Translation of "Ağladığını" in French

0.005 sec.

Examples of using "Ağladığını" in a sentence and their french translations:

- Tom Mary'nin ağladığını görebilir.
- Tom, Mary'nin ağladığını görebiliyordu.

Tom pouvait voir que Mary pleurait.

Tom Mary'nin ağladığını gördü.

- Tom a vu Marie en train de pleurer.
- Tom a vu Marie pleurer.

Bebeğin neden ağladığını bilmiyorum.

Je ne sais pas pourquoi le bébé pleure.

Ona niçin ağladığını sordu.

- Elle lui demanda pourquoi il pleurait.
- Elle lui a demandé pourquoi il pleurait.

Acı şekilde ağladığını duymaya katlanamam.

Je ne peux pas supporter de t'entendre pleurer si amèrement.

Çocuk bana niçin ağladığını söyledi.

- L'enfant me dit pourquoi il pleurait.
- Le garçon me conta pourquoi il pleurait.

Tom Mary'ye niçin ağladığını sordu.

Tom a demandé à Mary pourquoi elle pleurait.

Bana onun neden ağladığını söyleyin.

- Dis-moi pourquoi elle pleure.
- Dites-moi pourquoi elle pleure.

Senin ağladığını görmek kalbimi kırar.

- Cela me brise le cœur de vous voir pleurer.
- Ça me brise le cœur de te voir pleurer.

Tom, Mary'nin niçin ağladığını bilmiyor.

Tom ne sait pas pourquoi Mary pleurait.

Tom'un neden ağladığını bana söyle.

Dis-moi pourquoi Tom est en train de pleurer?

Prens küçük kıza neden ağladığını sordu.

- Le prince demanda à la petite fille pourquoi elle pleurait.
- Le prince a demandé à la petite fille pourquoi elle pleurait.

Lütfen Tom'un ağladığını görmesine izin verme.

S'il te plaît, ne laisse pas Tom te voir pleurer.

Tom arkadaşlarının kendisinin ağladığını görmesini istemiyordu.

Tom ne voulait pas que ses amis le voient pleurer.

O, gece yarısında onun ağladığını duydu.

Elle l'entendit pleurer au milieu de la nuit.

Tom'un ağladığını daha önce hiç görmedim.

Je n'avais jamais vu Tom pleurer avant.

- Neden ağlıyor bilmiyorum.
- Onun neden ağladığını bilmiyorum.

J'ignore pourquoi il pleure.

Onun kendi yatak odasında hıçkırarak ağladığını duyabiliyordum.

Je l'ai entendue sangloter dans sa chambre.

O zamandan önce babamın ağladığını hiç görmemiştim.

Je n'avais jamais vu mon père pleurer avant cela.

O, ona niçin ağladığını sordu fakat o cevap vermedi.

- Elle lui demanda pourquoi il pleurait, mais il ne répondit pas.
- Elle lui demanda pourquoi il était en train de pleurer, mais il ne répondit pas.
- Elle lui a demandé pourquoi il pleurait, mais il n'a pas répondu.
- Elle lui a demandé pourquoi il était en train de pleurer, mais il n'a pas répondu.