Translation of "Yüzümü" in English

0.009 sec.

Examples of using "Yüzümü" in a sentence and their english translations:

Yüzümü kuruladım.

I dried my face.

Yüzümü yıkayacağım.

I’m going to wash my face.

Yüzümü yıkamalıyım.

I need to wash my face.

Yüzümü yana çevirdim.

I looked away.

Aynada yüzümü gördüm.

I saw my face in the mirror.

- O, yüzümü gördüğünde ağlamaya başladı.
- Yüzümü görünce, ağlamaya başladı.

She began to cry at the sight of my face.

Yüzümü TV'de göstermemi istedi.

he asked me to show my face on television.

Her sabah yüzümü yıkarım.

I wash my face every morning.

Tom, yüzümü yıkamamı söyledi.

Tom told me to wash my face.

Tom yüzümü kara çıkardı.

Tom let me down.

Yüzümü görünce, ağlamaya başladı.

When she saw my face, she started to cry.

Yüzümü yıkamaktan nefret ederdim.

I used to hate washing my face.

O, bana yüzümü yıkamamı söyledi.

He told me to wash my face.

Tıraş olmadan önce yüzümü sabunlarım.

I lather my face before shaving.

Sanırım yüzümü göstersem iyi olur.

I think I'd better show my face.

O, yüzümü gördüğünde ağlamaya başladı.

She began to cry at the sight of my face.

Kendimi kaybetmemek için yüzümü çevirmem gerekiyor.

In order to keep myself together I have to look away.

“Benim yüzümü görmek beni görmek değildir.

"To see me does not necessarily mean to see my face.

Onlarla alay ederek yüzümü gözümü oynatmıyorum.

I don't make faces at them...

- Yüzümü ağartacağını biliyorum.
- Beni gururlandıracağını biliyorum.

- I know you'll make me proud.
- I know that you'll make me proud.

Bu sabah yüzümü yıkamadan okula gittim.

This morning, I left for school without washing my face.

- O kadar çok sarhoşum ki artık yüzümü hissedemiyorum.
- Artık yüzümü hissedemeyecek kadar çok sarhoşum.

I'm so drunk that I can't feel my face anymore.

Senin göğüslerin mükemmel. Onlara yüzümü koymak isterim.

Your boobs are excellent. I would like to put my face in them.

Ve öne savrularak atın kafasının arkasına yüzümü çarptım.

I flung forward and smacked my face on the back of the horse's head.

- Benim yüzümü kara çıkarma.
- Beni hayal kırıklığına uğratma.

- Don't let me down.
- Don't disappoint me.

Birkaç gün önce yaptığın gibi yüzümü kara çıkarma.

Don't let me down like you did the other day.

Şarkı söylerken yüzümü yıkarken bir sabun köpüğü yuttum.

I swallowed a soap bubble when I was washing my face while singing.

Tom yüzümü kara çıkardı ve ayrıca Mary'nin yüzünü de kara çıkardı

Tom let me down and he also let Mary down.

- Benim doğru konuşup konuşmadığımı anlamak için gözleri yüzümü aradı.
- Doğru söyleyip söylemediğimi anlamak için beni iyice süzdü.

His eyes searched my face to see if I was talking straight.