Translation of "Yatıyordu" in English

0.007 sec.

Examples of using "Yatıyordu" in a sentence and their english translations:

Tom yatıyordu.

- Tom lied.
- Tom was lying.

- Sami yüzükoyun yatıyordu.
- Sami yüzüstü yatıyordu.

Sami was lying face down.

O, yatakta yatıyordu.

He lay on the bed.

Adam hareketsiz yatıyordu.

The man lay motionless.

Bebek yerde yatıyordu.

The doll lay on the floor.

O hareketsiz yatıyordu.

He lay without movement.

O sırtüstü yatıyordu.

He was lying on his back.

Tom yatakta yatıyordu.

Tom was lying on the bed.

O, divanda yatıyordu.

He was lying on the couch.

Leyla ölü yatıyordu.

Layla lay dead.

Leyla yerde yatıyordu.

Layla was lying on the floor.

Tom yerde yatıyordu.

Tom was lying on the floor.

Leyla yatakta yatıyordu.

Layla was lying on the bed.

Leyla orada yatıyordu.

Layla was lying there.

Sami yatakta yatıyordu.

Sami was lying in bed.

Sami kanepede yatıyordu.

Sami was lying on the couch.

Sami yerde yatıyordu.

Sami was lying on the floor.

Asker yerde yaralı yatıyordu.

The soldier lay injured on the ground.

O, yerde yaralı yatıyordu.

He lay injured on the ground.

O sırt üstü yatıyordu.

He lay face up.

Tom yerde bilinçsiz yatıyordu.

Tom lied unconscious on the ground.

Kate, gözleri açık yatıyordu.

Kate was lying with her eyes open.

Tom ölü gibi yatıyordu.

Tom lay perfectly still.

O çimlerin üzerinde yatıyordu.

He was lying on the grass.

Tom yerde hareketsiz yatıyordu.

Tom lay motionless on the ground.

Tom kaldırımda baygın yatıyordu.

Tom was lying unconscious on the sidewalk.

Tom yerde baygın yatıyordu.

Tom was lying unconscious on the floor.

Tom yatakta yatıyordu, uyuyamadı.

Tom lay in bed, unable to sleep.

O yatakta yüzükoyun yatıyordu.

She was lying face down on the bed.

O, plajda sırtüstü yatıyordu.

He was lying on his back on the beach.

O, yatağın üstünde yatıyordu.

He was lying on the bed.

Tom yerde çaresiz yatıyordu.

Tom was lying helpless on the floor.

O, yatakta sırtüstü yatıyordu.

He was lying in bed on his back.

Binlerce bina harabelerde yatıyordu.

One thousand buildings lay in ruins.

Tom yerde yaralı yatıyordu.

Tom lay injured on the ground.

Aslan kafesin ortasında yatıyordu.

The lion lay in the middle of the cage.

Leyla'nın cesedi kanepede yatıyordu.

Layla's body was laying on the couch.

Sami yatağında ölü yatıyordu.

- Sami was lying dead in his bed.
- Sami lied dead in his bed.

Sami, Leyla ile yatıyordu.

Sami has been sleeping with Layla.

Sami hâlâ kanepede yatıyordu.

Sami was still lying on the couch.

Geçen pazar hasta yatıyordu.

He was sick in bed last Sunday.

- Hasta gözleri kapalı yatakta yatıyordu.
- Hasta yatağında gözleri kapalı yatıyordu.

The patient was lying in the bed with her eyes closed.

Bölücü söylemin altında neler yatıyordu?

Under all the divisive language, what was really going on?

Hasta gözleri kapalı yatakta yatıyordu.

The patient was lying in the bed with his eyes closed.

O, güneşin altında uzanmış yatıyordu.

He was lying asleep in the sun.

Kedi çalıların içinde gizlenmiş yatıyordu.

The cat lay hidden in the bushes.

Kedi şöminenin önünde kıvrılmış yatıyordu.

The cat fell asleep curled up in front of the fireplace.

Tom kanepede gözleri kapalı yatıyordu.

