Translation of "Kafede" in English

Onlarla kafede karşılaştım.

I met them at the coffee shop.

Onunla kafede karşılaştım.

I met him at the coffee shop.

Onunla kafede tanıştım.

I met her at the coffee shop.

Onunla kafede buluştu.

- She met him in the cafe.
- She met him in the café.

Tom kafede takılıyor.

Tom hangs out at the cafe.

Arkadaşlarımı kafede buldum.

I found my friends at the cafe.

O, kafede kahvaltı yiyor.

He's eating breakfast in the cafe.

Bir kafede kahve içerim.

I drink coffee in a cafe.

Bir kafede kahve içiyorum.

I am drinking coffee at a cafe.

Tom bir kafede çalışıyor.

Tom works in a coffee shop.

Sami Leyla'yı kafede gördü.

Sami saw Layla in the cafe.

- Ben kafede gazete okuyorum.
- Ben kafede oturuyorum ve gazete okuyorum.

I am reading the newspaper in the café.

Müdür kahvaltısını bir kafede yapıyor.

The manager is having his breakfast at a café.

Bir kafede hoşça vakit geçirdik.

We had a good time at a coffee shop.

Kafede bir fincan kahve içtim.

I had a cup of coffee at the cafe.

- Tom kafede Mary ile bir araya geldi.
- Tom, Mary ile kafede buluştu.

Tom met Mary in the cafe.

Biz kampüsün yakınında bir kafede buluştuk.

We met in a coffee shop near the campus.

Biz işten sonra Shinjuku'da bir kafede buluşurduk.

We used to meet at a coffee shop in Shinjuku after work.

Ben o kafede sık sık kahve içerim.

I often drink coffee at that cafe.

- Sorbonne öğrencileri kafede buluştular.
- Sorbonne öğrencileri kafelerde buluşurlar.

The Sorbonne students meet in the cafés.

Biz bir kafede hızlı bir öğle yemeği yedik.

- We ate a quick lunch in a coffee lounge.
- We had a quick lunch at a cafe.

Mary yerel bir kafede bir garson olarak çalışıyor.

Mary works as a waitress at a local cafe.

Tom ilk kez Mary ile Boston'da bir kafede tanıştı.

Tom first met Mary at a cafe in Boston.

Bir internet kafede web üzerinde arkadaşlarınızla temas halinde olun.

Keep in touch with friends on the web at an Internet café.

- Kafede bir fincan kahve içtim.
- Kahvehanede bir fincan kahve içtim.

I had a cup of coffee at the cafe.

Tom son treni kaçırdı ve geceyi bir internet kafede geçirdi.

Tom missed the last train and spent the night at an Internet cafe.

Biz Arc de Triomphe'i ziyaret ettikten sonra güzel bir kafede duracağız.

After we visit the Arc de Triomphe, we'll stop at a nice café.

Şehirde bir arkadaşla karşılaştım ve onunla bir kafede bir fincan kahve içtim.

I met a friend in town, and I drank a cup of coffee with her in a café.

- Onunla istasyonun oradaki kahvecide karşılaştım.
- Onunla istasyonun oradaki kahvecide buluştum.
- Onunla istasyonun yakınındaki bir kafede tanıştım.

I met her in a coffee shop near the station.

"Son treni kaçırırsak ne yapacağız?" " Sabaha kadar bir internet kafede ya da başka bir yerde beklemeye ne dersin?"

"What will we do if we miss the last train?" "How about waiting until morning at an internet café or somewhere else?"