Translation of "Yük" in English

0.004 sec.

Examples of using "Yük" in a sentence and their english translations:

Yük.

Baggage.

Devlete yük oldunuz

You are a burden on the state

Yük olmak istemiyorum.

I don't want to impose.

O hala bir yük millet, hala bir yük.

It's still baggage, people, it's still baggage.

O gerçekten kafamdaki yük.

That is really a load off my mind.

Gemideki yük sırılsıklam oldu.

The freight on the ship got soaked.

Bir yük olmak istemedim.

I didn't want to be a burden.

Sana yük olmak istemiyorum.

- I don't want to be a burden to you.
- I don't want to be a burden on you.

Bir yük olmak istemiyorum.

I don't want to be a burden.

Ailesine yük olmak istemiyordu çünkü

He didn't want to be a burden to his family because

100 kiloluk bir yük azamidir.

A load of 100 kilograms is the max.

Sorunlarımla sana yük olmak istemiyorum.

I don't want to burden you with my problems.

Ebeveynlerime bir yük olmak istemiyorum.

I don't want to be a burden to my parents.

O kafamda gerçek bir yük.

- It was a load off my mind.
- That's a real load off my mind.

Artık ebeveynlerime yük olmak istemiyorum.

I don't want to be any more burden to my parents.

- Ben sana bir yük olmaktan korkuyorum.
- Korkarım ki sana bir yük olacağım.

- I am afraid I'll be a burden to you.
- I'm afraid I'll be a burden to you.
- I'm afraid that I'll be a burden to you.

Bu kaldırılamayacak kadar ağır bir yük;

It's just too heavy a load

Onun kibarlığı bana yük olmaya başlamıştı.

Her kindness has become a burden to me.

Onun üstünde mali bir yük değildi.

He was not a financial burden on her.

Şu anda sunucularımız ağır yük yaşıyorlar.

Our servers are currently experiencing heavy load.

Bir yük olmayı ne zaman durduracağım?

When will I stop being a burden?

Onlar depoyu açık yük vagonuna yüklediler.

They loaded the tank on the flatcar.

Bu araba 4 ton yük taşıyabilir.

This car can carry a load of 4 tons.

Sıcaklık arttığından beri, ceketim bir yük oldu.

Since the temperature has warmed, my coat has become an encumbrance.

Hava trafik kontrolörleri ağır zihinsel yük altındadırlar.

Air traffic controllers are under severe mental strain.

Ben herkes için bir yük gibi hissediyorum.

I feel like a burden to everyone.

Bu katır daha ağır bir yük taşıyamaz.

This mule can't carry a heavier load.

Ağır yük, kalasın ortasının bükülmesine neden oluyor.

A heavy load is causing the plank to sag in the middle.

Önemli bir yük taşıyan bir uçak çöle düştü.

A plane carrying precious cargo has crash-landed in the desert.

Bir yük treni Stokholm'ün tam güneyinde raydan çıktı.

A freight train has derailed just south of Stockholm.

Bazen etrafımdaki insanlar üzerinde bir yük gibi hissediyorum.

- Sometimes I feel like a burden to the people around me.
- Sometimes I feel like a burden on the people around me.

Bir yük olduğumu biliyorum; bunu tekrarlamana gerek yok.

I know that I'm a burden; you don't need to be repeating it.

Bir yük olduğumu biliyorum; bunu tekrarlamak zorunda değilsin.

I know I'm a burden; you don't have to repeat it.

Çevrede alışveriş onun için bir yük haline gelmiştir.

Shopping around has become a burden to him.

Yük bir sürücünün tek başına taşıyamayacağı kadar çok ağırdı.

The load was too heavy for a driver to carry alone.

O, evden istasyona çok fazla yük taşımak zorunda kaldı.

He had to carry many loads from the house to station.

Tom'un pahalı zevkleri ailenin mali durumuna bir yük oluyordu.

Tom's expensive tastes put a strain on the family's finances.

Atina'ya giden bir yük gemisi, bir iz bırakmadan Akdeniz'de battı.

A cargo vessel, bound for Athens, sank in the Mediterranean without a trace.

Yük treni yoğun sis nedeniyle yaklaşık yarım saat kadar gecikti.

The freight train was held up about half an hour because of a dense fog.

Bu kamyon en fazla 5 ton yük taşıma kapasitesine sahip.

This truck has a maximum load of 5 tons.

Bazı yük vagonları raydan çıktıktan sonra, hizmetler Chuo Hattı üzerinde askıya alındı.

After some freight cars were derailed, services were suspended on the Chuo Line.

Ve aşırı yaz sıcağında uzun yürüyüşler adamlarına ağır bir yük vermeye devam etti.

And the long marches in extreme, summer heat continued to take a heavy toll on his men.

- Sami'nin Leyla'yla olan kötü ilişkisi ona yük oluyordu.
- Sami'nin Leyla'yla olan kötü ilişkisi ona dert oluyordu.

Sami's bad relationship with Layla was weighing on him.