Translation of "Yarısını" in English

0.008 sec.

Examples of using "Yarısını" in a sentence and their english translations:

Yarısını göremeyecek.

He’s not gonna see half of it."

Yarısını yedim.

I ate up half of it.

Daha yarısını dinlemedin.

You haven't heard the half of it yet.

Onun yarısını bilmiyorsun.

You don't know the half of it.

Sandvicimin yarısını yiyebilirsin.

You can have half of my sandwich.

Sadece yarısını ye!

Just eat half!

Bana yarısını ver.

Give me half.

Soruların yarısını cevaplayamadım.

- I wasn't able to answer half the questions.
- I couldn't answer half the questions.

Eğer Tanrı'ya inanırsan O, işlerinin yarısını yapacaktır. İkinci yarısını.

If you believe in God, he will do half of your work. The second half.

Yarısını bırakmış. Belki beğenmemiştir.

He leaves it half full. [man] Perhaps he doesn't like it.

Bana onun yarısını verin.

Give me half of it.

Vakit gece yarısını geçmiş.

It's past midnight.

Dondurmamın yarısını sana vereceğim.

I will give you half of my ice cream.

Sana sandvicimin yarısını verebilirim.

I can give you half of my sandwich.

Tom bunun yarısını bekliyordu.

Tom was half expecting this.

Avansımın yarısını sana vereceğim.

I'll give you half my allowance.

Tom sandvicimin yarısını yedi.

Tom ate half of my sandwich.

Onun söylediğinin yarısını anlamadım.

I didn't understand half of what he was saying.

Tom'un söylediğinin yarısını anlamadım.

I didn't understand half of what Tom was saying.

Tom ailesinin yarısını kaybetti.

Tom lost half of his family.

Payımın yarısını sana vereceğim.

I'll give you half of my share.

Payımın yarısını ona vereceğim.

I'll give him half of my share.

Hissemin yarısını Tom'a vereceğim.

I'll give Tom half of my share.

Faturanın yarısını ödeyebilir misin?

Can you pay half the bill?

Tom onun yarısını bilmiyor.

Tom doesn't know the half of it.

Tom paranın yarısını aldı.

Tom took half of the money.

Tom pastanın yarısını yedi.

Tom ate half the cake.

Sandviçimin yarısını ister misiniz?

- Would you like half my sandwich?
- Would you like half of my sandwich?

Tom yeninin yaklaşık yarısını dolara ve diğer yarısını avroya çevirdi.

Tom converted about half of his yen into dollars and the other half into euros.

Toplumun yarısını düşman ilan ediyor

declaring half of the society an enemy

Almamı istediğin şeylerin yarısını aldım.

I got half the things you asked me to get.

Pazarlığımıza göre yarısını ödemek zorundasın.

According to our bargain, you have to pay half.

Ben zaten sana yarısını verdim.

I already gave you half.

Vakit gece yarısını geçmiş olamlı.

It must be past midnight.

Saat muhtemelen gece yarısını geçti.

It's probably past midnight.

Onunla çıkarak zamanımın yarısını harcarım.

I spend half my time going out with her.

Bu pastanın yarısını ister misin?

Do you want half of this cake?

Tom elmanın yarısını Mary'ye verdi.

Tom gave Mary half of the apple.

Kekin herhangi bir yarısını alabilirsin.

You may take either half of the cake.

Söylediğim şeyin yarısını demek istemiyorum.

I don't mean half of what I say.

Tom hayatının yarısını Boston'da yaşadı.

- Tom lived half his life in Boston.
- Tom lived half of his life in Boston.

Sami kasetin diğer yarısını dinledi.

Sami listened to the other half of the tape.

Maaşımın yaklaşık yarısını yemeğe harcarım.

I spend about half my salary on food.

Merkezlerin yaklaşık yarısını temel olarak gözlemledik,

Half of the centers basically we just observed,

Ben projeye olan ilgimin yarısını kaybettim.

I lost half my interest in the project.

İyi bir soru, yanıtın yarısını içerir.

A good question contains half the answer.