Tom lay on a sofa with his eyes closed.

Tom gözleri açık yatakta yatıyordu.

Tom lay on the bed with his eyes open.

- Tom yerdeydi.
- Tom yerde yatıyordu.

Tom was on the floor.

Tom yerde kan ağlayarak yatıyordu.

Tom lay bleeding on the floor.

Tom tavana bakarak yatakta yatıyordu.

Tom lay in bed staring up at the ceiling.

Tom yatakta yatıyordu, tavana bakıyordu.

Tom was lying in bed, staring up at the ceiling.

Tom hastane yatağında bilinçsizce yatıyordu.

Tom was lying in the hospital bed, unconscious.

Tom televizyon izlerken yatakta yatıyordu.

Tom was lying in bed watching TV.

Sami, yatak odasında ölü yatıyordu.

Sami was lying dead in his bedroom.

Sami, Kahire'deki bir hapishanede yatıyordu.

Sami was serving time at a prison in Cairo.

Yaşlı bir adam yolda ölü yatıyordu.

An old man lay dead on the road.

O bütün gece onun kollarında yatıyordu.

She lay in his arms all night.

Tom yağmuru dinleyerek yatakta uyanık yatıyordu.

Tom lay awake in bed, listening to the rain.

Tom ameliyat masasında, baygın hâlde yatıyordu.

Tom was lying unconscious on the operating table.

- Tom sırtüstü yatıyordu.
- Tom sırtüstü uzanmıştı.

Tom was lying on his back.

Tom tavana boş boş bakarak kanepede yatıyordu.

Tom lay on the couch, staring blankly at the ceiling.

Tom yerde yatıyordu ve tavan fanına baktı.

Tom lay on the floor and stared at the ceiling fan.

Kadın neredeyse fetal bir pozisyonda ölü yatıyordu.

The woman was lying dead in an almost fetal position.

Ölüler ve yaralılar yakında her yerde yatıyordu.

The dead and wounded soon lay everywhere.

Sami yarı fetal bir pozisyonda yan yatıyordu.

Sami was lying on his side in a semi-fetal position.

Bir canavar dağın zirvesine yakın bir kayanın üzerinde yatıyordu.

A monster lay on a rock near the top of the mountain.

Kurbanın vücudu halı üzerinde yüzü aşağıya bakacak şekilde yatıyordu.

The victim's body was lying face down on the rug.

- Tom'un yatakta gözüne uyku girmedi.
- Tom yatakta uyanık yatıyordu.

Tom lay awake in bed.

- Anne bebeğinin yanında yatakta yatıyordu.
- Anne yatakta bebeğinin yanında uzanıyordur.

The mother lay beside her baby on the bed.

- O sırt üstü uzandı.
- Sırtüstü yatıyordu.
- Sırtüstü uzandı.
- Arkasına yaslandı.

He lay on his back.

Nadir ekim güneşi ışığında ahşap çitte bir çiftlik kedisi yatıyordu.

A farm cat slept on the wooden fence in the rare October sunlight.

- Sami, Leyla'nın 16 yaşındaki kızı ile yatıyordu.
- Sami, Leyla'nın 16 yaşındaki kızı ile uyuyordu.

Sami was sleeping with Layla's 16-year-old daughter.

- Kedi, pencereden giren güneş ışığının altında gerinebildiği kadar gerinerek yatıyordu.
- Kedi, pencereden giren güneş ışığında boylu boyunca gerinerek uzanıyordu.

The cat was lying stretched out at full length in the sunlight streaming through the window.

" O tekrar olmayacak. "Fortunatus kendi kendine söyledi, ve tekrar birbirlerine at sürmeye başladılar. Bu defa Fortunatus'un mızrağı düşmanına o kadar güçlü rastladı ki o atından bir top gibi uçtu ve yerde ölü yatıyordu.

"That shan't happen again," Fortunatus said to himself, and they started to ride at each other again. This time, Fortunatus's spear met his foe so powerfully that he flew from his horse like a ball and lay dead on the earth.