Translation of "öğretmen" in Finnish

- Öğretmen değilim.
- Ben bir öğretmen değilim.
- Ben öğretmen değilim.

En ole opettaja.

Öğretmen olmak istiyorum.

Haluan olla opettaja.

Tom bir öğretmen.

Tom on opettaja.

O bir öğretmen.

- Hän on opettaja.
- Se on ope.
- Hän on ope.

- Sizin bir öğretmen olduğunuzu biliyorum.
- Senin bir öğretmen olduğunu biliyorum.
- Senin öğretmen olduğunu biliyorum.

- Tiedän että olette opettaja.
- Tiedän että olet opettaja.

- Öğretmen metni yüksek sesle okutur.
- Öğretmen metni sesli okutur.

Opettaja luetuttaa tekstin ääneen.

Öğretmen üniversiteden yeni mezun.

- Opettaja on valmistunut juuri yliopistosta.
- Opettaja on vastavalmistunut.

Yeni öğretmen nasıl biridir?

Millainen uusi opettaja on?

Tom öğretmen olmak istiyordu.

- Tom tahtoi opettajaksi.
- Tom halusi olla opettaja.

Öğretmen tahtaya yazı yazıyor.

Opettaja kirjoittaa taululle.

Öğretmen bize ödev verdi.

Opettaja antoi meille läksyjä.

Sen bir öğretmen misin?

Oletko sinä opettaja?

Rüyam bir öğretmen olmaktır.

Minun unelmani on tulla lääkäriksi.

Tom bir öğretmen oldu.

Tomista tuli opettaja.

Onların öğretmen olduğunu sanmıyorum.

En usko heidän olevan opettajia.

Bir öğretmen olmak istiyorum.

- Haluaisin kovasti olla opettaja.
- Olisi ihanaa olla opettaja.

- Sizin bir öğretmen olduğunuzu biliyorum.
- Senin bir öğretmen olduğunu biliyorum.

- Tiedän että olette opettaja.
- Tiedän että olet opettaja.

Öğretmen tahtaya İngilizce cümleler yazdı.

Opettaja kirjoitti liitutaululle englannin kielisiä lauseita.

Tom bir öğretmen olmak istiyor.

Tom haluaa opettajaksi.

Tom artık bir öğretmen değil.

Tom ei ole enää opettaja.

O öğretmen tarafından şiddetle azarlandım.

Tuo opettaja moitti minua ankarasti.

Benim annem de bir öğretmen.

Myös äitini on opettaja.

Benim hayalim bir öğretmen olmaktır.

Haaveeni on tulla opettajaksi.

Tom kesinlikle iyi bir öğretmen.

Tom on kiistämättä hyvä opettaja.

Öğretmen öğrencileri ciddi olarak azarladı.

Opettaja rankaisi oppilaita ankarasti.

Sen iyi bir öğretmen değilsin.

Sinä et ole hyvä opettaja.

Ne zaman bir öğretmen oldun?

Milloin sinusta tuli opettaja?

Öğretmen Romalıların cesareti hakkında konuştu.

Opettaja puhui roomalaisten rohkeudesta.

Öğretmen için, ona öğretmek eğlenceliydi.

Opettajana hänen opettamisensa oli ilo.

Öğretmen onlara dünyanın yuvarlak olduğunu öğretti.

- Opettaja opetti heille, että maa on pyöreä.
- Opettaja opetti heille, että maapallo on pyöreä.

Öğrencilerinin yanı sıra öğretmen de geldi.

Sekä opettaja että hänen oppilaansa ovat tulleet.

Öğretmen bana Hitler'in kendisini öldürdüğünü söyledi.

Opettajan mukaan Hitler tappoi itsensä.

Öğretmen bize komik bir hikaye anlattı.

Opettaja kertoi meille hauskan tarinan.

Onun arzusu iyi bir öğretmen olmaktır.

Hänen haaveensa on tulla hyväksi opettajaksi.

- O bir öğretmen.
- O bir öğretmendir.

- Hän on opettaja.
- Se on ope.
- Hän on ope.

Bir öğretmen öğrencilerine karşı adil olmalı.

Opettajan täytyy olla oikeudenmukainen oppilaitaan kohtaan.

Öğretmen fikri bir deneyle ispat etti.

Opettaja havainnollisti ajatusta kokeella.

"Siz bir öğretmen misiniz?" "Evet, öğretmenim."

"Oletko sinä opettaja?" "Kyllä, olen opettaja."