Tom kiranın yarısını ödeyeceğini kabul etti.

Tom agreed that he would pay half the rent.

O, kiranın yarısını ödemeyi kabul etti.

She agreed that she would pay half the rent.

Tom sandvicinin yarısını Mary'ye ikram etti.

Tom offered Mary half of his sandwich.

Tom parasının yarısını hayır için verdi.

Tom gave half his money to charity.

Tom sadece ev ödevinin yarısını yaptı.

Tom has only done half of his homework.

Tom tek başına pastanın yarısını yedi.

Tom ate half the cake by himself.

Onun uzun saçı yüzünün yarısını örttü.

Her long hair covered half her face.

Bir gün içinde ailemin yarısını kaybettim.

I lost half my family in one day.

- Bunun yarısını alabilirsin.
- Yarısı senin olabilr.

You can have half of this.

Akcığerimin kapasitesinin sadece yarısını kullanıyormuşum gibiydi.

It was as if I only used half of my lung capacity.

Tom zaten hayatının yarısını hapishanede geçirdi.

Tom has already spent half his life in prison.

Vücudumun alt yarısını ele geçirmek istesen de,

even though you want to take over my whole bottom half,

Ve BK'deki Y Kuşağı erkeklerin muhtemelen yarısını.

and I've probably described half of millennial men in the UK.

( ''Çİn'deki banka borçlarının yarısını develete ait bankalardan

“More than half of the bank debt in China consists of loans from state-owned banks to

Biz zaten olasılıkların yarısını saf dışı bıraktık.

We've already eliminated half the possibilities.

Bu durumda fiyatın sadece yarısını ödemek zorundasın.

In that case you only have to pay half the price.

Ben işin yarısını yaptım; sanırım biraz dinlenebilirim.

I did half the work; I think I can rest for a bit.

Tom eve vardığında gece yarısını epeyce geçmişti.

It was well after midnight when Tom got home.

Tom maaşının yarısını sevdiği hayır kurumuna bağışlıyor.

Tom donates half his salary to his favorite charity.

Tom problemlerin sadece yarısını doğru olarak çözdü.

Tom solved only half the problems correctly.

Tom günün ilk yarısını odun kırarak geçirdi.

Tom spent the first half of the day chopping wood.

Bir sorunu tanımlayabilen kişi zaten onun yarısını çözmüştür.

The one that is able to define a problem, already solved half of it.

Bu araba, motor silindirlerinin yarısını devre dışı bırakabilir.

This car can deactivate half of its engine's cylinders.

İşin yarısını yaptım ve şimdi bir mola verebilirim.

I've done half the work, and now I can take a break.

Tom kurabiyelerin yarısını aldı ve onları tabağına koydu.

Tom took half of the cookies and put them on his plate.

Yaklaşık onun yarısını yedim ve geriye kalanını tabağımda bıraktım.

I ate about half of it and left the rest on my plate.

Tom çikolatalı barın yarısını kaybetti ama bir arkadaş kazandı.

Tom lost half of his chocolate bar, but he gained one friend.

Biz oturma odamızın yarısını kaplayan büyük bir piyano aldık.

We bought a grand piano which took up half of our living room.

Tom ve Mary her yıl gelirlerinin yarısını tasarruf eder.

Tom and Mary save half of their income every year.

İçinde bir kurt olduğunu fark etmeden önce elmanın yarısını yedim.

I ate half the apple before I noticed there was a worm in it.

Ben yarısını ödemek istediğim için yemeğin ne kadar olduğunu bilmek istiyorum.

I'd like to know how much the meal was because I'd like to pay my half.

Kutup ayısının annesi dört aydır bir şey yemedi ve vücut ağırlığının yarısını kaybetti.

The polar bear's mother hasn't eaten for four months and has lost half her body weight.

"Mary benim kazandığımın on katını kazanır," Tom şikayet etti ve hâlâ ev giderlerinin yarısını ödememi bekliyor.

"Mary earns ten times as much as I do," complained Tom "and yet she expects me to pay half of the household expenses."