Translation of "Yemekle" in English

Tom tabağını yemekle doldurdu.

Tom filled his plate with food.

Yemek yerken ağzında yemekle konuşma.

- You shouldn't speak with your mouth full at table.
- At dinner time, don't speak with your mouth full.
- When eating, don't speak with food in your mouth.

Tom çatalıyla tabağındaki yemekle oynadı.

Tom played with the food on his plate with his fork.

Patronun öğle yemeğini yemekle suçlandım.

I was accused of eating the boss's lunch.

Onu en sevdiği yemekle teselli ettim.

I consoled him with his favorite food.

İyi yemek, çok yemekle eş anlamlı değildir.

Eating good isn't synonymous for eating a lot.

Mary çatalını tabağındaki yemekle oynamak için kullandı.

Mary used her fork to play with the food on her plate.

Kahvenizi yemekle mi yoksa yemekten sonra mı istersiniz?

Would you like your coffee with or after the meal?

Bazı insanlar her yemekle birlikte greyfurt yemenin kilo vermenize yardım edeceğini düşünüyor.

Some people think that eating grapefruit with every meal will help you lose weight.