Translation of "Kırmak" in English

0.010 sec.

Examples of using "Kırmak" in a sentence and their english translations:

Vazoyu kırmak istemedim.

I didn't intend to break the vase.

Sadece komediyi kırmak değildi.

The point was not simply to break comedy.

Onların işi odun kırmak.

Their job is to chop the wood.

Üzgünüm, seni kırmak istemedim.

I'm sorry, I didn't mean to offend you.

Bazen parmaklarını kırmak istiyorum.

Sometimes I want to break your fingers.

Her şeyi kırmak istiyorum.

I want to break everything.

Onların onurunu kırmak istemiyorum.

I don't want to insult them.

Senin kalbini kırmak istemiyorum.

- I don't want to hurt you.
- I do not want to hurt you.

Bazı alışkanlıkları kırmak zordur.

Some habits are difficult to break.

Tom'un hevesini kırmak istemiyorum.

I don't want to discourage Tom.

Kırmak yerine, ölmeyi seçeceğini biliyorum.

than tell another man that they're hurting.

Peter vazoyu kırmak niyetinde değildi.

Peter didn't intend to break the vase.

Tom'un kalbini kırmak istemediğini biliyorum.

- I know you don't want to hurt Tom.
- I know that you don't want to hurt Tom.

Tom Mary'nin cesaretini kırmak istemiyor.

Tom doesn't want to discourage Mary.

Gerçekten kalbimi kırmak istiyor musun?

Do you really want to break my heart?

Biz onların kalbini kırmak istemiyorduk.

We didn't mean to hurt them.

Biz onun kalbini kırmak istemiyorduk.

We didn't mean to hurt him.

Biz kapıyı kırmak zorunda kaldık.

We had to break open the door.

Tom Mary'nin kalbini kırmak istemiyordu.

Tom didn't want to break Mary's heart.

Ben dünya rekoru kırmak için eğitiliyorum.

I am trained to break the world record.

Gülü kırmak isterseniz dikenlerin sıkışmasından korkmayın.

Don't fear the stinging of the thorns if you want to break the rose.

Kurallar kırmak için değil, uyulmak içindir.

Rules are meant to be kept, not broken.

Pencereyi kırmak için bir çekiç kullanıldı.

A hammer was used to break the window.

Tom kapıyı kırmak için uğraşmaya başladı.

Tom began trying to break down the door.

Polis kapıyı kırmak için koçbaşı kullandı.

The police used a battering ram to break down the door.

Ben hiç onun kalbini kırmak istemedim.

I never wanted to hurt him.

Ben asla onun kalbini kırmak istemedim.

I never meant to hurt him.

Odun kırmak için baltaları almak zorundaydım.

I had to get the axes to chop the wood.

Burası cidden ayak bileği kırmak için birebir.

This is real ankle-breaking terrain, though.

Bu kısır döngüyü kırmak için ne yapabiliriz?

What can we do to break this vicious cycle?

Omlet yapmak için bir yumurta kırmak zorundasın.

You have to break an egg to make an omelet.

Sami arkadaşlarıyla olan tüm bağları kırmak istedi.

Sami wanted to break all ties with his friends.

- Onun duygularını incitmek istemiyorum.
- Onun duygularını kırmak istemiyorum.

I don't want to hurt her feelings.

Buzkıranlar kargo taşımak ve buz kırmak için kullanılır.

Icebreakers are used to carry cargo and break ice.

- Kusura bakma, öyle demek istemedim.
- Özür dilerim, kırmak istememiştim.

I'm sorry, I meant no offence.

- Eski alışkanlıkları kırmak zordur.
- Eski alışkanlıkları terk etmek kolay değil.

- Old habits die hard.
- Old habits are hard to break.

O kadar kızgınım ki çığlık atmak ve her şeyi kırmak istiyorum!

I'm so mad I want to scream and break everything!

Çalışma günü monotonluğunu kırmak için Tom öğle vakti koşusuna can atıyor.

Tom looks forward to his lunchtime run, to break up the monotony of his working day.