Translation of "Konuşamıyor" in English

0.011 sec.

Examples of using "Konuşamıyor" in a sentence and their english translations:

Tom konuşamıyor.

Tom can't talk.

Tom Fransızca konuşamıyor ve İngilizce de konuşamıyor.

Tom can't speak French, and he can't speak English either.

O neredeyse konuşamıyor.

He can hardly speak.

İngilizce konuşamıyor musun?

Can't you speak English?

Neden Tom konuşamıyor.

Why can't Tom talk?

Alesszia İngilizce konuşamıyor.

Alesszia doesn't speak English.

Bebeğimiz henüz konuşamıyor.

- Our baby cannot talk yet.
- Our baby can't talk yet.

Tom Fransızca konuşamıyor.

Tom isn't able to speak French.

Onlar Fransızca konuşamıyor mu?

Can't they speak French?

Tom hiç Fransızca konuşamıyor.

Tom can't speak French at all.

Sadece Tom'la konuşamıyor musun?

Can't you just talk to Tom?

Tom neredeyse hiç konuşamıyor.

Tom can barely speak.

John, Fransızcayı iyi konuşamıyor.

John can't speak French well.

Kız kardeşin İngilizce konuşamıyor.

Your sister can not speak English.

Tom iyi Fransızca konuşamıyor.

Tom can't speak French well.

Tom da Fransızca konuşamıyor.

Tom can't speak French, either.

Tom hâlâ Fransızca konuşamıyor.

Tom still can't speak French.

Sanırım Tom Fransızca konuşamıyor.

- I think Tom can't speak French.
- I think that Tom can't speak French.

Bebeğim henüz konuşamıyor. Sadece ağlıyor.

My baby can't talk yet. He just cries.

Fransızcayı arada hatalar yapmadan konuşamıyor.

He cannot speak French without making a few mistakes.

O, neredeyse Japoncayı hiç konuşamıyor.

She can hardly speak Japanese.

Almanca şöyle dursun, İngilizce konuşamıyor.

He cannot speak English, much less German.

Görünüşe göre Tom Fransızca konuşamıyor.

Tom apparently can't speak French.

Tom Fransızcayı çok iyi konuşamıyor.

Tom can't speak French very well.

Tom neredeyse hiç Fransızca konuşamıyor.

- Tom barely speaks French.
- Tom can hardly speak French.

Tom Fransızca konuşamıyor gibi görünüyor.

It seems Tom can't speak French.

Ağzından küfürlü laf çıkmadan konuşamıyor.

He can't open his mouth without saying a swear-word.

Fransızca konuşamıyor gibi davranmanın faydası yok.

- It's no use pretending that you can't speak French.
- It's no use pretending you can't speak French.

Tom hâlâ Fransızcayı çok iyi konuşamıyor.

Tom still can't speak French very well.

- Fransızca konuşamıyor musun?
- Fransızca konuşamaz mısın?

- Can't you speak French?
- Aren't you able to speak French?

Tom çok hata yapmadan Fransızca konuşamıyor.

Tom can't speak French without making a lot of mistakes.

Tom Fransızca konuşamıyor ve ben de.

Tom can't speak French and neither can I.

- Fransızca konuşmuyor musunuz?
- Fransızca konuşamıyor musunuz?

Don't you speak French?

- Dilimizi konuşamıyor.
- O, bizim dilimizi konuşmuyor.

She does not speak our language.

Tom Fransızca konuşabiliyor, ama Mary konuşamıyor.

Tom can speak French, but Mary can't.

Tony Amerikalı olmasına rağmen, o İngilizce konuşamıyor.

Though Tony is American, he can't speak English.

Hem Tom hem de Mary Fransızca konuşamıyor.

Both Tom and Mary can't speak French.

Tom Fransızca konuşabildiğini söyledi; ancak aslında konuşamıyor.

- Tom said he can speak French, but he can't really speak it.
- Tom said that he can speak French, but he can't really speak it.

Amerika Birleşik Devletleri'nde yaşamasına rağmen Tom İngilizce konuşamıyor.

Even though he lives in the United States, Tom can't speak English.

Tom Mary'nin konuştuğu kadar akıcı şekilde Fransızca konuşamıyor.

Tom doesn't speak French as fluently as Mary does.

Tom; Mary Fransızca konuşabiliyor mu, konuşamıyor mu, emin değil.

Tom isn't sure if Mary can speak French.

Tom iki dil biliyor, ama ikisini de anadil düzeyinde konuşamıyor.

Tom speaks two languages, but he doesn't sound like a native speaker of either.

- Tom Mary'nin konuştuğu kadar akıcı şekilde Fransızca konuşamıyor.
- Tom Mary kadar akıcı şekilde Fransızca konuşmaz.

- Tom doesn't speak French as fluently as Mary does.
- Tom doesn't speak French as fluently as Mary.