Ben bir öğretmen olarak işimi bırakıyorum.

Olen lopettamassa työtäni opettajana.

Belki o iyi bir öğretmen olacak.

Ehkä hänestä tulee hyvä opettaja.

Onlardan bazıları öğretmen ve bazıları mühendis.

Jotkut heistä ovat opettajia, jotkut insinöörejä.

Tom, iyi bir öğretmen olacağına eminim.

Tom, veikkaanpa että olet hyvä opettaja.

Tom Mary'nin bir öğretmen olduğunu biliyordu.

Tom tiesi, että Mari on opettaja.

Ben iyi bir öğretmen olduğumu biliyorum.

Tiedän olevani hyvä opettaja.

İyi bir öğretmen, öğrencileri için sabırlı olmalı.

- Hyvän opettajan täytyy olla kärsivällinen oppilaidensa kanssa.
- Hyvän opettajan pitää olla kärsivällinen oppilaidensa kanssa.

O bir öğretmen olma yeteneğine sahip değil.

Hänellä ei ole kykyjä opettajaksi.

Bu çocukla konuşmaya çalışan kadın bir öğretmen.

Nainen, joka puhuu parhaillaan tuon pojan kanssa, on opettaja.

Öğretmen benim şiirimi onunkilerden biri ile karşılaştırdı.

Opettaja vertasi runoani yhteen hänen omaansa.

Öğretmen öğrencilere büyük ağacın etrafında toplanmalarını emretti.

Opettaja komensi oppilaat kokoontumaan suuren puun ympärille.

Şu anda bir öğretmen olarak okulda çalışıyorum.

Työskentelen parhaillani opettajana koulussa.

İlk önce öğretmen olduğunu sanmıştım ama değilmiş.

Ensin luulin että hän oli opettaja, mutta ei hän ollut.

Öğrenci, "Öğretmen ne hakkında konuştu?" diye sordu.

- ”Mistä opettaja puhui?” kysyi oppilas.
- »Mistä opettaja puhui?» kysyi oppilas.
- Oppilas kysyi: ”Mistä opettaja puhui?”

O senin okulundan bir öğretmen değil mi?

Ei tuo olekin opettaja sinun koulustasi?

Öğretmen ona sordu, "256'nın karekökü nedir?"

- Opettaja kysyi häneltä: "mikä on 256:n neliöjuuri?"
- Opettaja kysyi häneltä: ”Mikä on kahdensadanviidenkymmenenkuuden neliöjuuri?”
- Opettaja kysyi häneltä: ”Mikä on 256:n neliöjuuri?”

Bay Jones'un iyi bir öğretmen olduğu söylenir.

On sanottu, että herra Jones on hyvä opettaja.

Birkaç yıldır öğretmen maaşlarının bir bölümünü ben karşılıyorum.

Olen tukenut opettajien palkanmaksua muutaman vuoden ajan.

Arkadaşım benim ödevimi kopyaladı ve öğretmen bulup çıkardı.

- Minun kaverini kopioi minun kotitehtäväni, ja opettaja huomasi sen.
- Mun kaveri kopsas mun läksyt ja ope huomas sen.

Yeni öğretmen sınıfa girer girmez öğrenciler alkışlamaya başladı.

Heti kun uusi opettaja tuli luokkaan, oppilaat aloittivat taputuksen.

Öğretmen Zhang okulda öğrencilere her gün Çince öğretiyor.

Opettaja Zhang opettaa kiinaa oppilailleen joka päivä koulussa.

Öğretmen derste uyuyakaldı ve yüksek sesle horlamaya başladı.

Opettaja vaipui uneen luokassa ja alkoi kuorsata äänekkäästi.

Gerçekten bir öğretmen olmam gerekip gerekmediğini merak ediyorum.

Mietinpähän vaan pitäisikö minun tosiaan ryhtyä opettajaksi.

Öğretmen üç ay içinde hepimizi akıcı Fransızca konuşturacağını iddia etti.

Opettaja väitti, että hän saisi kolmessa kuukaudessa meidät kaikki puhumaan sujuvaa ranskaa.

Ben her zaman bir öğretmen olmak istedim ama bu gerçekleşmedi.

Olen aina halunnut tulla opettajaksi, mutta niin ei käynyt.

Tom genç bir öğretmen ve henüz çok öğretim deneyimi yok.

Tomi on nuori opettaja, ja hänellä ei ole vielä paljoa kokemusta opettamisesta.