Translation of "Verebilirim" in English

0.007 sec.

Examples of using "Verebilirim" in a sentence and their english translations:

İsim verebilirim.

I can name names.

Acına son verebilirim.

I can end your suffering.

Ona cevap verebilirim.

I can answer that.

Buna cevap verebilirim.

I may be able to answer that.

Tom'a oy verebilirim.

I might vote for Tom.

Kararlarımı kendim verebilirim.

I'm capable of making my own decisions.

Kend kararlarımı verebilirim.

I can make my own decisions.

Sana oy verebilirim.

I might vote for you.

Ona oy verebilirim.

I might vote for him.

Ben isim verebilirim.

I could name names.

Sana sandvicimin yarısını verebilirim.

I can give you half of my sandwich.

Belki buna cevap verebilirim.

Perhaps I can answer that.

Sana özel ders verebilirim.

I could tutor you.

Sana birkaç örnek verebilirim.

I can give you several instances.

Sana başka ne verebilirim?

What else can I give you?

Kendi mücadelemi kendim verebilirim.

I can fight my own battles.

Bunu hemen sana verebilirim.

I can give it to you right now.

Tom'a bir mesaj verebilirim.

I can give Tom a message.

Ben size rahatlık verebilirim.

I can give you comfort.

Onlara bir mesaj verebilirim.

I can give them a message.

Ona bir mesaj verebilirim.

I can give him a message.

Sana iyi sağlık verebilirim.

I can give you good health.

Onu sana söz verebilirim.

I can promise you that.

Sana motosikletimi ödünç verebilirim.

I can lend you my motorcycle.

Emekli olmaya karar verebilirim.

I may decide to retire.

Ona gülme fırsatını nasıl verebilirim?

How could I give him an opportunity to laugh?"

Yirmi yaşında olsam oy verebilirim.

If I were twenty, I could vote.

Sana sadece on dakika verebilirim.

I can only give you ten minutes.

Sana bir ağrı kesici verebilirim.

I can give you some medicine for the pain.

Muhtemelen sana yedi dakika verebilirim.

I can probably give you seven minutes.

İstersen sana bir imza verebilirim.

I can give you an autograph if you want.

Nasıl daha hızlı kilo verebilirim?

How can I lose weight more quickly?

Belki o soruya cevap verebilirim.

Perhaps I can answer that question.

Belki sana bir tane verebilirim.

Maybe I can give you one.

Sana biraz ödünç para verebilirim.

I don't mind lending some money to you.

Sana uzun bir ömür verebilirim.

I can give you a long life.

Karşılık olarak sana ne verebilirim?

What can I give you in return?

Ağrı için sana ilaç verebilirim.

I can give you medication for the pain.

İhtiyacın varsa biraz para verebilirim.

I can give you some money if you need it.

Size biraz yararlı bilgi verebilirim.

I can give you some useful information.

Sana o kitabı ödünç verebilirim.

I can lend you that book.

Onu sizin için sipariş verebilirim.

I could order that for you.

Size işyerimde bir iş verebilirim.

I can hire you in my company.

Ben onun sorusuna yanıt verebilirim.

I can respond to his question.

İsterseniz biraz para ödünç verebilirim.

I can lend you some money if you like.

Buna senin için cevap verebilirim.

I can answer that for you.

Paran yoksa biraz borç verebilirim.

If you don't have any money, I'll lend you some.

Köpeğime ne kadar aspirin verebilirim?

How much aspirin can I give my dog?

Sana çok az para verebilirim.

I can give you very little money.

İstersen sana bir tane ödünç verebilirim.

I can lend you one if you want.

Ona ihtiyacın olursa programımı sana verebilirim.

I can give you my schedule if you need it.

Tom'a doğum günü için ne verebilirim?

What could I give Tom for his birthday?

Paraya ihtiyacın varsa, biraz ödünç verebilirim.

If you need money, I can lend you some.

Ağrı için sana biraz ilaç verebilirim.

I can give you some medicine for the pain.

Ağrın için sana bir şey verebilirim.

I can give you something for your pain.

Sanırım sana biraz ödünç para verebilirim.

I suppose I could lend you some money.

Ne yazık ki size zarar verebilirim.

- I'm afraid I may hurt you.
- I'm afraid that I may hurt you.

Ne yazık ki onlara zarar verebilirim.

I'm afraid I may hurt them.

Ne yazık ki ona zarar verebilirim.

I'm afraid I may hurt him.

Eğer para istiyorsan, sana biraz ödünç verebilirim.

If you want any money, I will lend you some.

Eğer ihtiyacınız varsa, size biraz para verebilirim.

I can give you some money if you need it.

Kullanılmış bir araba için nereye reklam verebilirim?

Where can I advertise for a used car?

Pazartesi günü sana daha fazla ayrıntı verebilirim.

I can give you more details on Monday.

Köpeğime ne tür bir ağrı kesici verebilirim?

What kind of pain medication can I give my dog?

O stok dışı, sana yeniden kullanma hakkı verebilirim.

It's out of stock, but I can give you a rain check.

Şemsiyeye ihtiyacın varsa sana bir tane ödünç verebilirim.

If you need an umbrella, I can lend you one.

Sana yıldız ışığı ve bir fincan çay verebilirim.

I can give you the starlight and a cup of tea.

İşin yarısını yaptım ve şimdi bir mola verebilirim.

I've done half the work, and now I can take a break.

Biraz ihtiyacın varsa sana biraz ödünç para verebilirim.

I can lend you some money if you need some.

Ben sadece Tom'un sorduğu soruların üçüne cevap verebilirim.

I could only answer three of the questions that Tom asked.

Buna üç yüz dolara sahip olmana izin verebilirim.

I can let you have this for three hundred dollars.

Eğer bir kalem istiyorsan, sana bir tane ödünç verebilirim.

If you want a pen, I will lend you one.

Sana raporun bir kopyasını verebilirim ama onun doğruluğunu garanti edemem.

I can give you a copy of the report, but I can't vouch for its accuracy.

Yarın onu göreceğimden dolayı, eğer istiyorsan ona bir mesaj verebilirim.

Since I will see him tomorrow, I can give him a message if you want.

Kitabı sana ödünç verebilirim, sonra onu gözden geçirebilirsin. Belki ondan hoşlanacaksın.

I can loan you the book, then you can have a look at it. Maybe you will like it.

Sorular ne kadar zor olursa, muhtemelen onlara o kadar az cevap verebilirim.

The more difficult the questions are, the less likely I'll be able to answer them.

Bana ne kadar fazla bilgi verirseniz size o kadar daha iyi tavsiye verebilirim.

The more information you give me, the better the advice I can provide you.