Translation of "Kırılmış" in English

Menteşe kırılmış.

The hinge is broken.

Yumurtalar kırılmış.

The eggs are broken.

Ekran kırılmış.

The screen's cracked.

Kırılmış insanlar buldum.

I found broken people.

Bunların hepsi kırılmış.

These are all just smashed.

özgür demokrasi kırılmış.

is that liberal democracy is broken.

Saatim kırılmış görünüyor.

- My clock seems to be broken.
- My watch seems to be broken.

Tom cesareti kırılmış.

Tom is unnerved.

Kilit kırılmış olmalı.

- The lock must be out of order.
- The lock must be broken.

Ahırın kilidi kırılmış.

The lock on the stable is broken.

Onun boynu kırılmış.

His neck is broken.

Cesareti kırılmış görünüyorsun.

You look discouraged.

Ayak bileği kırılmış.

The ankle is broken.

Bir bütün veya kırılmış;

whole and broken;

- Kalem kırık.
- Kalem kırılmış.

The pen is broken.

Nakliye sırasında kırılmış olmalı.

- It must have been broken during shipping.
- It must've been broken during shipping.

Bu kapıyı kapayamam. Kırılmış.

I can't close this door. It's broken.

Sanırım bacağım kırılmış olabilir.

I think my leg might be broken.

Piyanonun bazı tuşları kırılmış.

Some of the keys on the piano are broken.

Piyano tellerinden birisi kırılmış.

One of the piano strings is broken.

Tom cesareti kırılmış görünüyor.

Tom looks discouraged.

Vazo kırılmış. Onu ödeyeceksin.

The vase is broken. You'll pay for it.

Tom kalbi kırılmış olmalı.

- Tom has to be heartbroken.
- Tom must be heartbroken.

Tom'un cesareti kırılmış olmalı.

- Tom must've been discouraged.
- Tom must have been discouraged.

Tom çok cesareti kırılmış.

Tom is very discouraged.

Tom kırılmış bir bardağı temizliyordu.

Tom was cleaning up some broken glass.

Bir parça kırılmış cama bastım.

I stepped on a piece of broken glass.

Tom cesareti kırılmış gibi görünüyordu.

Tom looked like he was discouraged.

Tom cesaretimin kırılmış olduğunu biliyordu.

Tom knew that I was discouraged.

Tom cesareti kırılmış, değil mi?

Tom is discouraged, isn't he?

Kırılmış pencere nedeniyle odayı sıcak tutamadık.

With the window broken, we could not keep the room warm.

Tom, kırılmış cam parçalarını yerden aldı.

Tom picked up the broken pieces of glass off the floor.

Kırılmış bir kalbi nasıl tamir edebilirsin?

How can you mend a broken heart?

Tom Mary'nin cesareti kırılmış olduğunu düşünmedi.

Tom didn't think Mary was discouraged.

Tom Mary'nin cesareti kırılmış olmadığını söyledi.

- Tom said Mary wasn't discouraged.
- Tom said that Mary wasn't discouraged.

Kırılmış kafatası, beyin kanamaları, aort yırtığı olasılığı

fractured skull, bleeds on his brain, a possible torn aorta

Ne kadar şanslısın! Kırılmış bir şey yok.

How lucky! There's nothing broken.

Tom kırılmış bazı camların üstünde kendini kesti.

Tom cut himself on some broken glass.

Mary Tom'un cesaretinin kırılmış olacağını düşündüğünü söyledi.

Mary said she thought Tom would be discouraged.

Tom, Mary'nin cesaretinin kırılmış olacağını düşündüğünü söyledi.

- Tom said he thought Mary would be discouraged.
- Tom said that he thought Mary would be discouraged.
- Tom said that he thought that Mary would be discouraged.

Tom Mary'nin cesareti kırılmış göründüğünü düşündüğünü söyledi.

- Tom said he thought Mary looked discouraged.
- Tom said that he thought Mary looked discouraged.
- Tom said that he thought that Mary looked discouraged.

- Bence Tom'un cesareti kırıldı.
- Bence Tom'un hevesi kırılmış.

- I think Tom is discouraged.
- I think that Tom is discouraged.

Tom bana Mary'nin cesaretnin kırılmış olduğunu düşündüğünü söyledi.

- Tom told me that he thought Mary was discouraged.
- Tom told me he thought Mary was discouraged.
- Tom told me he thought that Mary was discouraged.
- Tom told me that he thought that Mary was discouraged.

- Tom'un cesareti kırılmış gibi.
- Tom'un hevesi kaçmış gibi.

Tom looks like he's discouraged.

- Tom Mary'nin bezgin olduğunu söyledi.
- Tom, Mary'nin cesareti kırılmış olduğunu söyledi.

- Tom said Mary was discouraged.
- Tom said that Mary was discouraged.

- O makinede bir şey kırılmış olmalı.
- O makinede bir şey bozulmuş olmalı.

Something on that machine must be broken.

Bir kez daha denemeye karar vermiş yorgun ve cesareti kırılmış insanlar tarafından kazanılmış başarıları göz önünde bulundurun.

Consider the successes that have been achieved by tired, discouraged people who decided to give it one more try.