Translation of "Mektuba" in English

Mektuba cevap vermelisin.

- You must reply to that letter.
- You have to reply to the letter.

Mektuba yoğunlaşmaya çalıştı.

- He tried to fasten his attention on the letter.
- He tried to concentrate on the letter.

Tom mektuba baktı.

Tom looked at the letter.

Mektuba yanlış adres yazılmıştı.

The letter was wrongly addressed.

O pulu mektuba yapıştırdı.

He put a stamp on the letter.

Mektuba cevap vermeyi unutma.

Don't forget to answer the letter.

O mektuba cevap vermelisiniz.

You must reply to that letter.

Mektuba yanıt vermene gerek yok.

- You needn't answer the letter.
- You don't need to answer that letter.
- It isn't necessary to answer that letter.
- There is no need to reply to that letter.
- It's not necessary to answer that letter.

Vakit geçirmeden mektuba cevap verdi.

He lost no time answering the letter.

O mektuba cevap vermeyi erteledi.

He delayed answering the letter.

Tom mektuba bir pul yapıştırdı.

Tom put a stamp on the letter.

Bu mektuba bir anlam veremiyorum.

I can't make any sense of this letter.

Bu mektuba yanlış adres yazılmış.

This letter is wrongly addressed.

Mektuba derhal bir cevap yazmalısın.

You must respond at once to the letter.

Mektuba derhal bir cevap göndermelisin.

You must send the answer to the letter right away.

Postalamadan önce mektuba pul yapıştırmayı unutma.

Please don't forget to put a stamp on the letter before mailing it.

Bir mektuba başlamak her zaman zordur.

It's always difficult to start a letter.

O mektuba cevap vermek gerekli değil.

- It isn't necessary to answer that letter.
- It's not necessary to answer that letter.

Bu mektuba hemen cevap vermek zorundayım.

I have to answer this letter right away.

O mektuba cevap vermenize gerek yok.

You don't need to answer that letter.

Bana gönderdiğiniz ilk mektuba hala sahibim.

I still have the first letter you ever sent me.

Tom Mary'nin ona yazdığı mektuba bakmadı bile.

Tom didn't even look at the letter Mary wrote to him.

Tom Mary'nin ona uzattığı mektuba bakmadı bile.

Tom didn't even look at the letter Mary handed him.

O, mektuba cevap vermediğim için bana sitem etti.

She reproached me for not answering the letter.