Translation of "Olasılık" in English

0.009 sec.

Examples of using "Olasılık" in a sentence and their english translations:

Sınırsız olasılık var.

are limitless.

İki olasılık var.

There are two possibilities.

Tek olasılık var.

There is one possibility.

O tek olasılık.

That's the only possibility.

Bu bir olasılık.

It's a possibility.

O bir olasılık.

That's one possibility.

Bir olasılık yok.

There's not a chance.

Üçüncü olasılık yok.

- There is no third possibility.
- There's no third possibility.

Olasılık heyecan vericidir.

The possibility is exciting.

Olasılık farklı koşullarla değişir.

Plausibility changes with different circumstances.

Bir olasılık olduğunu biliyordum.

I knew there was a possibility.

Olasılık olmadığından emin misin?

Are you sure there's no possibility?

Bu bir olasılık mı?

Is that a possibility?

Bu gerçek bir olasılık.

That's a real possibility.

Bu olasılık dışı görünüyor.

This seems improbable.

Bu ayrı bir olasılık.

That's a distinct possibility.

Çok olasılık dışı görünmüyor.

It doesn't sound so unlikely.

Yalnızca iki olasılık var.

There are only two possibilities.

Bu olasılık Tom'un lehinde.

The odds are in Tom's favor.

O kesinlikle bir olasılık.

That's definitely a possibility.

Birden fazla olasılık olabilir.

There may be more than one possibility.

Aşağıda birkaç olasılık var.

Below are several possibilities.

- Şimdi tek bir olasılık vardır.
- Şimdi yalnızca bir olasılık vardır.

There exists only one possibility now.

Bu bir olasılık, değil mi?

That's a possibility, isn't it?

Onun bir olasılık olabileceğini düşündüm.

- I thought it might be a possibility.
- I thought that it might be a possibility.

Kazanmak için olasılık % 0.001'dir

The probability to win is 0.001%.

Öldürüleceğime dair bir olasılık var.

- There is a possibility of my getting killed.
- There's a possibility that I'll get killed.

Bu bir olasılık olarak kalır.

That remains a possibility.

Onun bir olasılık olduğunu düşünüyorum.

- I think that's a possibility.
- I think it's a possibility.

Bunun bir olasılık olduğuna katılıyorum.

I agree that's a possibility.

Bunun bir olasılık olduğunu biliyordum.

I knew it was a possibility.

O her zaman bir olasılık.

That's always a possibility.

Onun bir olasılık olduğunu bilmiyordum.

- I didn't know that that was a possibility.
- I didn't know that was a possibility.

Bu olasılık hiç aklıma gelmemişti.

That possibility had never even occurred to me.

İnanılmaz, akıl almaz derecede olasılık dışı.

It's just incredibly, incredibly unlikely.

Bir olasılık planının gerekliliğini ortaya koyuyor.

includes the necessity of a contingency plan.

Olasılık şimdi bir trilyonda bir gezegen,

One planet in a trillion galaxies,

Adamın öldürüldüğüne dair bir olasılık var.

There's a possibility that the man was murdered.

Bunun asla bir olasılık olduğuna inanmıyorum.

- I don't believe that was ever a possibility.
- I don't believe that that was ever a possibility.

Tom'un aklına diğer bir olasılık geldi.

Another possibility occurred to Tom.

Tom bunun bir olasılık olduğunu söyledi.

Tom said that was a possibility.

Tom bunun bir olasılık olduğunu söylüyor.

Tom says it's a possibility.

Onun seçileceğine dair iyi bir olasılık var.

- He is in a fair way to being elected.
- He has a good chance of being elected.
- He has a good chance of being chosen.
- There's a good chance that he'll be elected.
- There's a good chance that he'll be chosen.

Ne olasılık ne de özgür irade var.

There is neither contingency nor free will.

İşlerimizi kaybedeceğimize dair bir olasılık var mı?

- Is there a chance we'll lose our jobs?
- Is there a chance that we'll lose our jobs?

