Translation of "Balık" in French

0.015 sec.

Examples of using "Balık" in a sentence and their french translations:

- Ben balık severim.
- Balık severim.

J'aime le poisson.

Balık, lütfen.

Du poisson s'il vous plaît.

Balık kızartıyorum.

Je fais frire du poisson.

Balık istiyorum.

J'aimerais du poisson.

Balık pahalıdır.

- Le poisson est cher.
- Le poisson coûte cher.

Balık yüzebilir.

Le poisson peut nager.

- Bu bir balık.
- O bir balık.

C'est un poisson.

- Bir balık değil.
- O, balık değil.

Ce n'est pas un poisson.

- Bu balık lezzetlidir.
- Bu balık lezzetli.

Ce poisson est délicieux.

- Birçok balık öldü.
- Bir sürü balık öldü.

De nombreux poissons sont morts.

- Bir balık değil.
- Bu bir balık değil.

- Ce n'est pas un poisson.
- Ceci n'est pas un poisson.

- Ben bir balık isterim.
- Bir balık istiyorum.

Je voudrais un poisson.

Balık zamanı! Evet.

Du poisson ! Oh oui !

Akşam yemekleri balık

ils vont avoir du poisson au dîner,

Kayıp Balık Nemo

Le monde de nemo

Ya balık izlerinin?

celles d'un poisson

Balık sever misiniz?

- Aimes-tu le poisson ?
- Vous aimez le poisson?

Bir balık yüzebilir.

Un poisson peut nager.

Balık yüzmeden olmaz.

Poisson sans boisson est poison.

Thomas balık yemez.

Thomas ne mange pas de poisson.

Ben balık severim.

J'aime le poisson.

Bana balık pişirdi.

Elle m'a cuisiné du poisson.

Balık ızgara yapıyorum.

Je suis en train de griller du poisson.

Balık tutmak eğlencelidir.

Pêcher est amusant.

Balık yemekten usandım.

J'en ai marre de manger du poisson.

Balık tutmaya gidelim.

Allons pêcher.

Bir balık var.

C'est un poisson.

Balık kavağa çıkınca!

Quand les poules auront des dents !

Onlar balık tutabilirler.

- Ils savent pêcher.
- Elles savent pêcher.

O bir balık.

C'est un poisson.

Balık kötü kokuyor.

- Le poisson sent mauvais.
- Le poisson pue.

Balık denizde yaşar.

Les poissons vivent dans la mer.

Balık baştan kokar.

Les poissons commencent à puer par la tête.

Balık avı nasıldı?

Comment était la pêche ?

Balık yer misin?

- Manges-tu du poisson ?
- Mangez-vous du poisson ?
- Est-ce que tu manges du poisson?

Balık bugün ucuz.

Le poisson est bon marché, aujourd'hui.

Balık sevmez misin?

- Tu n'aimes pas le poisson ?
- Vous n'aimez pas le poisson ?

Balık lezzetli değil.

Le poisson n'a pas bon goût.

O balık sevmiyor.

Elle n'aime pas du poisson.

Balık tutmayı seviyorum.

J'aime pêcher.

Bir balık tuttum!

J'ai attrapé un poisson !

Köpekbalıkları balık yer.

Les requins mangent des poissons.

Balık ister misin?

- Vous voulez du poisson ?
- Voulez-vous du poisson ?

Balık suda değil.

Le poisson n'est pas dans l'eau.

Balık tutar mısın?

Vous pêchez ?

Oltayla balık avlıyorum.

Je pêche avec un hameçon.

Bu balık büyüktür.

Ce poisson est gros.

O balık sevmez.

Il n'aime pas le poisson.

Ben balık hafızalıyım.

J'ai une mémoire de passoire.

Göl balık dolu.

Le lac est plein de poissons.

Yine mi balık?

Encore du poisson ?

Balık avlamayı severim.

J'adore pêcher.

Ben balık yemem.

Je ne mange pas de poisson.

Balık gibi kokuyor.

Ça sent le poisson.

O balık mı?

- C'est du poisson ?
- Est-ce que c'est du poisson ?

Onlar balık yediler.

- Ils mangeaient du poisson.
- Elles mangeaient du poisson.

Bir balık yakaladım.

J'ai attrapé un poisson.

Yunuslar balık değildir.

Les dauphins ne sont pas des poissons.

- Et veya balık?
- Et mi yoksa balık mı?

Viande ou poisson ?

- Akvaryumunda kaç balık bakabiliyorsun?
- Akvaryumunda kaç balık bakabilirsin?

Combien de poissons peux-tu conserver dans ton réservoir ?

- Bu balık kötü kokuyor.
- Bu balık iğrenç kokuyor.

Ce poisson pue.

- Tom, bir balık tuttu.
- Tom bir balık yakaladı.

Tom a attrapé un poisson.

- Burada balık tutmak yasak.
- Burada balık tutmaya izin verilmez.

Pêcher n'est pas autorisé ici.

- Bu bir balık.
- O bir balık.
- Bu bir balıktır.

- Ceci est un poisson.
- C'est un poisson.

Bulabileceğiniz en taze balık.

Vous ne trouverez pas plus frais.

Balık pişirmeyi biliyor musunuz?

Savez-vous cuisiner le poisson ?

Balık hâlâ canlı mı?

- Ce poisson est-il encore vivant ?
- Est-ce que ce poisson est encore vivant ?
- Le poisson est-il encore vivant ?
- Le poisson est-il encore vivant ?

Nehirde balık tutmaya gitti.

Il est allé pêcher à la rivière.

O çiğ balık yemez.

Il ne mange pas de poisson cru.

O balık yemekten hoşlanmaz.

- Il n'aime pas le poisson.
- Il n'aime pas manger du poisson.

Ben balık tutmaya gittim.

Je suis allé pêcher.

Balık tutmaya gitmemizi önerdim.

J'ai proposé que nous allions pêcher.

Tom balık yemeyi sevmiyor.

- Tom n'aime pas le poisson.
- Tom n'aime pas manger du poisson.

Bu bir balık değil.

- Ce n'est pas un poisson.
- Ceci n'est pas un poisson.

Beklediğim kadar balık yakalayamadım.

Je n'ai pas pu pêcher autant de poissons que je ne le pensais.

Balık akıntıya karşı yüzer.

Le poisson remonte la rivière.

Büyük balık küçüğü yer.

Les gros poissons mangent les petits.

İşte annemin pişirdiği balık.

Voici le poisson que ma mère a cuit.