamaz.

- Les poissons ne peuvent pas vivre hors de l'eau.
- Les poissons ne peuvent vivre hors de l'eau.

Sadece acil sorunlarının dışında

Qu'on venait d'une petite paroisse

Saha dışında da böyledir.

Cela est également vrai en dehors du terrain.

Beşinci sınıfların dışında duruyorum,

devant les salles de classe de CM2

Onun dışında iyi görünüyor.

mais que sinon tout semble ok.

Türk müslümanları dışında görülmez

Les musulmans ne sont pas visibles en dehors de la Turquie

Aslında beyninin dışında, kollarında.

ne sont pas dans son cerveau, mais dans ses bras.

Yurt dışında hiç bulunmadım.

- Je n'ai jamais été à l'étranger.
- Je ne me suis jamais rendu à l'étranger.

Lütfen evin dışında bekle.

Veuillez attendre à l'extérieur de la maison.

Yurt dışında öğrenim görüyorum.

J'étudie à l'étranger.

Onlar şehir dışında yaşıyorlar.

Ils logent à l'extérieur de la ville.

Onun dışında hepsi geldi.

Tous vinrent sauf elle.

O yurt dışında yaşıyor.

Elle vit actuellement à l'étranger.

Lütfen evin dışında bekleyin.

- Veuillez attendre à l'extérieur de la maison, je vous prie !
- Attends à l'extérieur de la maison, je te prie !

Tom grup dışında bırakıldı.

Tom a été mis au placard.

Onun dışında hepimiz gittik.

Nous allâmes tous, sauf lui.

İsteğim dışında içmeye zorlandım.

J'ai été forcé à boire.

Benim dışında herkes meşgul.

Tout le monde est occupé sauf moi.

Balıklar suyun dışında yaşayamaz.

Les poissons ne peuvent vivre hors de l'eau.

Kendim dışında kimseye güvenmem.

Je ne fais confiance à personne sauf à moi-même.

Yatağın dışında ne yapıyorsun?

Que fais-tu hors du lit ?

Yenilikçiler televizyonun dışında düşünüyorlar.

Les novateurs pensent en dehors du système.

O, şehir dışında yaşıyor.

Il vit en dehors de la ville.

- O, yurt dışında eğitim aldı.
- O, yurt dışında eğitim gördü.

Il a étudié à l'étranger.

Ama bu kutunun dışında düşünebiliriz.

Mais nous pouvons sortir de cette boite, penser hors des sentiers battus.

Hiçbir şey sınırların dışında olmamalı.

Rien ne doit être tabou.

Su dışında hiçbir şey görünmüyordu.

On ne voyait rien d'autre que l'eau.

Amcan hâlâ yurt dışında mı?

Ton oncle est-il toujours à l'étranger ?

Biz onu oranın dışında yaptık.

- Nous réussîmes à nous extirper de là.
- Nous avons réussi à nous extirper de là.

Onun dışında bir şey yapacağım.

Je ferai tout sauf ça.

Hayatının çoğunu yurt dışında yaşadı.

Il a vécu à l'étranger la majeure partie de sa vie.

O, yurt dışında eğitim gördü.

Il a étudié à l'étranger.

Birkaç günlüğüne kasabanın dışında olacağım.

Je serai hors de la ville pour quelques jours.

O, yıllarca yurt dışında yaşadı.

- Il vécut à l'étranger pendant de nombreuses années.
- Il vécut à l'étranger de nombreuses années durant.

Yurt dışında eğitim yapmak istiyorum.

Je veux étudier à l'étranger.

Meyve dışında bir şey yemez.

- Il ne mange que des fruits.
- Il ne mange rien que des fruits.

Balayımızı yurt dışında geçirmeyi planlıyoruz.

Nous prévoyons de passer notre lune de miel à l'étranger.

Tom iş için şehir dışında.

Tom est en voyage d'affaires hors de la ville.

Hiç yurt dışında okudun mu?

Avez-vous déjà poursuivi des études à l’étranger ?

Günah dışında her şeye direnebilirim.

Je peux résister à tout sauf à la tentation.

Onun dışında herkes terk etti.

Tout le monde partit, sauf lui.

Erkeklerin mutfak dışında tutulmaları gerekir.

Les hommes doivent se tenir loin de la cuisine.

Burası dışında, çok basit değil.

Sauf que là, c'est pas si simple.

Pist dışında kayak yaparken düştü.

Il est tombé en skiant hors-piste.

On yıl yurt dışında yaşadım.

J'ai vécu à l'étranger pendant dix ans.

Hayalim yurt dışında eğitim almak.

Mon rêve est d'étudier à l'étranger.

Hiç yurt dışında bulundun mu?

- Es-tu déjà parti à l'étranger ?
- As-tu déjà été à l'étranger ?
- Vous êtes-vous déjà rendu à l'étranger ?
- Es-tu déjà allé à l'étranger ?