Vergilerin yükseleceğine dair iyi bir olasılık var.

- There is a good chance that taxes will increase.
- There's a good chance that taxes will increase.
- There's a good chance taxes will increase.

Onun olacağına dair hâlâ bir olasılık var.

- There's still a possibility that that'll happen.
- There's still a possibility that'll happen.

Tom'un tutuklanacağına dair küçük bir olasılık var.

There's a small possibility that Tom will be arrested.

Fabrikayı kapatmak zorunda olmayacağımıza dair bir olasılık var.

- There is a possibility that we won't have to shut down the factory.
- There is a possibility we won't have to shut down the factory.

"Tom muhtemelen geç kalacak." "Evet, o bir olasılık."

"Tom will probably be late." "Yes, that's a possibility."

Bunun tekrar olacağına dair bir olasılık var mı?

- Is there a chance this will happen again?
- Is there a chance that this will happen again?

Tom'un toplantıya gelmemesi için iyi bir olasılık var.

There's a good chance that Tom won't be at the meeting.

Yarın yağmur yağacağına dair yüksek bir olasılık var.

Tomorrow there's a high probability it will rain.

Sanırım bunun olacağına dair iyi bir olasılık var.

- I think there's a good possibility that that will happen.
- I think there's a good possibility that will happen.

Binlerce olasılık bizi yeni bir hayata davet ediyor.

Life offers us millions of possibilities.

Tom Mary'yi bulacağına dair büyük bir olasılık olduğunu düşünüyor.

- Tom thinks there's a good chance he'll find Mary.
- Tom thinks that there's a good chance he'll find Mary.

Bence bunun gerçekleşmesi için gerçekten iyi bir olasılık var.

- I think there's a real good possibility of that happening.
- I think that there's a real good possibility of that happening.

Tom'un geç kalacağına dair çok iyi bir olasılık var.

There's a very good chance that Tom will be late.

Tom'u onu yapmaya ikna edebileceğiniz çok düşük bir olasılık.

It's very unlikely that you'll be able to convince Tom to do that.

Bu olasılık, her iki taraf için de çok tehlikeli olur.

That would be a highly dangerous option for both sides.

Tom'un Mary'nin ne yaptığını bilmediğine dair iyi bir olasılık var.

There's a good chance that Tom doesn't know what Mary has done.

Tom Mary'nin evet diyeceğine dair büyük bir olasılık olduğunu düşünüyor.

- Tom thinks there's a good chance that Mary will say yes.
- Tom thinks that there's a good chance that Mary will say yes.

Tom'un bu geceki partide olacağına dair bir olasılık var mı?

Is there any chance that Tom will be at tonight's party?

Tom'un senin bandonun çaldığı müzik türünü sevmeyeceğine dair güçlü bir olasılık var.

There's a good chance that Tom won't like the kind of music your band plays.

- Mümkün olduğunu düşünüyorum.
- Bence o mümkün.
- Bunun mümkün olduğuna inanıyorum.
- Onun bir olasılık olduğunu düşünüyorum.

- I think that it's possible.
- I believe that's possible.
- I think that's possible.

Tom Mary'nin Cuma gecesi çocuklara bakıcılık yapmayı kabul edeceğine dair büyük bir olasılık olduğunu düşünüyor.

- Tom thinks there's a good possibility that Mary will agree to babysit the children on Friday night.
- Tom thinks that there's a good possibility that Mary will agree to babysit the children on Friday night.

- Onun seçimi kazanması için herhangi bir olasılık var mı?
- Onun seçimi kazanması için herhangi bir ihtimal var mı?

Is there any possibility that he'll win the election?

Biz ve sovyetler nükleer yıkımın alışılmış tehditiyle yüz yüzeyiz ve hem kapitalizmin hem komunizmin nükleer bir savaşla mücadele etmesi olasılık dışı.

Both we and the Soviets face the common threat of nuclear destruction and there is no likelihood that either capitalism or communism will survive a nuclear war.