Translation of "Yumurtayı" in English

Katı yumurtayı seviyorum.

I love hard-boiled eggs.

Yumurtayı yere döktüm.

I spilled egg on the floor.

Altın yumurtayı yakala.

Grab the golden egg.

- Lop yumurtayı gerçekten seviyorum.
- Katı yumurtayı çok severim.

- I really like hard-boiled eggs.
- I really like hard boiled eggs.

- Oğlum kızarmış yumurtayı sevmez.
- Oğlum sahanda yumurtayı sevmez.

My son does not like fried egg.

Çiğ yumurtayı mı seçeceğiz,

Do we go for the egg, raw?

Yumurtayı kaynar suya koy.

Put the egg into boiling water.

Ben yumurtayı katı kaynattım.

I hard-boiled an egg.

Pekâlâ, çiğ yumurtayı mı seçeyim?

Okay, you want me to go for the egg, raw!

Süt ve yumurtayı birlikte karıştır.

Blend milk and eggs together.

O, jambon ve yumurtayı seviyor.

He likes ham and eggs.

Listeye bir düzine yumurtayı ekle.

Add a dozen eggs to the list.

Bu robot yumurtayı kırmadan tutabilir.

This robot can hold an egg without breaking it.

Yemeğe koymadan önce yumurtayı çırp.

Beat the egg before putting it in the soup.

Tom jambon ve yumurtayı sever.

Tom likes ham and eggs.

Yumurtayı kaç farklı yolla pişirmeyi biliyorsun?

How many different ways do you know how to cook eggs?

Çiğ yumurtayı mı seçeceğiz, karaçalı çiçeğini mi?

Do we go for the egg, raw? Or the gorse flower?

Bir yumurtayı pişirmenin kaç farklı yolunu biliyorsun?

How many different ways do you know how to cook an egg?

Amerika'da, biz genellikle yumurtayı düzine ile alırız.

In America, we usually buy eggs by the dozen.

Bir yumurtayı kaynatmak yaklaşık on dakika sürer.

It takes about ten minutes to boil an egg.

Bana haşlanmış yumurtayı nasıl pişireceğini bilmediğini mi söylüyorsun?

Are you telling me you don't know how to cook hard-boiled eggs?

Bir yumurtayı iki elimle temiz bir şekilde kırmam imkansız.

It is impossible for me to cleanly crack an egg with both hands.

Az önce çiftlikten gelmiş olan birkaç taze yumurtayı aldım.

I bought some fresh eggs which had just come from the farm.

Yumurtayı her zaman tuz ya da biber olmadan yer.

He always eats eggs without salt or pepper.

O çiğ yumurtayı yediğim için. Bunun kötü bir fikir olduğunu biliyordum.

It's from eating that raw egg. I knew that was a bad idea.

Tom Mary'nin bir yumurtayı mikrodalga fırında nasıl pişireceğini kendisine öğretmesini istedi.

Tom asked Mary to teach him how to poach an egg in a microwave oven.

Mary Paskalya için büyük bir kartonpiyer dinozor yumurtası yaptı. Çocuklar daha sonra yumurtayı boyadı.

Mary made a huge papier-mâché dinosaur egg for Easter. The children then painted the egg.