Babasının yurt dışında öldüğü söyleniyor.

- D'après ce qu'on dit, son père serait mort à l'étranger.
- On dit que son père serait mort à l'étranger.

Arkadaşlarının dışında kimse geliyor mu?

Quiconque vient-il en dehors de tes amis ?

Hiç kimseyi kuralların dışında tutamam.

Je ne peux faire aucune exception à la règle.

Penceremin dışında öten kuşları duyabiliyordum.

Je pouvais entendre chanter les oiseaux devant ma fenêtre.

- Taşrada yaşıyorum.
- Şehir dışında yaşıyorum.

Je réside au nord de l'état.

Biz senin yönteminin dışında kalacağız.

- Nous resterons hors de ton chemin.
- Nous resterons hors de votre chemin.

Dillerin dışında, teknolojiyle de ilgileniyorum.

Outre les langues, je suis également intéressé par la technologie.

Mary dışında hiçbir arkadaşım yoktu.

Je n'avais aucun ami excepté Tom.

O sık sık yurt dışında.

Il est constamment à l'étranger.

Vicdanımız dışında her şeyden kaçabiliriz.

On peut tout fuir, sauf sa conscience.

Bunu Tom dışında herkes biliyordu.

Tout le monde le savait sauf Tom.

Ve onları ülke dışında tutmayı hedefliyor

d'entrer dans le pays,

Ancak dairemizin sessizliğinde, öğretmenimin bakışlarının dışında

Mais dans la quiétude de mon appartement, loin du regard de mon professeur,

Hayatımın diğer alanlarını kontrolüm dışında görüyordum.

j'avais tant perdu le contrôle sur les autres aspects de ma vie.

Yurt dışında seyahat etmek çok ilginçtir.

Voyager à l'étranger est très intéressant.

Bu iş dışında bir şey yapacağım.

Je ferais tout sauf ce boulot.

O yurt dışında seyahat etmeyi sever.

Il aime voyager à l'étranger.

O zamandan beri yurt dışında kaldı.

Il est demeuré à l'étranger depuis lors.

Yurt dışında ne kadar süre kaldın?

Combien de temps êtes-vous resté à l'étranger ?

Penceremin dışında oynayan çocukların sesini duyabiliyordum.

- J'entendais le bruit d'enfants qui jouaient sous ma fenêtre.
- J'entendais le bruit d'enfants jouant devant ma fenêtre.

- Ondan uzak dur!
- Bunun dışında kal!

Reste en dehors de ça !

On kitap dışında hiçbir şeyim yok.

Je n'ai que dix livres.

İstasyon dışında bir taksiye binmek zordur.

C'est difficile de trouver un taxi en dehors de la station.

Daha önce hiç yurt dışında bulunmadım.

Je n'ai jamais été à l'étranger auparavant.

Onun öğretim yöntemleri alışılmışın hayli dışında.

Ses méthodes pédagogiques sont peu orthodoxes.

İstasyonun dışında eski bir arkadaşıma rastladım.

Je suis tombé sur un vieil ami à moi devant la gare.

- Bundan uzak duruyorum.
- Bunun dışında kalıyorum.

Je ne veux pas m'en mêler.

Onun babasının yurt dışında olduğunu duyuyorum.

J'entends que son père est à l'étranger.

Dan ve arkadaşları karakolun dışında toplandılar.

Dan et ses amis se sont rassemblés devant le poste de police.

- Bunun dışında kalın.
- Bundan uzak durun.

- Ne t'en mêle pas !
- Ne vous en mêlez pas !

Benim ülke dışında bir hesabım var.

J'ai un compte à l'extérieur du pays.

Sana bunun dışında bir şey vereceğim.

Je te donnerai tout sauf ça.

Hayatı boyunca hiç yurt dışında bulunmadı.

Il n'a jamais été à l'étranger de toute sa vie.

Yaşlı bir kadın dışında otobüs boştu.

Le bus était vide, à l'exception d'une vieille dame.

Arkadaşlarımdan biri yurt dışında öğrenim görüyor.

Un ami à moi étudie à l'étranger.

O zamandan beri yurt dışında kalmaktadır.

Elle est restée à l'étranger depuis lors.

Yurt dışında öğrenim yapmaya karar verdi.

Elle a décidé d'aller étudier à l'étranger.

İncil'in dışında bir şey okur musun?

- Lis-tu quelque chose à part la Bible ?
- Lisez-vous quelque chose à part la Bible ?

Ben on yıl yurt dışında yaşadım.

- J'ai vécu à l'étranger pendant dix ans.
- J'ai vécu dix ans à l'étranger.

Yurt dışında seyahat etme fırsatım oldu.

J'eus la chance de voyager à l'étranger.

Baş öğretmen alışılmışın dışında yöntemler kullanır.

Le professeur principal utilise des méthodes peu orthodoxes.

Annem ve babam şehir dışında yaşıyor.

Mes parents habitent hors de la ville.